gloria bir kaç bardak suyu soluksuz içti ve ağlamaya devam etti.
onu serbest bırakmayı planlıyordum lakin bir yandan bunu istemiyordum.
içimde acıma ve merhamet duygusu yoktu lakin gloria benim istisnamdı.
gloria'ya dönerek artık özgürsün dedim.
bir süre anlam vermedi ağlamaktan kararmış gözleri parıldayarak, bu doğru mu şeklinde yanıtlatı.bu yanıtını kırık bir tebessüm sardı.
bu doğru gidebilirsin şeklinde cevapladım.
armand bana dönerek bu ne kadar doğru, bizden bahsedebilir.
aslına bakarsan armand bunu yapmayacağına inanıyorum diye cevapladım gloria'ya bakarak.
-asla asla kimseye bahsetmeyeceğim yeter ki bırakın beni dedi.
kapıyı ardına kadar açıp, özgürsün dye fısıldadım kulağına.
apar topar ayağa kalktı hızlı adımlarla çıkarken
kapının girişinde durup bana döndü.
neredeyse bir kalbim olduğuna inandıracak kadar güzel baktı bana ve karanlıkta geceye karıştı.
o sırada lestat anna ile birlikte yukarı çıktı.
armand ise lestat ve bana dönerek görüşmemiz gereken kişiler var.
armand'ın arabasına bindik.artık demir kutu demem sanırım armand'ın sinirlerini bozuyordu.
üstü açık ve armand'ın dediğine göre eski model bir arabaydı.
arka koltukta anna ve lestat vardı.
rüzgar yüzüme yüzyıllardır bu kadar derin ve sert sarılmamıştı.
armand'a dönüp nereye gidiyoruz dedim.
gittiğimiz yer bir kurt mekanı daha doğrusu mösyö berbat bir mekan, dedi tebessüm ederek.
lestat lafa girdi:
ahh armand henüz vampir yaptığım bu güzelle bir kere olsun terleyemeden beni kurtların içine mi atıyorsun, ah pardon biz zaten terlemeyiz değil mi anna deyip tebessüm ederek onu boynundan öpmeye başladı.
çok geçmeden müziğin çok yüksek sesli olduğu yeşilli kırmızılı ışıkların keskin şekilde ortalığı sardığı değişik bir
yere geldik.armand'ın tabiriyle gece kulübü.