birkaç saat önce okunup bitirilmiş kitap, biraz bocalıyor insan sonlarına doğru bi beklenmezlik oluyor haliyle ve katilin kim olduğunu öğrenmek için başlıyorsunuz önceki sayfalardaki şifreyi çözmeye, tahmin ettiğinizdeyse de bir anlık şok yaşıyorsunuz.
edebiyat bilgimin ne kadar az olduğunu farkettiren kitaptır.
içinde geçen kafka ile ilgili esprileri anlayamamam kendime artık şu kitaplıktaki kitapları tekrardan okumalıyım dedirtti. edebiyatı yeniden sevdiren kitaptır diyebilirim.
konusuna gelirsek akıcı şaşırtıcı bir konusu var. bazen aşırı ağır betimlemeler olabiliyor ama biraz manyak bir karakter ağzından anlatıldığı için normal. aynı zamanda araya dram komedi falan sıkıştırmış livaneli. çok hoşuma gitti.
sonucunu kesinlikle söylemiyorum çünkü çok şaşıracağınıza eminim. mutlaka okunması gereken kitap. livanelinin kitaplarına sarıcam galiba bu aralar. (bkz: serenad)
Arada diorduki , acaba bunu benmi yaptim ya. hatrlayamiyorm yaptimda zihnimden silindimi ?die arzunun olumunden sonra .kerberosun kulubesinin onnde arzunun kolyesinin ckmasiyla kararimi vermstm ama
ters köşe yaptı sonunda amanınnnnnn dedim sen neymissin be zülfu livaneli.
Zülfü livanelinin bir kitabidir. Bu kitap hakkaten güzeldir. Dili oldukca akici, olay örgüsu ilgi cekici carpici denebilecek kitap 8.5/10 puanlamaya sahiptir kanimca.
buradan tanıştığım bi yazarın önerisiyle bitirdiğim kitap. çok övdüğünden olsa gerek yavan geldi biraz ama okuması zevkli ve akıcı. sonunun tahmin ettiğime yakın çıkması üzdü. içinde pıt pıt küçük bilgilerin olması çok hoşuma gitti. okuyun, livaneli dünyasından kopamayacaksınız...
Sözlükte bu başlık altında insanların yazdığı 'sonu şok etti beni' sözü ile merak ettim bu kitabı. Sadece siyasi makale ve siyasi tarih kitapları okuyan biri olarak böyle kitapları gereksiz okuyanları ise boş işlerle zaman harcayan kişiler olarak düşünerek anında pdf ini buldum kitabın. indirdiğim gibi sabah 4 de okumaya başladım. Pdf olarak telefonda 228 sayfa olduğunu hatırlatıp, ilk gün uyuyana kadar 70 sayfa okudum.
ikinci gün 50 sayfa okudum. Ve o merakla sona yaklastIm. Rahatsızlandım 1 hafta kendimde değildim. Sonra artık aklımı toplayıp telefonu elime almaya başlayınca kitap geldi aklıma. Bugün bir yolculuk sırasında otobüste yarım saattw 20 sayfa okudum. Ardından gece 1 de eve geldim ve 3 de telefonu açtım. 228-140 = 88 sayfa kalmıştı.
--spoiler--
Üstelik o meraklı kız gibi (bir delikanlı olduğum gerçeğini unutmadan) hikayeyi merak ediyordum. Kız her uyuduğunda ve hikaye her geçen güne sarktığında gazeteci kıza sallar oldum içimden. Ve hikayenin sonunu okuduğumda yaşadığım şaşkınlık harikaydı. Ben aslında tahmin ediyordum finali (burada daha önce yazılan entry ler nedeniyle tabi ki tahminde bulunmuştum) ancak sonu harika bağlanmış bir kitaptı benim için.
Özellikle kelime oyunları ve bulmaca eşliğinde tüm bu olanları alın okuyun diyerek sizi bir savcı yerine koyması ise takdire şayan idi. Ve son olarak, olga dan çok o gazeteci kızı merak ettim ve ismini hiç söylememesi tam rahatsız ediyor iken, sabaha karşı 05 49 da tam 2 saat 39 dakikada kitabı bitirdiğimde tıpkı hikayedeki gibi ben de o kızı aradım. Kim bilir ? Belki de gerçektir bu kız. Bilemeyiz.
--spoiler--
Romandır.
Garip duygu uyandırdı bende; Zülfü, bu çapta roman yazabilir mi diye?
Oğlum okumuş önerdi, hemen okudum. Sonra üzerine konuşurken, düşüncemin Zülfü'nün çapının bu nitelikte roman yazamayacağı olduğunu söyleyince,
oğlum
- evet baba, ben de şüphelendim. Ülker mi yazıyor, acaba? dediğini unutamadığımdır.
Şu ya da bu, zülfü ya da ülker, kim yazdıysa iyi yazmış.
Romandır ve niteliklidir.
Akıcı dili ile soluksuz okunup, sizi olayların içindeymişcesine heyecan tufanına sokan Zülfü Livaneli romanı. Özellikle Mehmet'in Rusya'da geçirdiği hücre günleri sanki ben yaşıyormuşum hissi verdi.
--spoiler--
Kitabın sonu ve katili az çok tahmin etsem de hayatta kalanın Ahmet olucağını düşünmüştüm. Ayrıca gazeteci kızın da kitabın başından iddianameye kadar hiç adı geçmediği için -sevgili- çıkacağını; kızı, Mehmet'in diğer olaylarda olduğu gibi yaşadığı travma sonucu zihninde yaratıp yaşattığını düşünmüştüm ama orası tutmadı tabi.
