bu varya bu, bu bizim babamızdan da önemli demişti, ilkokul 5 ten tanıdığım tunç götü, otobüste yıllar sonra karşılaştığımızda.
18 yaşında ve aktif devrimciydi(!) o dönemler.
parayı bulunca lanet eder olmuş tüm çevresine.
amcaoğluna bile rest çekmiş.
sende bırak o işleri, bak yaşamana diye. yıllarımız polisten kaçmakla afiş asmakla geçti diye hayıflanınca siktiri yemiş o da. ''tkp dediğin benim kanıma işlemiş be yağmurcum''diyen onun amcaoğlu tarafından!
dün kelle koyduğu inancı ve ideolojisine şartlar değişince sövenle benim bölüşecek ekmeğim bile olmaz dedi, hak verdim.
Üretim konusunda, üretilen konusunda, emek ve ücretlenmesi konusunda yazdıkları çok çarpıcıdır...
Das Kapital ' i bikaç kere almanca okudum ben, esas derdim almanca öğrenmekti, çünkü bi bira muhabbetinde bi alman bana, ideolojin nedir bilmiyorum ama o kitap çok düzgün bir almancayla yazılmıştır, cümleleme tekniğinin gelişmesine çok yardımcı olur, demişti.
Ancak kitabın içeriği, çok açık ve iktisad konusundan anlamayanların da anlayabileceği şekildeydi. Di mi, ben bir bardak alıyorum, ona bi ücret ödüyorum, ve ondan sonra " bu benim bardağım" diyorum. Ama ben o bardağı asla kendim üretemiyorum!! O bardağı üreten adam, alması gereken ücreti alamazsa, bardak üretmekten vazgeçebiliyo ve bu uzun vadede bi " bardak darboğazı" na yol açıyor...bu durumda ben daha fazla para ödemeye hazır bile olsam, ya bardak çok daha az olduğundan çok daha pahalı oluyo, ya da ben " benim" diyebileceğim bir bardak satın alamıyorum.
Bu gerçek bir problem ve bu problemi çözmeden bir toplum iç dinamiklerini oluşturamıyo.
Marx tabii bunu çok daha kapsamlı ele alıyor.
Adam smith de okudum, aslına bakarsan o da kapitalizm i benzeri bi şekilde açıklıyor. Büyük balıklar küçük balıkları yer, ama küçük balık kalmazsa büyük balık da aç kalır, diyo...
Demek ki küçük balığın haklarının her türlü korunması lazım.
Sonuçta okuyunuz marx, mutlaka bişey öğrenirsiniz...
Marx okumalarıma kendi gözlemlerimi dahil edince, günümüzü anlamaya çalışırken özneleşme teorilerine neden bakmamız gerektiğini anladım. Psikanalizi kuramsal aygıt olarak kullanmaya öff puff yapmasın kimse zira insanların bilincini etkileyen, daha doğrusu düşünme biçimini etkileyen faktörleri basitçe dış unsurlara bağlayamayız. Yani organik olan süreçleri, arzulayan özneler olduğumuzu, bir psişeye sahip olduğumuzu göz önünde bulundurmamız lazım. Neden var olan düzeni olduğu gibi kabul edip, toplumsal yeniden üretim ilişkilerine sorunsuzca katılım gösterdiğimizi ancak bilinci daha etraflı düşünmeye başlayarak anlayabiliriz. Mute compulsion denen illeti daha iyi anlamak için. Bu yüzden deleuze ve guattarinin öznellik üretimini, libidinal ekonomiyle birlikte düşünmesi kıymetli. Kim ne derse desin.
