1.
necip fazıl kısakürek 'in yazdığı tüyleri diken diken eden gelmiş geçmiş en şahane şiir. *
deryada sonsuzluğu zikretmeye ne zahmet!
al sana, derya gibi sonsuz karacaahmet!
göbeğinde yalancı şehrin, sahici belde;
ona sor, gidenlerden kalan şey neymiş elde?
mezar, mezar, zıtların kenetlendiği nokta;
mezar, mezar, varlığa yol veren geçit, yokta...
onda sırların sırrı: bulmak için kaybetmek.
parmakların saydığı ne varsa hep tüketmek.
varmak o iklime ki, uğramaz ihtiyarlık;
ebedi gençliğin taht kurduğu yer, mezarlık.
ebedi gençlik ölüm, desem kimse inanmaz;
taş ihtiyarlar, servi çürür, ölüm yıpranmaz.
karacaahmet bana neler söylüyor, neler!
diyor ki, viran olmaz tek bucak, viraneler,
zaman deli gömleği, onu yırtan da ölüm;
ölümde yekpare an, ne kesiklik, ne bölüm...
hep olmadan hiç olmaz, hiçin ötesinde hep;
bu mu dersin, taşlarda donmuş sükuta sebep?
kavuklu, başörtülü, fesli, başaçık taşlar;
taşlara yaslanmış da küflü kemikten başlar,
kum dolu gözleriyle süzüyor insanları;
süzüyor, sahi diye toprağa basanları.
onlar ki, her nefeste habersiz öldüğünden,
gülüp oynamaktalar, gelir gibi düğünden.
onlar ki, sıfırlarda rakamları bulmuşlar,
fikirden kurtularak, ölümden kurtulmuşlar.
söyle karacaahmet, bu ne acıklı talih!
taşlarına kapanmış, ağlıyor koca tarih!
2.
Karaca Ahmed, Horasan Türk beylerinden Süleyman Horasani'nin oğludur.
Annesi Sultan Ana'nın mezarı Eşme'nin Karacaahmet Köyündedir. (Yaman
1974: 74); Hacı Bektaş-ı Veli ile tanışıklığı, ondan feyz alması ve Hacı
Bektaş-ı Veli'nin kimi söylentilere göre 1270-1271 yılında öldüğü dikkate
alındığında (Çubukçu 1991: 65) Karaca Ahmed'in Moğol istilası sırasında
büyük bir ihtimalle XIII. yy'ın ortalarında Anadolu'ya gelmiş olabileceği düşünülebilir.
Karaca Ahmed isminin başındaki "Karaca", ten renginin ifadesinde karaya
yakın esmer anlamında kullanılabileceği gibi, özellikle geyikgillerden boynuzları
küçük ve çatallı bir hayvan adının lakap olarak kendisine verilmesi şeklinde
de düşünülebilir (Türkçe Sözlük 1998: 1204). Karaca Ahmed'in, araştırmamıza
konu olan zaviyesinin bulunduğu köyde çiftçilik yaptığından, çifte
iki geyik koştuğundan bahsedilmektedir. (Tanyu 1967: 143) Anadolu'nun
pek çok yerinde Karaca Ahmed dışında Karaca'lı Bektaşi evliyasının var
olması dışında Hacı Bektaş Müzesi'nde bulunan bir resimde Hacı Bektaş-ı
Veli'nin kucağında bir karaca&nın yer alması Karaca ve geyik kavramının
Türk mitolojisinde hem islamiyetten önce ve hem de sonraki dönemlerde
daha çok bolluk, bereket, iyilik ve güzellik sembolü olarak kullanılmasına
bağlanabilir (Ocak 1983:162, Çoruhlu 2002: 142-144). Böylece "karaca"
çevresine bolluk, bereket, iyilik veren insan anlamını da taşımaktadır. Bu
arada "karaca" adının Karaca Ahmed'in bağlı olduğu boydan (Yınanç 1977:
477, Türkay 2001: 91, 397) gelebileceği fikrini-çoğu tekke ve zaviye şeyhinin
bir aşiret reisi olduğu gibi- Karaca Ahmed'in de Karaca boyunun temsilcisi
olduğu düşüncesi ile uzak tutmamak gerekmektedir (Ocak 1989 Ocak
1992:20).3 Kazak Türklerinin Ahmed Yesevi için büyük, ulu anlamında "Kara
Ahmed" tabirini kullanmış olmaları da ayrıca ilgimizi çekmektedir
(Barthold 1973: 191). Belki de Karaca Ahmed, aynı zamanda Ahmed
Yesevi'ye bağlılığın onun gibi ulu bir kişi olmanın işaretidir. Ayrıca Karaca
Ahmed'in savaşçı özelliği göz ardı edilmeden Oğuzname'de aşırı erlik gösterenlere
"Karalar Karası" unvanı verildiği de hatırdan uzak tutulmamalıdır
(Seyyid Lokman Çelebi 1993: 114).