--spoiler--
Sonuç olarak, sonu biraz aceleye gelmiş gibi dursa da bir başyapıt niteliğinde, tavsiye edilesi bir kitaptır efenim.
kardeşinin hikayesini akıcı ve şaşırtıcı dille anlatmayı başarmış kitap.
tanıma bakmayın tamamen yanıltıcı bir tanım oldu ama başlıktan dolayı kardeş hikayesinin daha çarpıcı anlatılması ancak böyle açıklanırdı.
zülfü livaneli bir kitap yazdığı zaman ben kendisinden çok heyecenlanıyorum çünkü biliyorum ki o kitap okunduktan sonra asla pişman olunmayacak. öyle de güzel bir adamdır öyle de güzel bir yazardır.
bu kitabını da okurken alıp sürüklemişti beni uzak diyarlara hatta onunla birlikte kaldım o kaldığı evde yalnız başıma onunla birlikte girdim o sarıp sarmalama makinesine. o derece sarıp sarmalamıştı kitap beni.
okumadığım romanları var sırf okumayı erteliyorum ki daha sonra neden erkenden bitti bu kitap dememek için. şaka bir yana son ada romanı elimde ama alıp o akıcılıkla okumaya başlarsam bittiğinde yerine başka bir kitap koyamam diye erteliyorum.
Geçenlerde bitirdiğim, halen etkisinde kaldığım mükemmel bir zülfü livaneli kitabı. Çok akıcı , merak uyandıran , her sayfayı çevirdiğinde yeni şeyler ögreten, ögrendikçe şaşırtan, özelikle son 2 3 sayfasında ağzımın açık halde kala kaldığını farkettiğim süper bir kitap.
Zülfü Livaneli kitabıdır. Bir delilik ve cinayet romanı olarak sınıflandırabilir mi emin olamadığımdır aynı zamanda.
Klasik Livaneli ögeleri ve tarzının yanında kitaba ilişkin sadece aşkın olası yaptırım gücünün sınırlarını tartışmak en azından cinsiyet çalışmalarına ve queer teoriye haksızlık olabilir. Erkek bir/iki anlatıcının dilinden kutsallaştırılan, hiçbir zaman ulaşılamayan, karikatürize edilmiş bir şekilde "güzel" kılınan, klasik histeri krizleri ve delilikle akli melekelerine bel bağlanmayan kadın tarifi bir tek beni mi rahatsız etti bilmiyorum. Uğruna ölünen aşk, delilik hali, kişilik bölünmeleri kitabın temasını oluştururken aşık olunan kadının dayanılmaz pasifliği bir noktadan sonra "eh ama artık" dedirttirdi şahsen. Bu aşk hikayesini dinleyen Gazeteci kız bile yeni yetme, akıl oyunlarına kanmaya hazır "naiflikte", masum ve aşık olunmaya müsait bir genç kızdan daha fazlası asla değil. Saplantılı bir alt dudak ve göğüs dikizlemesi kadarlık bir kız, tecrübesiz, yaşı büyük olan mühendis tarafından hamur gibi şekillenmeye oldukça müsait. Diğer adı geçen ve aşkı delilikle taçlandırmada büyük bir role sahip olan Rus çevirmen kadınsa aşık olduğu kadını anlatırken bir erkeğin hoş görebileceği kadarlık bir sevgiden bahsediyor. Kendisi asla lezbiyen olamaz, aşık olduğu o kadınla cinsel teması düşünemez, yalnızca anne şefkatiyle korumak isteyebilir ve ne hikmetse bunu erkekler de anlayamaz. Yine bir yüceltme, karikatürize edip ulaşılmaz kılma, gerçeklikten koparıp soyutlama hali. Okuması bu bakış açısıyla hayalkırıklığı yarattı desem yanlış olmaz. Fazla basmakalıp, yazarının Livaneli olmasıysa şaşırtıcı.
Kitaptan uyarlanan filmlerin kitabın kendisinden daha başarılı olduğu çok nadir zamanlar olur. Çünkü filmin kitaptaki yoğun duyguyu aynı şekilde veremeyeceği bir anlamda bellidir zaten. Fakat bu kitabın filmi, hatta bir bölümlük kanıt, galip derviş tarzı dizilerde bile çekilmesi yeterince tatmin edici olabilir görüşündeyim. Olay örgüsü kesinlikle bundan daha fazlası değil maalesef ki.
Sonuç olarak Kısıtlı bir boş vakitte çabucak tüketmelik, Livaneli naifliği ve her kesime hitap edebilecek bir üslupla akıp gitmeye müsait bir roman olmuş kardeşimin hikayesi. Yormadığı ve okuyandan çok fazla çaba talep etmediğinden ötürü yoğun bir dönemden geçenler için ideal olabilir.
Tesadüfen aldım bu kitabı. Okumaya başladım birde ne göreyim dersiniz? Kendimi gördüm kitapta. Yazarımız sanki beni mehmet arslan karakteri ile özleşleştirmiş. Ortak yönümüz çok onunla tabi onun gibi hücrelerde yatmadım ama meslektaşız ve oda rusya yolnda, rus bir kadına olan aşkı için hayatını heba ediyor.