cisimlerin görüntüsünün yansımasına neden olan ışığın olmama durumudur. göreceli bir kavram olup gözlerle idrak edemediğimiz durumlarda devreye girer. aslında karanlık yoktur var olan aydınlığın yetersiz olmasıdır. göz ise belli bir süre sonra o karanlığa adapte olur , zamanla zifir yerini alacakaranlığa bırakır.
ruhsal ya da hayatın çetrefilli koşullarına bağlı olarak yer yer kendimizi derin bir kuyudaymışız hissiyatıyla karanlıkta bulabiliriz. bu durum için atalar tarafından söylenen '' en karanlık gecenin arkasında aydınlık vardır.'' sözü bize bir umut ışığı olabilir.
yaşam enerjisinin söndüğü vakit içte oluşan renk veya renksizlik. içte oluşan görünmeyen ama hissedilen karanlık dış dünyanın karanlığına metafor olarak ışınlanır duygu dünyasında. arada bir yakınlık ve benzeşlik kurulur. bu sebeple insanların çoğu karanlıkta kaldığında korkar. karanlık, ne olduğu bilinmese de hissettirdikleriyle kendini kötücül olarak zihinde yaşatır. bir sanrı etrafında karanlığı betimleyebilir insan sadece.
karanlık, aydınlığın karşıtı ve görünür ışığın bulunmaması durumu. renk alanında siyahın oluşturduğu görüntüdür. ışık olmadığında gözdeki çubuk ve koni hücreleri uyarılmazlar. bu uyarım eksikliği nedeniyle fotoreseptör hücreler; frekans ve dalgaboyunu ayırt edemezler. oluşan son algı grimsi ya da karanlık olarak tanımlanan siyahtır. insanların karanlığa verdikleri tepki birçok kültürde yere sahiptir.
"huzur dolu bir karanlık... yumuşak, insanda içine gömülme, içinde saklanma, içinde kaybolma isteği uyandıran kadifemsi bir karanlık. hakikatin gözleri yakan sert ışığından, acımasızlığından, kabalığından, çirkinliğinden sizi koruyan dipsiz, koyu bir karanlık. hiçbir şey görmeseniz de en küçük bir güvensizlik duymayacağınız, başınıza kötü bir şey gelmeyeceğinden emin olduğunuz bir karanlık...öyle olmalı, yoksa sabah güneşini göz kapaklarımda hissedince neden tedirgin olayım."
aydınlığın zıddı ya da tamamlayıcısı değil, yabancısıdır.
aydınlığı izleyen ve ya takip eden değil, durağanlığıyla aydınlığın dahi içine sızdırandır.
kaybolan, histerik, kurtulma çabalarından yorgun insanın kıyıya vurduğunda, ilk kez kendiyle tanıştığı yerdir.
yıldızların parlamak için mecbur olduğu ama, görünmek için yıldızlara gerek duymayandır.
karanlık, ışığın kendini yeniden yorumlayarak yoğunlaştırmasının belki de ikizidir. soluk yüzlü ve hınzır olanı.
kim bilir..
var oluştan bu yana "madalyonun diğer yüzü" olarak bilinen, ışığın yoksunluğunun doğurduğu kavram. insanın içinin ışık almadığını düşünürsek ve bireysel iç seslerimizi yani beynimizi karanlıkta bıraktığımızı var sayarsak aslında dünyadaki hiç tükenmeyen karanlığı biz insanlar, birde keşfi zor derin mağaralarda bulabiliriz. insanın en derin kişiliği ve kimi zaman ölene kadar en yakınından bile sakladığı yüzü tam olarak bu olsa gerek.
karanlığı ve aydınlığı yaratan döngü, gezegen olmanın verdiği sorumluluk olan şu eksen dansı. belki ıslığın bulunmasının nedeni budur, deniz fenerleri, meşalenin yani insanın karanlığa duyduğu korkunun ve bilinmezliğe karşı dirençsizliğinin eseri şu an kaliteli bir yaşam sürmemizi sağlayan buluşların yok etmek için güdümlendiği kavram.
gece; sanırım karanlığı iliğine kadar yaşatan tek olgu, her ne kadar sokak ışıkları ve baş ağrıtan elektrikli cihazlara sığınsak da. gece vücutların afrodizyağı, düşüncelerin yoğunlaştığı, metabolizmanın yavaşladığı, bizimse günü devretmek için gelmiş bir bekçi saydığımız zaman dilimi. tamda burada karanlığın etkisini görüyoruz.
fazla karanlıkta kalan insanlarda retina bozulmasına bağlı körlük riski, güneşten beslenemeyen tenin hassasiyetinden doğan hastalıklar ve bunların yan getirileri olabilecek sosyal bozukluklar. velhasıl karanlığın kötüyü sembolize etmesi pekte tesadüf değil.
içinde "karanlık" geçen her cümlenin olumsuzluğu beyne nasıl nakşetirildiyse, dünya ve içindeki canlılara da öyle işlenmiştir. en yırtıcı hayvanlar gece avlanır ve gece yaşayan yada geceyi seven hayvanlar korkutucu sayılır, nihayetinde bu korku film, roman yani insan bilincinin servis ettiği bütün araçlarla topluma işlenir. insanlar, kendilerini dizginlemek için korkacak ve tapacak bir şey bulmakta çok iyidirler ve karanlık yaşamın başladığı günden beri avcının en iyi kamuflajı, doğanın çocuklarının ilk korkusu olmuştur.