detaylıca düşünülünce ne kadar büyük bir iş yaptığı belli olan adamdır.
her mahalle de veya semtin ücra köşesinde, uzakdoğu spor salonu adı altında, karate veya aikido öğreten bir yer vardır. bunların hocaları sensei adını alıp, bilmem kimin öğrencisi bilmem kaçıncı dan insanlardır. salonların duvarlarını çekik gözlü insanlar ile çektirdikleri fotoğraflar süsler, ancak o fotolar da arka plan da olan sultan ahmet cami gözlerden kaçmaz, ama pozlar kendini japonya' da kalmış izlenimi verdirmek içindir.
günümüz iş hayatının en önemli silahlarından biri olan medya ve reklamın bu salonlara uyarlanması vardır. bunun için bilboard veya görüntülü ilanlardan ziyade, elektrik direklerine asılan kurs afişleri tercih edilir. iyi bir kurs afişi, en temiz direğe simetrik asılandır. bu afişlerin ihtiva ettiği sahneler, genelde film şeridi gibi çizilir.
1. sahne : karşılıklı olarak bağıran ve yüzlerini ekşiten, kaşlarını çatan guard almış iki kişi. hoca kendinden emin, figüranın gözlerinde tedirginlik var.
2. sahne : tek başına bağıran hoca, kolunu bacağını kaptırmış veya suratının orta yerine tekmeyi yiyen figüran. hoca hareketi yaparken poz veriyor, figüran yüz ifadesi endişeli. hoca ayak tırnaklarını kesmemiş ve tekme yüzüne geliyor.
3. sahne : hareket bitimi ve sonuç. hareket bitti, hoca işin memnuniyeti ile poz vermiş, figüran yediği tekme veya sırt üstü çakılmayla kendinden geçmiş. ve sindirim sistemi gazlı çıkış yapmış.
4. sahne : her ikisi el ele poz veriyorlar. hoca şansını değişik yerlerde denemek istiyor olabilir.
şimdi olayın giriş gelişme sonucundan ziyade, bu figüran bir aile babası ise, durumunu hiç düşündünüz mü? ilkokul ikiye giden oğlu, babasının yediği tekmeyi bütün sokağın elektrik direklerinde kare kare görüyor. eşine konu komşu geldiği zaman sohbeti açıveriyor.
- geçenlerde sizin beyin fotoğrafını gördük. daşaklarına tekme yiyordu, pek güzel pek alımlı çıkmış.
peki ya arkadaş çevresi. kahvede oyun oynarken, bunun mevzusu edilmezmi sanıyorsunuz,
arkadaş: lan hikmet, ne o lan adil hoca osurtmuş seni gene.
hikmet : olum onlar fotoğraf, gerçekte olsa yerim onu teke tekte.
ey koca hikmet. annen baban seni bunun için doğurdu değil mi? sen git kazık kadar adam ol, afiş ol, rezil rüsva ol. ama ben seni tanıyorum, tenha bir yerde sıkıştırırsın.