Karaca Ahmed hakkındaki bilgilerimiz geniş ölçüde Hacı Bektaş
Vilayetnamesi'ne dayanmaktadır ki bazı araştırmacılar bunun efsanelere
bağlı olduğunu, tarihi bir belge gösterilmedikçe doğruluğunun kabullenilemeyeceğini
ileri sürerler (Konyalı 1977: 368), (Yörükan 1998: 476).
Alp-eren kimliğindeki "gözcü" lakaplı Karaca Ahmed'in Anadolu'yu Türkleştirme
gayreti sarf eden diğer Horasan erenleriyle Osmanlı Sultanı Orhan
Bey'in idaresindeki Türk kuvvetleri içersinde yer alarak Bizans'ı Pelekanon
(Maltepe) civarında yenilgiye uğrattıklarından bahsedilmektedir. Kaynaklarda
birbirleriyle çelişen ifadeler olmakla birlikte Karaca Ahmed'in Bizans içlerine
Merdivenköy'e daha sonra Üsküdar'a kadar ilerlemesi (Yaman 1974:
18,86,87.), buralarda Bizans sınırını denetim altında tutmakla görevli zaviyeler
kurmuş olması akla yakın gelmektedir. (Tanman 1994: 442)
Karaca Ahmed'in alp-eren özelliğinin yanısıra hekimliğinin izlerine öncelikle
Afyonkarahisar ve Manisa çevresinde rastlamaktayız. Rivayetler dışında
Karaca Ahmed'in yaşadığı dönem hakkında ilk gerçek bilgiyi de burada
Saruhanoğlu ishak Çelebi'nin 1371 tarihinde Manisa'da Şeyh Revak Sultan'a
vakfettiği arazi için düzenlettiği vakfiyedeki şahitler arasında "Süleyman
Horasani oğlu Karaca Ahmed" adıyla rastlıyoruz. 1371'de sağ olduğu anlaşılan
Karaca Ahmed için düzenlenen, ishak Çelebi'nin vezirlerinden Murtaza
Bey'in oğlu Emiri Bekir Hoş Kadem Paşa'nın 1397 yılına ait vakfiyesinde
".....Gökçeağaç denilen iki kıt'a arazinin cem'isinden gelen hasılat Esşeyh
arifi Billah Karacaahmed Tekkesi'nin sakinlerine,orada yapılmış merkad ve
türbesine gelenlere, merkadin hizmetçileri ile gelip gidenlere halin iktizasına
göre it'amiyye sarf edilecek..." kaydı ile Karaca Ahmed'in vefat etmiş olduğu
anlaşılmaktadır (Baki 1947: 4), (Uluçay 1949: 19-28).
Aşıkpaşazade Karaca Ahmed'in Orhan Gazi devrinde sağ olduğunu I.Murad
zamanında öldüğünü yazmaktadır. 1371'de sağ olan Karaca Ahmed büyük
bir ihtimalle I.Murad'ın ölüm tarihi olan 1390'dan önce vefat etmiş olmalıdır
Manisa dışında uzun yıllar Afyonkarahisarda kalan ve burada Karacaahmed
Köyünde Manisa'daki gibi bir şifa zaviyesini kuran Karaca Ahmed zaviyenin
sorumluluğunu oğlu Eşref'e bırakarak Manisa'ya dönmüş olmalıdır (Baki
1947:6-7). Bazı araştırmacılar Karaca Ahmed'in ilk olarak Afyon'da kaldığını,
Manisa Akhisar'a sonradan gittiğini belirtirler (Şahin 2001: 374).
