karamsar kelimeler

entry104 galeri0
    51.
  1. kendisi adına sevindiğim ve başarılarının devamını dilediğim yazar ancak sınava sözlükte nasıl hazırlandığını merak etmekte ve bu çalışma sistemi hakkında bizlere bilgi vermesini rica etmekteyim zira "uludağ sözlük'te hazırlanmış olduğu kpss sınavında" deniyor. "sınava uludağsözlük'de hazırlanın kazanın"
    0 ...
  2. 52.
  3. hazirlaniyorum diyordu da inanmiyordum. cosmus anam bu.
    atama bekleyen benim kurban.. taktikleri veriyor ve seneye kabaetimi avuclamayip(derece yapmama gerek yok) makul bir puan aliyor ve sefil hayatimdan cikiyorum.
    0 ...
  4. 53.
  5. ne yanar kimse bana ateş-i dilden özge
    ne çalar kimse kapım bad-ı sabâdan gayrı..

    ufff.. pufff
    4 ...
  6. 54.
  7. (#2147593)

    gerçekten faydalı bilgi vermiş yazar. istifade ettim, çok işime yaradı, teşekkür ederim.
    0 ...
  8. 55.
  9. balıkların aşkları hüzünlüdür,
    çünkü onlar sevgilileriyle
    elele tutuşamazlar.
    Belki de o uzun kollarıyla
    en güzel sevişmeleri
    yalnızca ahtapotlar yaşar.
    Gerçek denizciler,
    kara görününce sevinmezler,
    çünkü onlar deniz insanlarıdırlar.
    Kara onlar için siyahtır,
    ölümdür,
    ölümlüdür.

    hep mutlu kalman dileğiyle...
    8 ...
  10. 56.
  11. kendisi nick 'i gibi olmayan kişi. *
    1 ...
  12. 57.
  13. beni burdan alın, canım sıkkın.
    0 ...
  14. 58.
  15. 10 gün sonra buluşuruz janem... bai bai
    1 ...
  16. 59.
  17. 60.
  18. gün itibariyle ruhunu satmaya karar vermiştir.

    sevda sokağını ararken kaybolmuşuz gene
    bu sefer elde ne adres var ne de sevda
    ikametgahsız bir hayata merhaba de ey karamsar..
    1 ...
  19. 61.
  20. kapkara bir gecede karartının düştüğü kuytularda karalar bağlayarak kahroluyorum, aklıma kara gözlerin düştükçe..
    2 ...
  21. 62.
  22. nicki ile müsemma bir adam. her genç kızın rüyası. iyi ki vardır, can dır.
    0 ...
  23. 63.
  24. birkaç yaralı ruh,
    birkaç bira şişesi...
    kayıp ruhlar pasajında kaldığımız yerde...
    3 ...
  25. 64.
  26. gün
    odama sızmakta
    ve ben
    boğuluyorum...
    3 ...
  27. 65.
  28. iyi bir yazar, yazılarıyla özletecek olan.
    iyi bir insan, bir yerde abi gibi olan.
    büyük insan güle güle.
    gitmiş olan...
    2 ...
  29. 66.
  30. bir anlamsız gün daha kayıp gitmişti avuçlarımdan. aynamın karşısına geçip, maskemi çıkarttım. yatağıma uzandım, sessizliğin sesini dinledim bi süre. artık karamsar kelimelerin zamanıydı...
    ölümü düşledim. onu bir gün ansızın tekrar isteyeceğimi hissettim. bugün, bir gün ya da herhangi bir zaman diliminde.
    ölümün bana yakışacağını farkettim. ölüm herkese yakışmazdı. ölümün de kendine göre bir yakışığı vardı elbet... ve yine düşlediğim düşümde, ölümüme yetişemedi kimse.
    ilk ölümü istediğimde ağlamıştım o karamsar kelimelerle boğuştuğum gecenin içinde. insan kendi ölümünü düşünüp ağlar mı? kendim için değil, benim için ağlayacağını düşündüğüm insanlar için ağlamıştım. sonra farkettim ki zaten tüm hayatım boyunca hep birileri için ağlamamışmıydım? ölümüm de bile, kendimi unutup başkalarının üzüntüsüne üzülüyordum... vazgeçtim sonra onlara üzülmekten. bu ilk benciliğimdi hayatımdaki. gülümsedim...
    ölümü sevdim. bitişti. sonuydu acılarımın ve karamsar kelimelerimin.
    öldüm. düşümde. ölüm de yakışmıştı bana. gülümsedim.
    ölüm, hoşgeldin hayatıma...
    8 ...
  31. 67.
  32. yine karamsar kelimelerle dolu bir karamsarlık içinde ruhum. Sanki birisi tarafından yönlerdiriliyorum bir boşluğa. Etrafım boşalıyor. Yanlız kalıyorum... Tek tabanca bir hayat sürmeye zorluyor birşeyler beni, istemiyorum ilgi, istemiyorum... anlamsız bu duygularla savaşmak zor geliyor. Başaramıyorum.
    herşey, siyah beyaz bir dünyada var olan kuşku gölgelerinin gri tonlarından ibaret. sürekli bir (ama) pozisyonunda yaşamaktan sıkıldım artık. virgülleri okuyamıyorum. bu cümleye bir nokta koymanın vakti gelmedi mi? bu kadar çelişkili olmamalıydı hayat. yüzüme bu kadar maske takmamalıydım. her cümleden sonnra (ama) koymayı bırakıp, herşeye rağmen demeyi öğrenmeliydim. denedim. başaramadım.
    ümit etmek öldürüyor bedenimi. hayatın karamsar kelimelerinde yaşayan zehirli bir yılan gibiyim. ve her zehirli yılan gibi kimseye zarar vermeden yokedilmeliyim. yazmakta zorlanıyorum...
    benim celladım kimse değil. ben de değilim. zaten ben bir hiç değilmiydim...
    1 ...
  33. 68.
  34. başımın sade sol yanı ağrıyor çok saattir ve ben bunun sebebini bilmiyorum. "portecho" diye bi grubu dinliyorum saatlerdir, adını bilmediğim bir şarkı söylüyor ve ben bu şarkıyı neden bu kadar çok dinlediğimi de bilmiyorum. senden kaç saat, kaç gün, kaç zamandır haber almadığımı da bilmiyorum. ilkin biliyordum kaç gün olduğunu. artık fikir dahi yürütemiyorum. aklıma gelen bütün kötü senaryoları kovuyorum hala dirençle. bilmem, sen şimdi neredesin? bilmem başım neden bu kadar çok ağrıyor ve neden bu satırlar yazdıkça şiddetleniyor? bilmem bu şarkı neden bu kadar güzel?

