sevgili arkadaşlar. elimden geldiğince hafta sonları bilimsel fenomenleri ele alarak, onlara hem bilimsel hem de kurgusal ama mantıklı olabilecek bir yönden yaklaşmayı hedefliyorum. tıpkı cahil, ancak meraklı bir çocuğun yapacağı gibi. eminim sözlükte de benim gibi bu gibi konulara meraklı arkadaşlar olacağını düşünüyorum ve bu konuları birlikte güzel bir biçimde yorumlayabiliriz. peki, konumuza dönelim o halde.
karadelikler başka bir evrene mi açılıyor? benim fikrime göre karadelikler başka evrenlere açılan kapılar olabilir. şu an karadeliklerin içinde, yani singularity dediğimiz o tekillik noktasında neler olup bittiğini bilmiyoruz. tek bildiğimiz şey ise bilinen fizik kurallarının karadeliğin tekillik noktasında çökmesi oluyor. dolayısıyla buradan sonrası doğal olarak insan merakından ötürü de kurgusallaştırılabilir bir hal alıyor.
peki, karadelikler başka evrenlere açılan kapılar olabilir dedik. iyi ama bu nasıl oluyor? öyleyse big bang de başka bir evrenin karadeliğinden fırlamış bir olay olabilir mi peki? açıkçası bunun olabileceğini düşünmek bana pek de mantıksız gelmiyor. bu hem kurgusal hem de mantıklı bir olay. deneysel yöntemlerle şu an ve uzun bir zaman için bunun doğruluğu veya yanlışlığı kanıtlanamayacağından ötürü hakkında bir çok yorum yapabiliriz.
işin biraz da teknik kısımlarına girelim o halde. karadelikler bildiğimiz üzere evrende ne var ne yok her şeyi "yutuyor", buna ışık da dahil. öyleyse evrendeki bildiğimiz her şeyi "yutan" bir şey, sizce uzay-zaman dokusunu yırtarak tüm o şeylerden başka bir big bang yaratamaz mı? bunu tıpkı bir kum saatinden akan kumlar gibi düşünün. mekanizmanın tam ortası ise bir karadelik oluyor. ya da uçlarından birbirine geçmiş iki pet şişenin üstünden aşağı doğru bir girdapla akan su gibi de olabilir. buradaki girdap sonrası big bang oluşuyor ve her şey başka bir yere akıyor. bunlar özünde mantıklı gibi duruyor ancak yanlışlanabilir yönleri elbet vardır. zaten bunun doğruluğunun nasıl kanıtlanacağı da çok uzun bir süre meçhul kalacak gibi. yine de bunu destekler nitelikte yahut antitez olarak ortaya bir çok fikir sunulabilir. bu sadece akla gelebilecek fikirlerden biri.
üzerine bahsedilen konu hakkında yapılan yorumlar adı üstüne yorumlamadır ve kurgusal şeylerdir. yazımın girişinde de kurgusal yorumlamalar üzerinden konuşulabilecek konulardan konuşacağız diye bahsettim. evet, bu tip konular hakkında yüzlerce fikir üretilebilir ve varsayımlar yapılabilir. amaç da doğruya ulaşmaktan çok -ki zaten bu şekilde bir teori üretmek saçmalık olur- beyin fırtınası yapmak. bir nevi zihnimizi açmak diyelim.
yaz babam yaz nickli arkadaşımızın bahsettiği kuantum dalgalanmaları da kendi çapında ilginç bir konu, bunun üzerine de haftaya belki ayrı olarak düşülebilir.
Kapalı sistemlerde enerji sabit olduğundan ve yok olamayacağından yanlıştır denebilir. Ama termonun bu kanunu hala geçerli mi tam emin değilim zira kuantum felan derken dünya kadar yeni teori atıldı ortaya.
mümkün olabilecek fikirdir. ama başka evrenden kast edilen bizim evrenimizden çok farklı sadece iki boyutlu bir evren olabilir. son yıllarda ortaya atılan yeni teoriye göre de bizim evrenimiz. dört boyutlu bir yıldızın kendi üzerine çökmesi sonucu olay ufkunun hemen dışında meydana gelmiştir.
teori kabaca şöyledir.
Büyük Patlama önemli bir soruyu da beraberinde getiriyor: eğer bu "afet" 13.7 milyar yıl önce evrenin varoluşuna yol açtı ise onu tetikleyen neydi? Perimeter Kuramsal Fizik Enstitüsü'nden üç araştırmacı büyük patlamadan öncesi hakkında yeni bir fikir öne sürüyorlar. Biraz kafa karıştırıcı olmakla birlikte bu yeni görüş sağlam matematiksel temellere dayanıyor ve test edilebilir mi?
Araştırmacılar, bizim büyük patlama olarak algıladığımız olayın bizimkinden son derece farklı bir başka evrende çöken bir yıldıza ait üç boyutlu bir "serap" olabileceğini düşünüyorlar. Perimeter Enstitüsü'nden Niayesh Afshordi, Profesör Robert Mann ve doktora öğrencisi Razieh Pourhasan Journal of Cosmology and Astroparticle Physics dergisinin Nisan 2014 sayısında yayınlanan makalelerinde kozmoloji bilimindeki en büyük zorluğun büyük patlamayı anlamak olduğunu yazıyorlar.
