Aşkı memnu tarzında ilerlerken beni hayli sıkmıştı. Birkaç gün ara verdikten sonra tekrar okumaya başladığım, yer yer sıkıcı olan ama totalde okumayı keyifli bulduğum kitap. Şu ana kadar (520. sayfa) en etkileyici kısım staretz zosima'nın hayatından kesitlerin anlatıldığı kısımdı bana göre.
'bratya karamazovı' isimli dostoyevski romanıdır. Dostoyevski'nin kendi yaşamını kısım kısım lanse ettiği romanda, en derin felsefe fikirlerini sunmuş ve yazdığı bu eserinin ardından birkaç ay gibi kısa bir zamanda hayatını kaybetmiştir. Daha önce başlayıp ölümüne yakın tamamladığı bu kitap, Kendisinin son imzası iken Tolstoy'un evi terkettiğinde yanına aldığı ilklere belki de konu olacak başka bir hikayeye kapı açmıştı.
okuduğum bütün romanlar kafamdan silinse ve sonraki hayatımda yalnız bir tek roman okuma şansım olsa seçeceğim eserdir.
en çok sevdiğim değil ama en gereklisi budur.
Suç ve ceza'yı gölgede bırakan, budala'yı unutturan bir şaheser. "Ne kadar büyük bir yazar olursan ol böylesini yazamazsın" dedirtmiştir bana. Kitabın sonunda alyoşa'nın çocuklara bu anı asla unutmayalım, ilyuşa'nın hatırasını hep diri tutalım şeklindeki konuşması az kalsın ağlamama sebep olacaktı. Bir ölümden ancak bu kadar güzel bir fayda sağlanabilirdi doğrusu. Ah keşke alyoşalar mışkinler daha çok olsa. Görünen o ki bu kitaptan kopmam zor olacak. Romanı okuyanlar Genel olarak ivan karamazov favori karakterimdir der ama benim için düş kırıklığı olmuş bir karakterdir ivan. Pek bir etki uyandıramamıştır. büyük bir yankı uyandırabilecek potansiyeli olmasına rağmen 'unutulur' roman karakterleri arasında yerini almıştır. Araya serpiştirilen staretz zosima mükemmel bir baharat gibidir. Sadece iki sayfalığına bahsi geçen zosima'nın ağabeyi kocaman bir dünyadır. Romandaki kadın karakterler beş para etmezdir maalesef. Dostoyevski kadın karakter kurgulamakta zorlanıyor zaten; hepsini erkek gibi hastalıklı düşüncelere sahip, isterik, humma nöbetli vesaire olarak yansıtıyor. Bu kuyruklu bir yalan. Ben ömrümde böyle bir kadının örneğine rastlamadım. Dostoyevski'nin kusuru boldur bu da bir gerçek. Her kusuruna rağmen, tüm zamanların en iyisi unvanına sahip basketbolcu michael jordan gibi, dostoyevski de gelmiş geçmiş ve gelecek tüm yazarların en iyisi unvanına sahiptir. Karamazov kardeşler'le de bunu ispat etmiş ve sonsuzluğa uğurlanmıştır.
"Size gerçek, gerçeğin ta kendisi olarak diyorum ki: Toprağa düşen bir buğday tanesi yok olmazsa, yalnızca bir buğday tanesi olarak kalır; ama yok olursa, o zaman bereketli ürün doğurur."
şaka mısın sen kardeş? bizi mi deniyon yoksa kendin mi demleniyon? karamazov kardeşleri maksim gorki yazdıysa don kişotu da recaizade ekrem yazmıştır kesin. tövbe tövbe.
Bu kitabi anlayabilen var mi cidden? Zevkle okuyabilen var mı? Yoksa hepimiz Dostoyevski okuyup havali oldugumuzu mu dusunuyoruz? Bir karakterin 10 tane ismi var ve surekli farkli isimle zikrediliyor. Kimden bahsettigini asla anlamiyorsunuz bir sure sonra onemsemiyorsunuz ve bos bos okumaya devam ediyorsunuz.
kitapta bir kişinin çok isimle anılmasının sebebi bizim adı mehmet ali olan bir kişiye mali memoli memo gibi isimler takmamız kadar normaldir. tabi çeviri öyle değil fakat bu durumu çok yadırgayan var örnek vermek istedim.
yukarıdaki entry refere etmek gibi olmasın ama tekrar okuma isteğiyle dolup taştım. dostoyevski nin cümle aleme "yalansınız!" deme şekline hayran kaldım. büyüksün adam.
Karamazov Kardeşler neden büyük bir romandır? Bana göre, ivan Karamazov sayesinde. (Tek faktör değil, en önem verdiğim faktör anlamında.) Çünkü Dostoyevski için aslında eleştirilecek, yenilmesi gereken, kötü olan ivan'dı, Dimitri değil. Dimitri Karamazov, suç işleyen, düşkün biriydi ama suçunun cezasını çekmek istedi, çırpınmadı, babasını öldürmemişti ama bu suçtan suçlandığı mahkemede kendini savunmadı, var gücüyle acı çekmek, çektiği acıyı başka günahlarının bedeli saymak, giderek tüm insanlığın suçlarının bedeli saymak istiyordu. Dimitri böyle epik bir karakterdi. O suç işleyen, şehvet ve güç peşinde biriydi, işlemediği suçtan tutuklanınca acı çekmek isteyerek kurtuluşa ulaştı.
Peki ya ivan? ivan eylemsel olarak kötü değildi, suç işlemiyordu. Ama düşünceleri nedeniyle suçluydu. Yazı zaten uzun, daha da uzun olmaması adına açmak istemiyorum. Dostoyevski bize eylemsel suçlunun değil, düşünsel suçlunun inançtan uzak olduğunu anlatmak ister Karamazov Kardeşler'de. Katılabilir ya da katılmayabiliriz. Ama kitapta en ilgi çekici nokta ivan ile Alyoşa'nın felsefi tartışma yaptığı bölümdür. ivan'a karşı yazılan kitapta ivan'ın argümanları kitabın bitimine kadar hala çürütülmeden, güçlü biçimde kalır. Düşünsel olarak kazanan ivan olur. Alyoşa'dan daha ikna edicidir. ivan düşünceleriyle suçludur, kurtuluşa eremeyecektir. Ama mantık ve akıl açısından "haklı" gözüken odur. Buna rağmen inanç yine de nasıl ayakta kalır ve savunulur olur? Bunu da Dimitri ve Alyoşa'da görürüz.
Yani Dostoyevski o çift kişilikli, diyalektik karakterine uygun olarak müthiş bir nesnellikle sergiler ivan'ı. Onu karikatürize etse, itici gösterse, fikri olarak da yenilmiş kılsa, kitap bir propaganda metni gibi kalırdı. ivan Karamazov'un fikirlerini, nihililizmini ve itirazlarını kitabı okuyup görün isterim. Aydın ivan, fikirde güçlüdür ve haklı olduğu izlenimini uyandırır. Dostoyevski buna rağmen onun gibi düşünmeyen biriydi. Karşı görüşün bu kadar güzel ve hatta onu savunurcasına sergilendiği metin edebiyatta yok gibidir, sayılıdır. Her iki pozisyon da saygıdeğer biçimde sergilenir kitapta. inanma-inanmama gerilimine dair edebiyat tarihinin en güçlü metni Karamazov Kardeşler'dir.