    sigaradan bir nefes alıyorum. aklıma yeni camii'nin yanındaki çay ocağında oturduğum bir an düşüyor. kulağımda "leonard cohen" vardı yine, orada duran garsonlardan birinin çağrısına uyup bir şeyler içmek istiyordum, karnıma hiçbir şey girmemişti uyandığımdan beri, istanbul'da bahar havası vardı, içimden hiçbir şey yapmak/yazmak gelmiyordu, vapurdan az önce inmiştim. yeşil, küçük bir defter vardı yanımda. bir peynirli gözleme istedim, yanında da çay. çocuk giderken arkasından seslendim, kulaklığı çıkardım o esnada kulağımdan, "çay demli olsun." dedim. çocuk, gülümseyerek başını eğdi, "tamam" anlamında, sevindim ben de. fosforlu küçük yeşil defteri çıkardım çantadan, çantamda uykuların doğusu, burdan gürbilek'in yer değiştiren gölgesi vardı bir de. o sıra ismet özel'in bir yusuf masalı'nı evde bırakmış olduğuma hayıflanmıştım, sonraki birçok gecede o kitaptan şiirler okudum, ilk defa okuyormuş gibi, büyük bir coşkuyla. bu coşkunun "direnmek" gibi bir de anlamı vardı biliyorum. sonra açtım o defteri, bir de yeşil bir kalem çıkardım, ki aynı kalemin kırmızısı da mavisi de var bende. defterin karelerini garipsedim ilkin, sonra kanıksadım, ürkek bir yazıyla bir şeyler yazdım. gözlemeyi yemeye, demli çayı da içmeye başlamıştım aynı zamanda: "özlediğim ve bağışlayamadığım bir dünya hatrına: hoşgördüm burayı/burada soluklanmalıyım." yazdım. yetmedi, "bahar nereden gelir?/bahar bir şehrin ilk neresine uğrar?/ben iki tane şehir gördüm,/say deseler sırasını karıştırırım" diye yazdım. ben bu şiirin burasını yeni camii'nin yanındaki o sandalyede yazdım, o zaman başım bu kadar ağrımıyordu ve portecho şimdi söylediği şarkıyı söylemiyordu henüz. henüz bir yusuf masalı'nı yeniden okumaya başlamamıştım ve bilmem kaçıncı kez oradan da aramak istemiştim seni. yapamadım...

    burda saat 05:25 şimdi. bilmem senin bulunduğun yerde de saat aynı mıdır? sen ne yaptın, nerede uyuyorsun ya da uyuyamıyorsun şu an?
    2 ...
  35. 69.
  36. değmezsin biliyorum ama nefessiz kaldım sayende.
    ve gözlerimde yaşlarla.
    mutlu ol bitanem, yıldızlı bir gecede.
    son kez bak ay parçana.
    1 ...
  37. 70.
  38. peki beni kim intihar etti...
    kim tedavülden kaldırdı böyle erken?
    4 ...
  39. 71.
  40. ege'de yüzbin yıllık yağlı bir toprak parçası... türkten değil, yunan'dan değil tüm insanlıktan bana miras bir toprak parçası.. mülküm değil, sevdalım toprak parçası... içinde bin yıllık asma çubuklar..koruklar üzümlere hayran, üzümler şaraba gebe... çıplak ayaklarım kadim toprağın rehavetine kapılmış... hava tenimi ısırıyor, nem dudaklarımı yalıyor... sessizlik zamanı esir almış.. güneş ege'nin sularına hasret... vuslat yakın..

    benim hayalim bu sanırım..
    6 ...
  41. 72.
  42. 73.
  43. gönlün ateşinden başka kimse bana yanmaz
    sabah rüzgarından başka kimse kapımı çalmaz...
    1 ...
  44. 74.
  45. 45 gün yokum.

    ulaşmak isteyenler mail atsın veya telefon etsin..

    ciao..
    0 ...
  46. 75.
  47. fellik fellik aradığım teapacks albümünü yollayarak beni sevindirik etmiş cici yazar. tuttuğu altın olsun!
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük