Doğruyu söylemek gerekirse, bu durum bana sarf etmemeyi, nimetin kıymetini öğretti.
Pek önemsemeZdim, kalan şeyleri ertesi gün yenmezse direkt atardım.
Ama şimdi kalan pilavı çorba yaparım diye ayırıyorum.
Azıcık çorba kalsa, ertesi gün azıcık sulandırıp içiyoruz.
Henüz yemeği yapmadan fazla gelirse gözüme, buzluğa ayırıyorum (2 dilim kabak, patlıcan ve hatta belki parmak kadar soğan bile olsa)
Ekmeğimi kendim yapıyorum. (Maliyeti fazla biliyorum ama geçen Cuma akşamına kadar fırından fazla alıp buzluğa atıyordum çıkmamak için fırına. Artık korkuyorum fırından bile binlerce insan dışarı hücum edince)
Sonrasında, eğer ev alacak olursam imkanım olursa muhakkak balkonlu bir ev olsun diyorum. Balkonumuz yok diye küçük odada camı açıp güneşin altına oturuyoruz eşimle. Bir tek orada güneşi hissedebiliyoruz yeterince.
Her şeyin değerini anlıyor insan.
1 gram unun, kullandığın elektriğin.
Güneş’in... kuş seslerinin.