Önce çeşitli savaşlara katılarak, daha sonra kurduğu bu zaviyelerde akıl ve
ruh hastalarını kendine özgü metotlarla tedavi eden hekim olarak Karaca
Ahmed'in Anadolu'nun Türkleşmesi ve islamlaşmasında önemli katkısı olduğu
gerçektir.
Asıl mezar yeri kesin olarak bilinmemekle birlikte halkın Karaca Ahmed sevgisi
ülkenin pek çok yerinde O'na ait makam türbelerinin ve bu türbelerin
etrafında şekillenen tekke ve zaviyelerin oluşmasına sebep olmuştur. Manisa
çevresinde Karaca Ahmed'e izafe edilen üç türbe bulunmaktadır (Baki 1947:
13). Manisa'nın Seyyit Hoca Mahallesi Vak Vak Tekkesinde Karaca
Ahmed'in gömülü olduğu söylenmektedir (Bayar 1991:74). Manisa Horoz
Köyündeki Karaca Ahmed tekkesinde yeralan türbe için Karaca Ahmed'in
asıl mezarının bulunduğu yer olduğu belirtilmektedir (Gökçen 1946: 28),
(Bayat 1982: 11). Yine Manisa Akhisar'ın Kara Köyünde, Turgutlu
Yılmazköy Kurupınar mevkiinde, Uşak Eşme'nin Karacaahmed Köyünde
Karaca Ahmed'in türbeleri vardır (T.C. Başb. Dev. Arşiv. Gen. Müd.
Osm.Arşiv. Nezaret sonrası Evkaf Defterleri Kataloğu 1995: 94, 171, 279,
339).
Bir başka Karaca Ahmed Türbesi Istanbul Üsküdar’dadır (Tanman 1993
1995: 442), (T.C. Başb. Dev. Arşiv. Gen. Müd. Osm. Arşiv. Nezaret Sonrası
Evkaf Defterleri Kataloğu 1995: 182). Afyon'un ihsaniye ilçesi Karacaahmet
köyündeki Karaca Ahmed Türbesi ve zaviyesinden başka Bursa inegöl-
Yenişehir arasında (Ünver 1976: 387, 389, 390), Isparta'nın Barla bucak
merkezinde, Aydın eski mezarlıkta, Ilıcabaşı semtinde; Edirne Kıyık semtinde
de Karaca Ahmed zaviyeleri vardır. Ankara yakınlarında bir Bektaşi tekkesi
olan Haydar Sultan Tekkesi'nde Karaca Ahmed'e ait olduğu söylenen bir
mezar bulunmaktadır. Yine Ankara Beypazarı Karaca Ahmed Tekke ve Zaviyesi'nden
(Tanyu 1967: 103, 105) başka Kastamonu'da da Karaca Ahmed
Zaviyesinden söz edilir (T.C. Başb. Dev. Arşiv. Gen. Müd. Osm. Arşiv. Nezaret
Sonrası Evkaf Defterleri Kataloğu 1995: 264). Sivrihisar Karaca Ahmed
Zaviyesi dışında (T.C. Başb. Dev. Arşiv. Gen. Müd. Osm. Arşiv. Nezaret
Sonrası Evkaf Defterleri Kataloğu 1995: 269) Bilecik'in doğusunda Osmaneli'nin
yukarısında Karaca Ahmed'e izafe edilmiş Paşalar Karaca Ahmed Tekkesi
bulunmaktadır. Geyve-Taraklı'da Karaca Ahmed'e ait olduğu söylenen
bir tekke bulunmaktaydı. Tokat'da da bir Karaca Ahmed Zaviyesi'nin adı
geçmektedir (Yörük 1995: 54).
iskeçe'de Echinos (Şahin) Köyündeki Karaca Ahmed Tekkesi dışında Makedonya'da
Üsküp ile onun biraz kuzeyinde Kumanova arasında Tekkeköy'de
Karaca Ahmed Tekkesi denilen yerdeki yatır ise Hıristiyanlarca Aya Yorgi
olarak kabul edilmektedir2 (Hasluck 1928: 73), (Ocak 1991: 663, 670, 672),
(Kuru 2001: 49-50), (Bilici 2003: 44).
