yönetmenliğini ve senaryo yazarlığını orhan oğuz'un yaptığı nilüfer açıkalın,peker açıkalın,toprak sergen,ismet ay gibi usta oyuncuların başrollerde bulunduğu 1999 yapımı türk filmi ayrıca filmde ogün sanlısoyda ufakta olsa bir rol almıştır.türkiye'nin en sayko filmlerinden biridir mutlaka izlenmelidir.
G noktama dokunan, iğrenmekten aldığım zevki tekrardan hatırlatan bir film. ilk kez izlediğimde ağzımın suları akarken sadece şu dört şeyi istedim: Nilüfer Açıkalın, sert bir seks, 90'lı yıllar ve bu filmin büyük bir ödül kazanması.
Öncelikle temel bilgilerden başlayalım;
Yapım Yılı: 1999
Filmin arzu edilen fakat konulamayan ismi: Kara Kentin Piçleri
Filmin Türkçe / ingilizce ismi: Kara Kentin Çocukları / Losers of the Dark City
Yönetmen ve Senarist: Orhan OĞUZ
Başroller: Nilüfer Açıkalın, Peker Açıkalın, Toprak Sergen
Süpriz oyuncu: Ogün Sanlısoy
Konuk Oyuncular: ismet Ay, Savaş Dinçel
Bütçe: Dar (sağdan soldan alınan malzeme desteği ve ücret talep etmeyen oyuncular)
Film, 90'lı yılların istanbul'unda (Beyoğlu karanlığında) geçiyor. Tekno ve rock düşkünü bir neo-hippi arkadaş grubundan birbirini seven iki genç evlenir. Tabi bu evliliğin klasik bir nikah töreni ile başladığını hayal etmeyin. Tam manada "yeraltı ciddiyetsizliği" taşıyan bir tören bu. Bu aşamada anlıyorsunuz ki film hiç de normal ilerlemeyecek. Cihangir'de döküntü bir çatı katı tutar genç çift. Evde sürekli ot, asit, haşhaş partileri yapılır. Ancak küçük bir bahtsızlıkları var: dikizci ve psikopat bir komşu.
Filmde yok yok. Dışkı fetişi (bkz: Scat Fetish), hayvan pornosu, sadist öğeler bunlardan sadece birkaçı.
Tavsiyem, filmi izlerken yeme içme olaylarına girmemeniz. Kusmasanız bile şaşkınlıktan dolayı boğazınıza kaçabilir.
Ayrıca filmin diğer bir özelliği de tek kopya olması. Sadece tek kopya olan bu film yakın bir tarihte internetten erişilebilir oldu (https://youtu.be/KDZk9ynfUpw ).
Filmi izledikten sonra sustum, içgüdülerimi sorguladım ve barıştım onlarla, 90'ları özlediğimi anladım.
Filmi izledikten sonra sustum, sert bir seks istedim, sinemanın büyüsüne kaldırdım kadehimi.
istanbul sehrinin karanlik arka sokaklarini anlatan donemini iyi sekilde yansitabilmis ulkemizde ender turde cekilen underground sinema filmi orneklerindendir.
yani bu kadar iyi bir konu, bu kadar iyi mekanlar, harika bir kastı alıp bu kadar kötü film çekmek harbiden başarıdır.
kötü sinemacılık konusunda sözün bittiği yerdir bu film.
umarım birgün gerçekten bu filmin aslında ne kadar olağanüstü , belki de türkiye'ye oscar getirecek, cannes'ı falan tarumar edeceğine uyanan bir yönetmen çıkar da alır en başından adam gibi çeker filmi. zaten izleyen toplasan bin kişi ya çıkar ya çıkmaz, arak da durmaz o yüze.
askerlik,aldatma/aldatılma, tek gecelil ilişki, türkiye'de ''sahipsiz'' kadın olmak, sosyopati, şizofreni, alt kültür, postmodern hippi yaşam tarzı ve benzeri cidden derinliği olan onca konu bul, hepsine değinmek iste ve bir şekilde aynı senaryoya sığdır ama ısrarla hepsini de yalapşap geç.
--spoiler--
ya arkadaş herif kışlaya gittiği ilk gün barı aradı, bi daha tek bir telefon gelmedi.
hatun ogün'le takıldı, sonra beklediğim var vs vs. dedi, o da tamam, ogün bir daha hiç görünmedi.
filmin nerdeyse ihanet konusunda üstüne kurulduğu ama aslen elbet masum olan şeref'ten en ufak ses yok.
psikopatımız rahat rahat oydu bizim kızı.
bin çeşit mantık hatası daha gelir peşinde...
oğlum türk kızını anlatıyorsun lan. kışlay arayan karı sivas'a mı gitmez? gitmek aklına bile mi gelmez? hadi gitmedi bi altını doldurun bunun, sebebini söyleyin.
yok diyelim gözden çıkarttı kürşat'ı, o zaman niye millete köpek çekti? sadece trip mi bütün bunlar?
mantıksızlık ve kaos hakkında ukalalık yapacak bir film çeksen de biraz mantıklı olmalı
--spoiler--
umarım birileri baştan, hatta senaryoya da biraz makyaj yaparak çeker. ziyan edilmiş bir filmdir.