herhangi renkteki bir kedi kadar normal, doğal ve sevimli bir kedidir. hiçbir uğursuzluğu da yoktur. eğer önünüzden kara bir kedi geçerse, bilin ki randevusuna yetişmeye çalışıyordur. sizinle herhangi bir derdi yoktur.
bu parca cok beklemis, sonunda kavusmus, ve kavusmayı cok hak etmis bir hikayeyi cagrıstırıyor bende.
orjinalinde platonik ask olarak kalırken, coveri kavusmacalı. o yuzden coveri benim icin orjinalinden daha guzel ve ozel. kalp.
Dünya tarihinde kedilerden başka, önce tanrılaştırılan, sonra şeytanla özdeşleştirilip soykırımına uğrayan, sonra da tekrar evin baş köşesine yerleştirilen hiçbir canlı türü yoktur.
Bir insanın önünden siyah renkli bir kedi geçmesinin uğursuzluk getireceğine ilişkin inancın kaynağının milattan önce 3000'li yıllara, eski Mısırlılara dayandığı biliniyor. O devirde kediler kutsal bir canlı olarak görülüyordu. Hatta siyah dişi kedilerin tanrıça olarak kabul edildikleri kazı çalışmaları sonucu çıkan duvar kabartmalarından anlaşılmaktadır.
O devirde Mısır'da kedileri hastalık ve ölümden korumak için kanunlar bile yapılmıştı. Evin kedisinin ölmesi aile için bir felaketti. Aile fakir veya zengin olsun fark etmez, kedi mumyalanır, çok güzel kumaşlara sarılır, hatta mezarında yanına kıymetli taş ve madenler bırakılırdı.
Kedilerin Mısırlıları bu kadar etkilemesinin sebebinin çok yüksek yerden düştükleri zaman bile yara almadan kurtulmaları olduğu sanılıyor. Kedinin dokuz canlı olduğu inancı o zamanlarda gelişmiştir. Medeniyetler geliştikçe insanlarda kedi sevgisi de arttı. Hindistan'da, Çin'de kediler insana en yakın hayvan oldular. O devirlerde, bugünkü inanışın aksine kedinin birisinin önünden geçmesi o kişi için şans demekti.
Kedilerden, özellikle siyah kedilerden nefret, Hıristiyanlığın kendinden önceki kültürleri ve onların sembol kabul ettiği şeyleri yok etme güdüsü ile ortaçağda, ingiltere'de başladı. Bağımsız, bildiğini yapan, "inatçı" ve "sinsi" karakteri, sayılarının da şehirlerde aşırı artması ile birleşince, kediler gözden düştü.
O yıllarda evinde kedi besleyenler yalnız yaşayan fakir ve yaşlı kadınlardı. Yine o yıllar büyücü ve cadı inancının tüm Avrupa'da histeriye dönüştüğü yıllardı. Siyah kedi besleyen bu kadınların kara büyü yaptıklarına dair kampanyalar başlatıldı. Siyah kedilerin geceleri şeytana dönüştükleri konusunda korku dolu halk hikayeleri üretildi.
Cadı konusu bir paranoyaya dönüşünce birçok zavallı kadın kedisi ile birlikte yakıldı. Fransa'da kral 13. Louis bu uygulamayı yasaklayana kadar her ay binlerce kedi yakıldı. Sonra da kedilerin popülaritesi tekrar yükselerek arttı. Boşuna dememişler kediler dokuz canlıdır diye.
yemek yedikten sonra terasa çıkıp bir çay içeyim dedim tam 3 kara kedi azrail gibi dolanmaya başladı etrafımda.
hepsiyle ayrı ayrı selamlama ayarında bakıştıktan sonra bir tur daha atıp dağıldılar sonra.
yani bu savunmasız hayvanlara uğursuz diyenin asıl kendisi uğursuzdur.
edgar allan poe'nun tuhaf, yer yer yüzünüzü buruşturmanızı sağlayacak bir öyküsü.
--spoiler-- zebercet'in bir üst versiyonu kıvamındaki ana karakter, tabiri caizse 'kötülüğe' yakalanır. Eşine ve hayvanlarına karşı saygısını yitirir, onlara şiddet uygulamaya başlar. En sevdiği hayvanı, kara kedisi Pluto'nun önce gözünü oyar, sonrasında Pluto'yu asar. Aynı gün ana karakterin evi yanar fakat tuhaf şekilde yanmayan bir duvarda tam olarak Pluto'ya benzeyen bir kedi silueti belirir. Karakter, Zamanla pişmanlık duymaya başlar ve yeni bir kara kedi sahiplenir. Bu kediyi de bir öfke nöbeti esnasında baltayla öldürmeye çalışır, eşi ona engel olur; eşine sinirlenir ve baltayla eşini öldürür. Onu son derece sakin bir şekilde mahzendeki duvarın içerisine gömer, bu esnada kara kedi ortadan kaybolmuştur.
Eş kişisinin ortadan kaybolması üzerine Polisler bu olayı araştırmaya başlar, evi baştan başa ararlar. Ana karakter tam soruşturmadan kurtulduğunu düşünürken duvardan bir ses gelir...