Bunlardan başka Evliya Çelebi'de Çorlu'da, Edirne'de (Evliya Çelebi 1999:
171, 254, 267), Mihalic (Evliya Çelebi 2001:148) ve Kırşehir'de (Evliya
Çelebi 1999: 26) Karaca Ahmed'in makamları geçmektedir. Görüldüğü üzere
gerek Anadolu'da, gerek ise Rumeli'de günümüze gelen ya da gelemeyen
çok sayıda Karaca Ahmed Türbesi ve Zaviyesi bulunmaktadır.
Bunlardan araştırmamıza konu olan Polatlı Karacaahmet Köyü Karaca
Ahmed Zaviyesi'nin Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivindeki dosyasında vâkıfı
olarak Karaca Ahmed, Karaca Firuz Ağa, I.Murat, II.Mehmed, I.Abdülaziz
isimleri geçmektedir (Vakıflar Gen. Müd. Arşiv. 1982:Dosya No.06.18.01-
/3).
Karaca Ahmed Afyon'daki Şifa Zaviyesini kurup başına oğlu Eşref'i bıraktığı
gibi burayı da yine el verdiği yakınlarından birisinin sorumluluğuna bırakmış
olabilir. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü arşivindeki H.979 tarihli bir
vâkıf belgesinde Mezra-i Del Kariye-i Karacaahmedin Şeyh Yusuf'un elinde
olduğu, 30 mülklük yerin eski sultanların mektuplarıyla kaydolduğu, halen
padişahın beratıyla Yusuf Şeyh oğlu pir Gaib'e verildiği şeklinde eski deftere
aktarılmıştır (Tapu ve Kadastro Gen. Müd. Arşivi, 558 No. lu Evkaf-ı Liva-i
Ankara Defteri,sayfa 149a).
Yukarıda bahsettiğimiz Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün H.979/M.
1571-72 tarihli vakıf belgesinden de anlaşılacağı gibi Karacaahmet köyündeki
zaviye vâkıfı olarak adı geçen I.Murad, II.Mehmed düşünüldüğünde bu
zaviye, için tarih olarak XIV.yy.'ın 2. yarısı uygun görülmektedir. XIV.yy.'ın
2. yarısında Polatlı Karacaahmet Köyü Karaca Ahmed Zaviyesini Karaca
Ahmed'in el verdiği yakınlarından biri, belki de kendisi kurmuş olabilir.
Küçük bir tepenin yamacında o bölgenin iskanı,Türkleşmesi ve islamlaşmasına
hizmetin dışında ıssız bir yerde civarın emniyetinden sorumlu aynı zamanda
bir konaklama tesisi olarak da kurulmuş olabileceğini düşündüğümüz
bu zaviye, Karaca Ahmed Ocağının faaliyet amacına uygun olarak büyük bir
ihtimalle akıl ve ruh hastalarının tedavi edildiği şifahane-zaviyelerden biriydi.
Zaviyenin yamacında yer aldığı tepede günümüzde Çile Dede olarak anılan
harap durumdaki türbenin Karaca Ahmed'in ölümünden sonra onun "gözcü"
kimliğine yakışır biçimde makam türbesi olarak yapılmış olabileceği
düşüncesindeyiz.
Kesin bir bilgi olmamakla birlikte bu tepenin eteğindeki zaviyede yer alan
türbede Karaca Ahmed soyundan gelen, bu zaviyenin yönetimini elinde
bulunduranlardan birileri gömülü olmalıdır (Barkan 1942:299, 301), (Ocak
1978:262-263).
Karaca Ahmed'in Hacı Bektaş ile tanışıklığı, ona bağlılığı bilinmektedir.
XIV.yy.'da yaşamış yine Hacı Bektaş'ın yakınlarından Abdal Musa, Hacı
Bektaş-ı Veli kültür ve gelenekleri etrafında geliştirdiği Bektaşililiğin tarikatlaşmasına,
daha sonra da Balım Sultanla bu tarikatın teşkilatlanmasına ve
Yeniçeri Ocağı ile tarikat arasında bir bağın kurulmasına yol açmıştır (Eröz
1990), (Şeker 2002: 445).
