burada karanlığın ortasında
gölgelerin arasında
kör gecenin sabahında
beklerken
gelirken, giderken
susarken, söylerken
ararken, bulamazken
kolay mı yaşamak?
kolay mı savaşmak?
kolay mı ağlamak?
üstüme üstüme
koşa koşa, döke saça
basa basa, tıka basa
gözlerini aça aça
bana yavaş yavaş gelirken
yağmurun altında
bir çıkmaz sokakta
bir ölü yatıyor, duvarın arkasında
hayat fani
ölüm ani
sokaklar dar, her zamanki gibi
kim korkutuyor beni şehir mi?
niye korkuyor şehir deli mi?
kim bulamış onu pisliğe biri mi?
nereden çıkıyor çamurlu sular benden mi? bu karanlık suratlar sizin mi?
bir başkası söylese aynı etkiyi yaratmaz düşüncesinde olduğum eşkiya filminin bir sahnesinde duyduğumuz o muhteşem şarkı. tam uğur yücel'lik bir şarkı ve sahne de on numara ayrıca.
-kim korkutuyor beni şehir mi?
niye korkutuyor şehir deli mi?
bu karanlık suratlar sizin mi?
haağaaay... *
Masum kadınlar gelir güllerin içinden koşarak. amin maalouf'un Semerkant kitabında anlattığı bir yasak aşk vardı, altından tiksinen Ömer Hayyam ile ağzını altınla dolduran kadın sair cihan'ın aşkı.
Cihan karanlığın içinden gelen kadındı, üzerinde karanlığın örtüsünden başka hiçbir örtü olmadan.