kesilen karpuzun evin dört bir tarafından duyulan, yaz günlerinin en güzel kokusudur. kokusunda davet var deyişinin hakkını veren karpuz kokusuna maruz kalır ve tadamazsanız bir tarafınız şişebilir derler eskiler.
on bir kiloluk karpuzu on üç yaşındaki kollarınızla kavrarsınız. zor yetiştiğiniz mutfak tezgahına güç bela koyarsınız. ekmek bıçağını tepesinden dayarsınız. ağır ağır keserken, o zor kavradığınız karpuz mutfak tezgahından kayar...
patartzççhhh!! şrap şaparaparapapaparş!
işte müthiş karpuz kokusu!
karpuz yere düşer düşmesine de, karpuzdan kopan dağılan ve havalanan süngerimsi kırmızı karpuz dokuları mutfağın yaşam alanına bir süre daha yağmaya devam eder.
elinizde büyük ekmek bıçağı, omo reklamlarına çıkmalık kırmızı lekeli bir beyaz tişört, parmak araları karpuz çekirdekleri ile dolmuş bir çift ayak ve büyük kısmı kırmızıya bürünen bir mutfak ile kala kalırsınız.
anneniz gelir bir süre sonra, on üç yaşındaki kulağınızı tutar, uzatır. o kulak tam kulak memesi kıvamına gelir işte.
ağlayarak odanıza gidersiniz. yastığınızın yanında gözünüze siyah bir cisim ilişir. karpuz çekirdeği! yatak odasına kadar yayılmış namussuzlar!
çok nefis bir kokudur . ne kadar uzaktan duyarsanız duyun bu kokuyu , aklınıza hemen buz gibi ve sulu bir dilim kıpkırmızı karpuz gelir. angie (rebul) adlı parfümün üst notası olan bu meyve,parfümü sıktığınız anda kendinizi yeme içgüdünüzle başetmeniz gerektiğini hissettirir.