12 mayıs 1277' de türkçeyi, karamanoğullarının resmi dili ilan eden ve hükümdarlığı süresince osmanlılarla çekişen karamanoğulları beyliği hükümdarı. hükümdarlığında, karamanoğulları beyliği en parlak dönemini yaşadı.
13 mayis 1277 yilinda, simden giru hic gimesne kapuda ve divanda mecalis ve seyeranda turki dilinden gayri soz soylemeye gibisinden bi ferman yayinlamis olan karamanogullari beyi. ayrica adina bir de universite kurulmustur.
1277'de anadolu'yu işgal eden moğollara karşı isyan ederek "cimri" lakabıyla anılan anadolu selçuklu şehzadesini tahta geçirmiş olan karaman beyidir. ayrıca türkçe ile ilgili ünlü fermanını da bu dönemde yayınlamıştır. 1278 başlarında moğollar tekrar duruma hakim olunca yakalanarak idam edilmiştir. özellikle türkçe ile ilgili fermanıyla, ayrıca moğollara karşı yaptığı ayaklanmayla hatırlanan ünlü bir beydir.
(bkz: cimri vakası)
yazıcızade ali tercümesinde;
şehirde çağırttılar ki, şimden girü hiç kimesne kapuda ve divânda ve mecâlis ve seyrânda türkî dilinden gayri dil söylemeyeler.
Fermanları 'sultan' çıkarır. Önüne gelen ferman çıkaramaz. Ferman padişahındır agalar.
erol güngör der ki ;
çokları bunun karamanoğlu mehmed beyin türkçülüğünden, milliyet şuurunun kuvvetinden doğmuş bir emir olduğunu sanarak, karamanoğlunu selçuklular'a karşı milliyetçiliğin savunucusu gibi görürler. aslında karamanoğlunun bütün gayesi, devlet idaresinde bulunan okumuş tabakanın, yani aydınların tesirini ortadan kaldırmaktı. kendisinin hiçbir tahsili ve kültürü olmadığı için selçuklu idarecileri karşısında eksiklik duyuyor, oralarda ne olup bittiğini bir türlü anlamıyordu.
Yani sözün özü Türkçe'den başka dil bilmeyen Mehmed Bey, farsça ve arapça'nın kullanıldığı konya da kendi başına kalmıştır. Yönetimde ne olup bittiğini bilmediğinden Türkçe konuş bre vatandaş gibisinden çırpınmıştır. Yani Türkçe'ye olan aşkından dolayı Türkçe konuşun dememiştir kendisi. sadece kendi çıkarı için, yönetim hakimiyeti sağlayamayacağı endişesi olduğu içindir Türkçe uğraşı.
Türkçe resmi dil olarak ilk osmanlı da kabul edilmiştir. Diğer hiçbir türk devletinden ve Karamanoğulları'ndan günümüze Türkçe bir yazışma geçmemiştir.
Hatta bu Türkçe konuşun arkadaş ya! uyarısını bile Mehmed bey'in değil de Siyavuş'un dediği söyleniyor ama yorum yapamıyorum müdür.
Bir diğer nokta ise, bu gururu osmanlı devletine kaptırmak istemeyenlerin uğraşıları sonucu bunun Karamanoğlu Mehmed bey'e atfedildiğidir.
Yani 'sultan' olmayan, henüz vezir bile olamayan biri ferman çıkaramaz. Çıkarırsa da hoş olmaz.
Adamın g.tünden kan alırlar kamil kan.
edit: tepkinizi yerim sizin. Ben burada karalama yapmıyorum. Kaldı ki Karamanoğulları bir avşar devletidir. ben de bir avşarım. gurur duyardım ama öyle değilmiş işte. fıs çıktı gibi oldu bi bakıma. yoksa benim soyum lan bunlar. Has türküm has. bildiğin gibi değil. çekiç gibi çıkıntı var amk kafamda. öyle böyle değil. ceviz kırıyom arada kafamla.
Oğuzların 24 boyundan birisi olan Avşarların içinden çıkan Karaman cemaatinin tarihine baktığımızda, hem Asyada hem de Anadoluda önemli roller oynadıklarını görmek mümkündür. Özellikle onların Türkistan ve Azerbaycandaki faaliyetleri oldukça ilginç olup; Akman ve Karamana ait destanlar, hala Türkmenistanda anlatılmaktadır. Bununla birlikte ana boy durumundaki Avşar ulusu Türkün yaşadığı her yerde mevcuttur ve bir müddet, Azerbaycan misalinde olduğu üzere, devlet idaresinin de en yüksek kademesine çıkabilmişlerdir.
Avşarlar ve Karamanlıların batıya doğru akmaları herhalde Selçuklu fetihleriyle beraber gerçekleşti. 13. asrın başlarında, 1228lerde Orta Anadolu ve ve Akdeniz yöresinde bazı yerler, Sultan Alaeddin Keykubadın gayretleriyle Selçuklu hakimiyetine geçince, Türkmen (Oğuz) aşiretlerinin bir bölümünü teşkil eden Karamanlılar da Konya ve Ermenek civarlarına iskan olundular.