Başlangıçta Anadolu ve Rumeli'nin Türkleşmesi ve islamlaşmasında önemli
roller üstlenen Bektaşî tekke ve zaviyeleri XVII.yy.'dan itibaren çoğunlukla
bozulmaya başlayarak ülkedeki dirlik ve düzeni etkileyen, kargaşanın kaynaklarından
sayılmıştır. 1826'da yeniçeri ocağı kaldırıldıktan sonra
II.Mahmud döneminde Bektaşiliğe ve onun kurucularına karşı bir niyet beslenmeden,
bu tekke ve zaviyelerin devlet ve memleket için
zararlı görülen faaliyetlerinin denetim altına alınarak ıslahına yönelik bir
kararla Bektaşi tekke ve zaviyeleri kapatılmıştır. Kapatılan bu zaviyelere yeni
görevliler atanarak zararlı faaliyetlerden arınmaları, buna izin veren zaviye
bünyesindeki bazı mekanların yıkılması söz konusu olmuştur (Şeker
2002:451). O zaman için geçmişi çok eski olmayan, son altmış yıla dayanan
tekke ve zaviyeler ise tamamen ortadan kaldırılmıştır. (Karal 1988: 150)
Belki bu süreç içinde elimizde kesin bir belge olmamakla birlikte bir Bektaşi
zaviyesi olduğunu düşündüğümüz Polatlı Karacaahmet köyündeki Karaca
Ahmed Zaviyesi de kısmen tahrip olmuş olabilir. Zaviyenin türbe kapısı üzerindeki
mermer kitabede adları geçen Şeyh Mehmed ve Şeyh Ali, 1833 yılında
türbeyi tamir ettirirken belki tepedeki türbeyi de onarmışlardır. Bir
Bektaşi zaviyesi olduğunu bildiğimiz Elmalı'daki Abdal Musa Zaviyesi ile ilgili
zamanımıza gelebilen bir belgeden 1830 yılında zararlı ve çirkin faaliyetlere
zemin olabilecek mekanlarının yıkıldığı, Abdal Musa'nın Türbesi ile türbedarın
odasının bırakılarak tamir edildiği anlaşılmaktadır. Görüldüğü gibi, her iki
zaviye de, aynı uygulamalara aynı tarihlerde maruz kalmıştır. (Şeker
2002:449-450) Ayrıca yukarıda Karaca Ahmed Zaviyesinde varlığından
bahsettiğimiz H. 1308 / M. 1902 tarihli mezar taşında yazılı "Ve ceddim
Haydar-ı Kerrar" sözü ile tekrar tekrar saldıran Aslan anlamı, Allahın Aslan'ı
kabul edilen Hz. Ali için kullanılmakta ve bu zaviyenin bir Bektaşi zaviyesi
olduğu fikrini güçlendirmektedir
kaynak: http://www.yesevi.edu.tr/...biligTur/pdf/35/49-70.pdf
3.
Karaca Ahmet, Horasanlı bir Türkmen Beyi'nin oğludur. ilk yazılı kaynak miladi 1371'de tanzim edilen bir vakfiye senedinde adı "Süleyman Horosani oğlu Karacaahmet" diye geçmektedir.
Karaca Ahmet, Hacı Bektaş Velinin yanında dervişlik hizmeti yaptı. Üsküdar sınırları içinde, Gündoğumu Caddesi ile Nuhkuyusu Caddesi'nin birleştiği köşede Karacaahmet Sultan Dergahı ve türbesi vardır. Türbe Sultan Süleyman'ın eşi Gülfem Hatun tarfından yaptırıldı.
*
5.
KARACA AHMET
akşamları parka çıkmaktı
en büyük eğlencesi.
şair orhan Veli'yi,
melih cevdet'i severdi hayatında.
ağaçlardan kavağı severdi.
yıldızları da severdi.
ve en rahat, anasının serdiği yatakta uyurdu
şimdi burada yatıyor.
Oktay Rıfat