zümrüdüanka'nın gözlerinin içindeki dev sürüngen(in) diline yapışmış
boğazından aşağı yuvarlanırken,mide suyu ile dolmuştu ciğerlerimiz,solu(mu)uorduk.
kızıl elmayı düşlerken,külümüzden ölüm çıkarmayı ancak biz becerebilirdik...
uykularımızda günahlara kurban arıyor, cadılar kovalıyorduk.
aynı sirki paylaştığımız palyaçoları çarmıha germek miydi güzel olan?...
oysa ki acıyı seyretmekten zevk alanlar, bize acıyı çektirenlerden çok mu masum?
umarsızlık nereye kadar...
peki bilen var mı?
bu karnavalı hangi deli ateşe verecek?...
tarihsel kökeni doğanın yeniden uyanışının kutlandığı pagan şenliklerine uzanır. hıristiyan dünyanın, özellikle de katoliklerin, et yemekten kaçındığı kırk günlük büyük perhiz dönemi öncesinde yapılan şenlikler için kullanılan sözcüktür.
ankaralı, süper tatlı şarkılar yapan, sadece sev isimli şarkılarına çektikleri kliple güldürmekle kalmayıp şarkının ritmiyle 'obaaaaaaa...' nidalarıyla insanın içini dışını kıpır kıpır yapan bi grup.
nezih ünenin harika bir parçasının adıdır karnaval. klibini ezel akay çekmiştir. böyle maskeler falan.. hatta o yıl en iyi vidyo klip ödülünü almıştı galiba. oğuz atakın öldürülmesinden sonra da (klipteki kel adam, makyajlı olan)nezih ünen piyasadan çekmiştir klibi.1997 yılının piyasasını düşününce insan şimdi anlıyor değerini.
merak edenler ve tatlı bir nostalji yaşamak isteyenler için geliyor:
Play
Current Time 0:00
/
Duration Time 0:00
Remaining Time -0:00
Stream TypeLIVE
Loaded: 0%
Progress: 0%
00:00
Fullscreen
00:00
Mute
Playback Rate
1
Subtitles
subtitles off
Captions
captions off
Chapters
Chapters
The video could not be loaded, either because the server or network failed or because the format is not supported.
bugün almanyada altweiber ile başlangınç gününudür türkiyede gravat kesme olarak bilinir bayanlar beğendikleri erkeklerin gravatları keser şöyle bi baktm bürodaki erkeklerin hepsi gravatlı bugün .
karnaval, can kılcıoğlu'nun ilk uzun metraj filmi. film, Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü'nün ve izmir Kalkınma Ajansı'nın desteğiyle izmir'de çekilmiş bulunmakta. "Yoldaki Kedi" adlı kısa filmiyle Adana Altın Koza Film Festivali dahil birçok festivalden ödül kazanan Can Kılcıoğlu'nun yazıp yönettiği filmin Türkiye prömiyeri, 32'nci Uluslararası istanbul Film Festivali'nin ulusal yarışma bölümünde gerçekleştirildi. müziklerini okan kayanın düzenlediği film genç yönetmen için oldukça umut vaadedici. ancak türkiye'de ikinci haftası olmasına rağmen maalesef yeterince duyurulamadığı için sadece dört sinema salonunda oynatılmakta.
filmin sitesi için buradan http://www.karnavalfilm.com/ , yok direkt fragman isteriz diyenler için de buradan buyrunuz
Play
Current Time 0:00
/
Duration Time 0:00
Remaining Time -0:00
Stream TypeLIVE
Loaded: 0%
Progress: 0%
00:00
Fullscreen
00:00
Mute
Playback Rate
1
Subtitles
subtitles off
Captions
captions off
Chapters
Chapters
The video could not be loaded, either because the server or network failed or because the format is not supported.
can kılcıoğlu 'nın kısa filmlerinden sonra kotardığı yer yer dokunaklı yer yer eğlenceli izlenmeyi hak eden ilk uzun metrajlı yapıtı.