Birtakım siyasi olayların ardından, Karamanoğlu Mehmed Beğ, aşiretin başına atandığında, Anadoluda bir kargaşa ortamı yaşanmaktaydı. ilhanlılar, Selçukluların kurmuş olduğu düzeni yıkmışlar, Türkiye topraklarında huzur ve asayiş kalmamıştı. ilhanlı baskısı Selçuklu sarayı ile topraklarında o kadar hissediliyordu ki, sultanlar ve beyler, adeta ilhanlıların oyuncağı haline gelmişlerdi. Bütün bu karmaşa sırasında Karamanlılarla, Selçukluların arası açılmış; Mehmed Beğ ve kardeşleri de yakalanıp, göz hapsine alınmışlardı.
IV. Rükneddin Kılıç Arslanın (1262-1266) ölmesi onların serbest kalmasını sağladı ve yeni Selçuklu sultanı III. Gıyaseddin Keyhusrevle (1266-1284) mücadeleye girdi. Yapılan mücadeleler esnasında bölge Türkmenlerini de yanına çeken Karamanoğlu yerini sağlamlaştırmayı bildi. Bu arada Selçuklu sarayı kendinden uzaklaşmış, Türkçeyi bir kenara atarak, farsça konuşup, yazmayı bir hüner sanmaya başlamıştı. Halbuki Türkmenler hala kendi dilleriyle konuşuyorlar, birlik ruhunun ondan kaynaklandığını biliyorlardı.
Dil, milletlerin hayatında bir kültür vasıtası olarak en başta gelen unsurdur. Aynı dili konuşan insanlar, millet denilen sosyal varlığın temelini teşkil ederler. Türk dilini konuşan Türk milleti, tarihte birtakım zaruri şartlardan dolayı bazan birbirinden idari ve siyasi bakımdan çok uzakta kalmalarına, ayrıca sınır boylarında, yabancı kültürler ve halklarla temasta olmalarına rağmen, beşbin yıllık seyrine baktığımızda, doğudan batıya, kuzeyden güneye bu insanların çok az bir lehçe farkıyla aynı dili konuştuklarını söyleyebiliriz. Bu bakımdan, milli bir bağ olarak Türk dilinin oynadığı rolü de, belki diğer dillerin hiçbiri oynamamıştır, denebilir.
işte Mehmed Beğ, belki bu birlik duygusunu sağlamasından dolayı Türk diline önem vermiş; belki de Selçuklu sarayına bir tepki koymak amacıyla onu ön plana çıkarmış olabilir. Bir ihtimal de Türkmen boylarını yanına çekmek istediği için, 15 Mayıs 1277de Türk diliyle alakalı meşhur fermanını yayınladı. O burada şöyle diyordu: Bu günden sonra divanda, dergahta, bargahta, mecliste ve meydanda Türkçeden başka dil kullanılmayacaktır.
Muhakkak ki Karamanogulları, devlet olarak Türk milletinin bir çöküşe sürüklendiklerini gördükleri gibi, toplum olarak da bir yozlaşma batağına düştüklerinin farkındaydılar. Varlıklarının temeli olan dillerini kaybettikleri takdirde, her şeylerini yitireceklerini bilen, bu Türkçü devlet adamına Türk milleti olarak çok şey borçluyuz. Keşke bu asil halkı idare eden bütün yöneticiler o ve Mustafa Kemal misali uyanık ve akıllı olsalardı.
yazının son kısmı osmanlıca'yı* arapça sananlara gelsin:
"Ancak burada can alıcı bir nokta var: Bol keseden Osmanlıların Türkçeyi mahvettiklerinin iddia edildiği bir devirde, Türkçeye sahip çıkan şahsiyet olarak Osmanlıya muhalif olan Karamanoğullarından birinin yüceltilmesi anlamlıdır. Ne var ki, ne Karamanoğullarından, ne de diğer herhangi bir başka Türk devletinden bize Türkçe bir resmi yazışma gelmemiştir. Türkçeyi resmi dil olarak kabul etmiş olan ilk Türk devleti Osmanlılardı. işte bu şanı Osmanlıya kaptırmamak için uydurulmuştu Karamanoğlu Mehmed Bey efsanesi."
türkçe kahramanı şeklinde lanse edilir ama devletinden osmanlı'ya gönderilen mektuplar bile farsça'dır. ironik olansa osmanlı'nın resmî dili türkçe'dir, türkçe ye edilen bir hizmet varsa; aslan payı, lafta karamanoğluna verilir, uygulamada ise aslında osmanlı'ya aittir.
13 Mayıs 1277’de Karamanoğlu Mehmet Bey'in Fermanıyla Türkçemiz Anadolu’da Resmi Dil Olarak Kabul Edilmiştir. 738. Yılını Kutluyor, Karamanoğlu Mehmet Beyi Saygı ve Minnetle Anıyoruz.
"Şimden gerü hiç gimesne divanda, dergahda, bergahda ve dahı her yerde Türk dilinden özge söz söylemeye." sözünü söyleyen kişidir aynı zamanda büyük büyük dedemdir. aynı kanı taşımak onurdur.
türkçenin kullanımını zorunlu tutan fermanı yazıcızade ali'nin tevarih-i al-i selçuk'unda bulunmasına rağmen, liceli kürt yobaz mustafa armağan mikrobunun "karamanoğullarından elimize ulaşan türkçe belge yok" yalanıyla karalamaya çalıştığı türk büyüğüdür.