toptan zerre anlamayan çocuktur.
yanı sıra, şık çalımlar atmayı, sektirmece oynarken topu omzuna, başına rast getirebilmeyi arzulayan, topu kaldırıma veya duvara çizilen kaleye vurarak kendisine gelen topu artistik hareketlerle karşılamak düşünceni hayata geçirmek için sokağın sakinliğinden faydalanmak isteyen, ** elinde ekmek arası reçel çokomel gibi şeyler sürülmüş olan, muhtemelen acıktığında da sümüğünü tatmaktan geri durmayan, mahalle sakinlerinin zıvanadan çıkmasına, sakinliğinden ödün vermesine sebebiyet veren, dizkapaklarında ki yaraların haddi hesabı olmayan çocuktur.
kibar söylem ile : karga kahvaltısını etmeden top oynamaya başlamış çocuktur .gün boyu top sürdüğünden akşam erken vakitte uyuyr ve de erken kalkar bu böyle devam eder.
adı üstünde çocuk gibi çocuktur. zira heyecanlı olunur o yaşlarda, yorulmaz etmez insan, deliler gibi saatlerce koşturur, mis gibi sokak kokar. sonra düşer, yara bere içinde kalır bacakları. aynı yaranın üstüne bir daha düşer, hiç geçmeyecek izler kalır o günlerden. o günler, sabah erken uyanmanın sorun olmadıgı, o günler akşam biraz daha dışarda kalabilmek için anneyle pazarlık yapılan güzel günlerdir.
akşam ezanıyla birlikte koşa koşa evine gidecek çocuktur. akşam ezanına kadar oynadınız oynadınız, diğer türlü top da gidiyor anasını satiyim.bırakamaz, babası kızıyor.
yaşamında ilk defa topa sahip olan çocuk; topuna sarılarak uyumuş, sabahı zor etmiştir. ''benim de topum vay'' demek için erkenden sokağa çıkmış, arkadaşlarını bekliyordur.
günümüzün kargalar bokunu yemeden facebook'a msn'e giren çocuğunun eski versiyonudur. bunlardan daha bile iyidir somut bir nesneyle arasında bir bağ kurabilmiştir.