herkes kendine bir "ilah" yaratma gayretinde. işte karl marx da birilerinin tabiri caizse ilahlaştırdığı (burada ilahlaştırma kutsaliyet atfetme olarak kullanılmaktadır) kişilerden. her sözünü kanun olarak görenlerin olduğu fakat çalışmalarından ve yaşadığı dönemlerden bir çok insanın da habersiz olduğu bir tarihi kişiliktir. kilise sonrası hristiyan alemine yeni ahlaki değerler verme düşüncesinde olduğunu söylerseniz alacağınız en olası tepki "ama din afyondur dedi yüce marx" dır. belki bizim yaşımız gereği artık herhangi birinin doğru söylediği ön kabulünden uzaklaştığımız için bize bir çok söylemi komik geliyor.
püsküllü mısri ile yakın zihniyette olan cemil meriç ve kumarhane sahibi besim tibuk üzerinden karl marx eleştirisi yapan liboş bile olamayan yazarlar(!) bana bakunin'in abimizin şu karikatürünü anımsattı. orantısız bulüğlar sizi! https://galeri.uludagsozluk.com/r/2357072/+ (bkz: mihail aleksandroviç bakunin)
"din halkın afyonudur." sözünün yanlış anlaşıldığı, revizyonistler tarafından düşünceleri kendi kalıplarına uydurulduğu ve cemil meriç'in de dediği gibi, marksistlerin dahi kendisini anlayamadığı bir öncüdür.
gerçekten bir zamanlar kral olmaktan bıkıp halktan biri gibi yaşamaya başladığını zannettiğim sırf bu yüzden dolayı aşırı saygı duyduğum tarihi karakter. söylenene göre das kapitali de kendisine cinni taifeleri yazdırmış.
Besim Tibuk'un kendisi hakkında güzel sözleri vardır açar dinlersiniz. Tekrar etmenin lüzumu yok. Şu var ki içimizdeki kominikler adamı tanrı gibi görüyor. Yazdığı das kapital'i bile okumamış tipitipler başımıza devrimci kesiliyor..
Kuşkusuz iyi bir iktisatçı ve akıllı bir insan. Günümüzde kendisinin üstüne fazla gidildiğni düşünmüşümdür hep. Biraz hayalperest olduğu da doğrudur fakat ekonomik kuramları kuşkusuz oldukça değerlidir.
bu şahsın bir dönem cinni olduğu iddia edilmişti. Trier'deki evi kayalıkların olduğu uçurumun dibinde şatoya benzer bir mekanda das kapitali cinliler vasıtasıyla neşrettiği rivayet olunmuştu. doğruluğunu havas ilmiyle haşır neşir arkadaşlar teyit ederse pek makbule geçer.
Polis bir ihbar üzerine öğrenci evine baskın yapar.bütün ev didik didik aranır. Aradığını bulamayan komser çok sinirlenir, dinlenmek için koltuğa oturduğunda Duvarda duran Karl Marx portresini görüp sorar;
-kimdir bu?
Öğrenci cevap verir;
- Rahmetli dedem.
Öfkeyle bağırır komser: Dedenin nur yüzüne bak! Hiç mi utanman yok gomunistlik, anarşistlik yapıyorsun birde!
Bu herif komünizmin doğal bı netice olduğunu ve dolayısıyla kapitalist ülkeler zamanla bu ideolojiye verileceğini öngörüyordu ancak amariganin aksine Rusya ve Çin gibi o zaman daha geri kalmış ülkeler sahiplendi çünkü o ideolojiyle egolarını sisirdiler öyle tatmin oldular.
Bence bu kıl yumaginin fikirlerinde doğru kısımlar var belki yüzde 5-10 falandır. Ancak haklı olduğu noktalarda aşırıya kaçtığından takipçileri olan Mao ve Stalin gibi kasap manyakları netice vermiş . imam cemaat meselesi.
fransız üçlemesi, ekonomi politiğin eleştirisine katkı, felsefenin sefaleti gibi eserlerle gönüllerde taht kurmuş kral.
"katı olan herşey buharlaşıp havaya karışıyor, kutsal olan her şey dünyevileşiyor, ve insanlar nihayet kendi gerçek yaşam koşulları ve diğer insanlarla ilişkileriyle yüzleşmeye zorlanıyor"