mazide kalmış ve özlenen heyecandır. karne iyi gelirse onu alıp salonda en çok dikkat çeken yere koyarsınız gelen geçen görür. karne kötü gelirse onu alıp odanızın en ücra köşesine saklarsınız. telefonlara çıkmazsınız. * olsun.. o bile özlenir bir gün.
Cuma günü. ilkokuldaysanız yarım gündür okul, hemen elinize karnenizi tutuşturup eve yollarlar. Sonra ver elini mahallede futbol, evde evcilik, ya da taso değiş tokuşu.
Ortaokuldaysanız ananız ağlar, bir türlü o karne gelmek bilmez.Her ders size aşırı zor gelir. Okulsa hiç bitmeyecek gibi. Evde sizi ya sopa bekliyordur, ya da "akşam baban gelince görürsün sen" tehdidi..Veya hep vaadedilen kırmızı bisiklet.
"Hocamm yeter artık ne zaman dağıtılacak?" diye işkence çektiğiniz gibi, bir de müdürün kırk saat konuşmasınızı beklersiniz. Hele lisede.
Bir kısım da inekler vardır, kırık mı gelecek, hoca kanaat mi kullandı diye ıkınıp sıkınanları iyice deli ederler, zira "takdir mi gelecek teşekkür mi?" diye not ortalaması hesaplayıp, insnaları deli ederler. Gözlerinin üstüne bi tane çakasınız gelir. Siz orda can derdine düşmüşsünüz, millet arsız arsız takdir teşekkür hesabı yapıyor..Cık cık..
Aradan zaman geçer, üniversitede ara ara karne dönemlerini özler olursunuz.
"Ne heyecandı be!" demekten kendinizi alamazsınız.
Şubat tatili, karne günü, okul zili, gizli gizli sigara içme, okul bahçesindeki erik ağacına tırmanıp çekirdekleri yere tükürme gibi kavramlarınızı zamanla yitirirsiniz.
Sonra yetişkin olursunuz.