yapılmaması gereken bir eylem aslında neden susuyoruz merak konusu , vakıt kaybetmeden ve hiç çekınmeden karsınızdakı sahsı kapaklamanız en dogru seçim olacaktır karsınızdakı sızı önemsemeyip yalan söyleyebiliyorsa sızde önemsemeyin efendim yalan söyleyen kişiyi sevseniz ne kazanırsınız kaybetseniz ne kaybınız olur ,herkesiz yeri doldurulur kimse vazgeçilmez değildir herkese haddını usulunce bildiriniz, ayrıca tavsıye edilesi bir durum şiddetle denemeniz tavsiye edilir.
yanlıştır. kişi muhtemelen karşısındakini kaybetmekten korkuyordur. bu karşısındakini daha da güçlendirir ve kişi ezilir. Yalansa yalan diyeceksin yani.
çoğu zaman izlemek, beklemek demektir. şöyle ki bırakırsın anlatsın, konuşsun, nasıl uyduruyorsa öyle yazsın kelimeleri. ne kadar incittiğinin, değerini düşürdüğünün, güvenilirliğini kaybetiğinin farkında değildir o ama sen her şeyi anlamışsındır. *
bazen inanmayı çok istediğiniz için,
bazen durumu yüzüne vuracak kadar bile önemsiz geldiği için,
bazen sadece kırmamak için,
bazen susmak en doğrusuymuş gibi geldiği için,
bazen sadece kendimizi kandırmak için,
yalanlara susmayı tercih ederiz.
çok konuşan insandır.yerli yersiz herşeyi söyler.
"çok mal haramsız, çok laf yalansız olmaz."*
buna rağmen konuş anlat ve siktir ol git diye insanın içinden geçer.
konu: efenim çayırda oturuyoruz, yaz olduğu için haliyle sıcak bir gün, yanımdaki de pek de samimi olmadığım bir arkadaş. anlayacağınız sadece merhabamız vardır. ancak o gün ikimizin de canı sıkılıyor anlaşılan, bulduk o banka oturduk, muhabbet ediyoruz. neyse işte haliyle sıcaktan bunaldı çocuk, elindeki su şişesinden birkaç yudum su içti. neyse aradan bir beş dakika geçti, ben hararetli bir şekilde bir fıkra anlatıyorum, fıkra da epey komik hani, neyse sonu geldi, çocuk gülmekten duramıyor, işte tam o sırada çocuğun ağzından boynuna doğru neredeyse yarım bardak kadar! su boşaldı. anlayacağınız çocuğun salyası aktı. tabi rezil oldu bir anda çocuk diyor ki "su içtim ya o düştü ağzımdan, o düştü o, su düştü" bunu söylerken hala ağzından su akıyor çocuğun, gömlek desen sırılsıklam, gülmemek için zor tutuyorum kendimi, neyse tutamadım kendimi sonunda, patlatıverdim kahkahayı, çocuk da tabi utandı, soruyor neye gülüyorsun? diye. çaresiz çocuk utanmasın diye demin fıkra anlatmıştım ya ona gülüyorum, ona ona senle bağlantısı yok diyorum, çocuk inandı mı bilmem ama çünkü "fıkraya güldüm fıkraya" derken ben iyice coştum, gözümden yaş akıyordu, o derece...
Niye bazıları ağzına geleni söyleyip rahat uyku uyurken, "içine atan", sessizliğe gömülüp kendi dehlizlerinin karanlığında yapayalnız kabuslar görmeyi seçmiştir?
Anlatmazlar ki bilesiniz... Kimi nasıl diyeceğini bilmediğinden, kimi bildiğini de diyemediğinden, kimi dediği halde kıymeti bilinmediğinden, kimi bir kez deyip yanlış bildiğinden suskunluğun o huzurlu kuytusuna sığınmıştır... aslında yalan söylediğini bile bile karşıdakinin; Tek bir kelime edememek koca hayat kompozisyonunda, satır aralarında silik kalmak, satır araları gibi boş olmak, anlamsız olmak... başkaları yeni cümlelere başlasın diye satır başlarını tutmaktır... kontratsız, sorgusuz sualsiz, rızasız oynatıldığımız bir senaryonun içinde aslında; Anlamlı melodilerden oluşan bir eserde yalnızca es olabilmek, susabilmek başkalarının notalarının ardından... anlamlıca susabilmek, bütünü bozmadan, melodiye tiz ses olmadan susabilmektir...
özellikle karşındaki sıkça yalan söyleyen ve senin tepki vermeni bekleyen bir insansa, bazen sustuğunda öyle anlamlı bir sessizlik olur ki.. o da bilir senin her şeyi anladığını.. belki de böylesi daha güzeldir..
bir şekilde artık güvenmemektir o kişiye eğer bahsi geçen pembe bir yalan değilse.
güven giderken çoğu zaman yanında umursama hissini de götürdüğü için ses çıkarılmaz pek. içinizden bardağı taşırmamasını dileyerek...