Kabul gören anlayışa göre büyük patlama uzay-zamanın standart fizik kurallarının dahi işlemediği, hayal edilemeyecek sıcaklıkta ve yoğunlukta, tekillik olarak adlandırılan bir evresi ile başladı. Tekillikler oldukça garip oluşumlar ve haklarında bilgi düzeyimiz şu an için oldukça yetersiz. Ashfordi, Nature dergisi ile yaptığı bir görüşmede şöyle söylüyor:
"Fizikçilerin şu andaki bilgi düzeyi düşünelecek olursa, bu tekillikten ejderhalar bile fırlayıp çıkmış olabilir, bunu bile inkâr edemeyiz."
Yazarların görüşüne göre Büyük Patlama savındaki sorun bizim göreli olarak anlaşılır, tekdüze ve öngörülebilir evrenimizin tekillik adı verilen fizik ötesi bir çılgınlıktan kaynaklanmış olduğu. Bu pek de olası gözükmüyor. Öyleyse belki olaylar başka bir şekilde gelişti. Belki evrenimiz hiçbir zaman tekil değildi.
Önerileri şu: Bilinen evren dört boyutlu bir kara deliğin olay ufkundaki üç boyutlu bir sargı olabilir. Bu senaryoya göre evrenimiz dört boyutlu bir evrendeki bir yıldızın kara delik olarak çökmesi anında var olmaya başladı.
Bizim üç boyutlu evrenimizde kara delikler iki boyutlu olay ufuklarına sahipler; bir başka deyişle ''dönüşü olmayan noktayı'' belirleyen iki boyutlu bir sınır ya da sargı ile çevrelenmiş durumdalar. Dört boyutlu bir evrende ise kara deliklerin üç boyutlu olay ufukları olması gerekir. Önerilen senaryoda evrenimiz hiçbir zaman bu tekilliğin içinde olmadı; aksine olay ufkunun dışında, tekillikten korunur şekilde oluştu. Evren çökmüş dört boyutlu bir yıldızın kalıntılarının niteliklerinden biri olarak doğdu ve bu şekilde varlığını sürdürmekte.
Araştırmacılar, anlamsız görünmekle birlikte bu fikrin uzay-zamanı tanımlayan en yeni matematiksel ilkelere dayandığının altını çiziyorlar. ''Büyük Patlama'yı kozmik bir seraba dönüştürebilmek'' için holografi gereçlerinden yararlanmışlar. Bu haliyle, oluşturdukları model uzun zamandır çözülememiş kozmoloji bilmecelerini de ele alıyor ve daha önemlisi test edilebilir öngörülerde bulunuyor.
Elbette sezgilerimiz bildiğimiz her şeyin tek bir dört boyutlu kara deliğin olay ufkunda ortaya çıktığı fikrinden bir hayli ürküyor. Dört boyutlu bir evrenin nasıl görünebileceği hakkında hiçbir fikrimiz olmadığı gibi bu dört boyutlu ''anne'' evrenin nasıl oluştuğunu da bilemiyoruz. Ancak, diyor araştırmacılar, bizim yanıltılabilir insani sezgilerimiz üç boyutlu bir evrende evrimleşmiş durumda ve bize ancak gerçeğin gölgelerini gösterebilirler. Platon'un, mahkumların tüm yaşamlarını bir ateşin mağara duvarına yansıtılan titrek gölgelerini izleyerek geçirdikleri mağara benzetmesi ile paralelliklere dikkat çekiyor ve şunları yazıyorlar:
''Prangaları onları görebildiklerinden bir fazla boyutu bulunan gerçek dünyayı algılamaktan alıkoyuyordu. Aynen bizim dışımızdaki dört boyutlu evreni anlamadığımız gibi Platon'un mahkumları da güneşin ardındaki güçleri anlayamadılar. Ama en azından yanıtlar için nereye bakmaları gerektiğini biliyorlardı.''
kosmos belgeselinde reyiz bize bir şey diyordu. eğer bir karadeliğin içini merak ediyorsanız belki de etrafınıza bakmalısınız. bence bu mümkün olabilir ama şu şekilde ele alalım. karadelik evreni içine çekiyor. ve içinde yeni bir evren meydana geliyor. bu evrenin içinde de karadelikler oluşuyor ve bu karadeliklerin içinde de bir evren oluşuyor. ve çoklu evren teorisini kanıtlıyor. mantık olarak baktığımızda doğru şeyler. ama bunun doğru olup olmadığı şimdilik bize bir fayda sağlamayacaktır. sadece üzerinde düşünüp hayal kurmamızı sağlayacaktır. ya da ileride bu teknolojiye sahip olan nesile yapacağımız çalışmalarla ışıkta tutabiliriz.
bazı arkadaşlar. bilimsel teori ve yeni fikirleri sırf kendi inancına aykırı olduğu için kesin bir şekilde inkar ediyor ve boş beleş hayaller olduğu sanrısına kapılıyor. ama bilimsel düşünce böyle değildir. her şeyi ihtimal dahilinde tutar. eğer yeteri kadar kanıt var ise tabi ki. ve deneysel bir şekilde ispatlananan kadar da onun üzerinde tartışır yada araştırır. bu teoride böyle bir teoridir. belilrli dayanak noktaları vardır. bazı arkadaşlarımızın düşündüğü gibi adamın birinin götünden uydurduğu fikirler değildir. ve hiç bir bilim insanı da bu fikre çok hoşuna gittiği için balıklama atlayıp onu ölümüne savunmaya da kalkmamıştır. tam aksine doğruluğunu ve yanlışlığını kanıtlamak için üzerine düşünüp araştırmalar yapmaktadırlar. çünkü belli başlı delilleri vardır.