bazı insan profili ne getirmiştir onları bu hale bilinmez ama gülüşleride dahil herşeyleri karanlık tır. bilinmezdir. kör kuyuların yusufu çağırdığı gibi de içine çekerler sizi. meyilliydi kötüye der insanlar varsın desinler. ya çözersiniz sırlarını ya da sizde griden karaya değişim gösterirsiniz. sevdiği uğruna kararmak.
ışıgın bulunmadıgı ortamdır. evrende, her ne kadar uzayı karanlık sansak da, sadece karadeliklerde gercek anlamda 'karanlık' vardır zira ısıgı da içine alır fakat yansıtıp aydınlatacak ortamı bulundurmaz.
Yorgunum... herkesin hissettiği yorgunluk değil ama bu... tarifi yok gibi... belki de var bilmiyorum... neleri bilip, neleri bilmediğimi unutmuşum... bi'çok şey unutmuşum şimdi aklıma geldi hepsi... ah bu karanlık tıpkı geçmişe yolculuk gibi... neden siyahı bu kadar çok seviyorum bunu da unutmuşum... her yer siyah, ama baktıkça daha da çok kararıyor ve bu çok hoşuma gidiyor... öyle ya kapıdaki yazı geldi aklıma... "tüm aydınlıkları dışarıda bırakın" demiştim... evet evet en mantıklısı da bu tüm yeryüzü zaten aydınlık ve ben karanlığı seviyorum neden alayım ki içeri aydınlığı...
yorgunlugum geçmek bilmiyor... soguk bir bira, başladığıma üzüleceğim ama başlamasam aklımdan hiç çıkmayacak bir sıgara iyi gelir sanırım yorgunluğuma...
"karanlık mı sonsuzluktur yoksa aydınlık mı?..." "tanrım bu soru nereden çıktı şimdi?" aydınlık yok hayatımda, karanlık ise tanrım... ona baktığım da hiçbir şey görmeden her şeyi düşünebildiğim tek renk siyah...
Seni seviyorum siyah... "başka neleri severdim kim bilir?" unutmuşum hepsini... sıgaram da bitti...
"kussam yorgunluğum geçer mi?" ama unutmuşum ben hep "kan" kusardım... sonra ölürdüm her kan çıkışında cigerimden...
"sonsuz bir şarkı" doluyorum dilime, sözlerini kendim yazmışım usul usul ölüme yürüyorum... "ah ne zevkli bir yürüyüş..." ölüme gitmek... usul usul ölmek...
üşütürmüş karanlık en sıcak havada bile. boşlukmuş çünkü, girdapmış karanlık. ve üç beş mutlu anıyı taş diye sektirdiğin bir deniz kıyısıymış mehtaba karşı. karanlık soğuk bir suymuş ayaklarını sokup çırptığın.
ve nefesmiş karanlık, soğuk bir nefes ama... içine çekince ciğerlerini hem doldurur, hem de dondururmuş. hayat diye solutup, yalnızlık diye bırakılan bir nefesmiş. çektikçe çekesin gelen bir kış gecesiymiş içine.
ve zifiriymiş, zifirmiş... zahiriymiş, zahirmiş... ve zehirliymiş, zehirmiş...
aydınlığa öfkedir karanlık,
kinin ve ölümün rengidir.
kusar ve kutsar ölümü,
yaşanılacak günlere karşı.
halbuki ölüm, nasıl olsa gelecek,
önemli olan, aydınlıkta insan gibi yaşamak...
aşka düşmandır karanlık,
bıçak gibi keser,
gecenin aydınlığını.
zemheri olur, dondurur sevgiyi,
biter sıcak yataklarda aşk...
korkuyla beslenir karanlık,
korkar...korku salar...
çarmıha gerer aydınlığı
filistin askılarında,
manyetonun kablosunda büyür korku,
kadın ve erkek uzuvlarında;
canhıraş acıların replikleriyle dolu,
ışkence odalarında...
karanlık kindir,
sevdaya karşı;
gündüzün aydınlığını yırtar,
kanatır boydan boya sevgiyi,
kirli, keskin ve uzun tırnaklarıyla...
namussuzca kurulan tuzaklarda,
kahpe faklarında gizlidir,
karanlığın kirli ve onursuz eli.
mertliğe, dostluğa, sevgiye düşman,
yüzü kara, gözü kara, beyni kara...
kimilerine göre korkutucu olan, çocukları ağlatan.
yanan bir mumun güzelliği üzerine yoğunlaşırken, görülmesi istenmeyen şeylerin de üzerini örter.
dönülen yer, herkesin döneceği yer.
ayrica cogu seye soyleyecek lafi olan bizlerin, yazma konusunda neden bu kadar ince eledigimizi ya da uzak kaldigimizi oturup konusmamiz gereken yazar arkadasim.karar verdigimiz gibi interneti yasamimizdan cikarmayi basariyoruz mu ne!yoksa bu suskunluk niye!*
ışığın yitimidir, ürpertici ve sessizdir. loş'luktan Yoksun büyük bir derinlik gibidir, ürpertir ya, korkutur insanı..
kalp biraz hızlı çarpar, biraz da gözlerini kapatma korkusu olur...
karanlıktasındır oysa, gözlerin açıkken bile. neden korkar insan karanlık bir yerde gözlerini kapatmaya?