--spoiler--
film ali sinan 'ın yani kısaca alis'in etrafında gelişen bir hikaye. alis, 15 yıl kadar babasının yanında koltukçuluk yapmış fakat artık kendi ayakları üzerinde durup başka bir iş yapmak istiyor. babası da bunu kabul etmeyip rest çekiyor. alis'te bir nebze sen kovmadan ben gideyim mantığıyla hareket edip evi terkediyor. yalnız bu terkedişte alis'e eşlik eden bir ford taunus dışında hiçbir şey yok. bir de zaman içinde karnaval eşlik ediyor ona. karnaval, 2000 dolara yani hemen hemen 3800 liraya satılması gereken bir halı yıkama makinesi. bunu da geceleri yattığı arabada okuduğu gazetedeki iş ilanlarından buluyor. kendi ifadesiyle pazarlamacılık yapmıyor, satış temsilciliği / müşteri temsilciliği yapıyor. zaten fazlasıyla utangaç, kendi halinde, iç dünyasında gelgitler yaşayan, umutlu ama geleceğe dair hayalleri belli belirsiz olan birisi alis. izmir'de yaşamaktan mutlu, biber dolmasını sevmiyor ki bence hata ediyor. annesinin onun bu tutukluluğu içinde arayı bulma çabalarını arabaya getirdiği yemeklerden ve sen bu halinle evlenemezsin ama bizim bir komşu kızı var seni merak ediyor onunla bir buluşsan neler olmaz tavırlarında görebiliyoruz. ilk buluşmaya çok geç kalarak teşrif etse dahi, aklı o motosikletli kız da kalmış bir kere. demet, hayata dair daha yırtık, güzel pastalar yapıyor ve ailesine özellikle de babasının rahatsızlığında yardımcı olma çabası içinde. yeri geliyor izmir'de sıkışmış olduğunu ifadeliyor, bir istanbul'a kaçabilsem şu sıkışmışlıktan kurtulabilsem derken alis'in sen zaman gelir istanbul'u da beğenmezsin onunla da yetinemezsin söylemini işitiyor. alis kafayı demet'e takıyor bir kere. duygusal bağ kurup birlikteliğini perçinlediği yanından bir saniye bile ayırmadığı karnaval'ı dahi unutabiliyor bu uğurda. zaten o annesinin zoruyla teşrif ettiği buluşmada da karnaval'la beraber tüyüyor. neyse tatlı finish'i izlememişleri düşünerek yazmayacağım. ama şu var son derece leziz bir o kadar iddiasız bir ilk film karnaval.
--spoiler--
alis'in, demet'in işsel, sevgisel, kentsel daha geniş tabirle hayatsal sıkışmışlığı izleyiciyi içine çekiyor ve yeri geliyor güldürüyor yeri geliyor dokunaklı bir hal alıyor.
serdar orçin 'in harikulade oyunculuğuna tülin özen 'in eh işte oyunculuğuyla katkıda bulunduğunu belirteyim.
edit: bir de ufaklığın bokunun yemekte gezdirildiği bir sahne var ki kendi toplumumuzun yapısını düşününce ütopik diyemiyorum belki abartılmış, ama bir yandan da sahici. dikkat çekici, bir masa karesi.
can sıkıcı ve gerçek yaşamdan yoksun izmir'de geçen film. ne öyle bir kız o çocuğa bakar, ne de bu kafada bir insan dünyada olur. ya da vardır bilmiyorum ama. filmin kişilerle örtüşmesi çok kötü olmuş.
minimal anlatımı ile mütevazi olmakla birlikte, başarılı sayılabilecek bir türk filmi. başrolleri serdar orçin ile tülin özen'in paylaşması ve genel anlamda başarılı oyuncu kadrosu da filmin bonusu olmuş.
--spoiler--
film, esnaf olan babasının işine yardım etmeyi ve sonrasında da işi devralmayı bir yerden sonra artık kabullenmeyerek kendi yolunu çizmeye çalışan -orta yaşlara yaklaşmakta olan bekar- bir elemanın -sonradan babasıyla bozuşup evi de terk etmek zorunda kalarak ve bir otomobilde yaşayarak- mücadelesini ve hikayesini anlatıyor. aslında yalnız ve güzel ülkemde daha doğuştan içine hapsolduğu şablonu kendi mütevazi imkanlarıyla aşmaya çalışan genç insanların mahkum olduğu çerçeveyi ve zorlukları anlatıyor da diyebiliriz. nitekim bu tür hikayeler mutlu anlar içerse de, çok da mutlu sona ulaşamıyor.
--spoiler--