1880'lerden beri kara yani siyah rengi anarşi ile özdeşleştirilmiştir. birçok anarşist grup isimlerinde "kara" kelimesini kullanmıştır. kara bayrak isimli çeşitli anarşist periyodik yayınlar da çıkmıştır.
bayrağın tek renkli karalığı, her türlü ezici ve baskıcı yapının inkarını temsil etmektedir. tamamen siyah ve sadece siyah rengi barındıran bir bayrak, neredeyse bir anti-bayraktır. ayrıca, dünya genelinde beyaz bayrak (tamamen beyaz renginde olan) daha büyük bir güce teslim olmak anlamına gelir ki bu açıdan da kara bayrak anlam olarak beyaz bayrağın tam tersi olarak görülebilir. ayrıca bazıları kara bayrağın direniş sırasında ölen şehitler için ağıt niteliği taşıdığını, bunu sembolize ettiğini düşünmüştür.
kara bayrak ayrıca şia müslümanları tarafından da taşınır ve semboliktir.*
içinde bulunduğum duruma şahane bir şiirin şahane bir bölümüyle eşlik etmiş yazardır. devamı da benden kendisine gelsindir
Üşüyünce ağlıyorsun yalnızım dememek için
Uçaklar gemiler trenler çiziyorsun duvarlara
Kendine bir deniz bul artık bir de rüzgâr
Parçalanacağın bir uçurum bul bu dünyada
Tek tutkun o kenti bırakıp gelmek olmalı.
(#21163545) nickaltıma abdurrahman cahit zarifoğlundan güzel bir şiir yazmış sağolsun. Ben de okunduğunda insanı hapse sokan bir şiir yazmak istiyorum kendisine:
Somurtuş ki bıçak, nara ki tokat,
Zift dolu gözlerde karanlık kat kat!
Yalnız seccademin yününde şefkat.
Beni kimsecikler okşamaz madem,
Öp beni alnımdan, sen öp seccadem.
içimin de dışımın da olmadığı, ya da içimi de dışımı da bilmediğim bir
dünya zamanıydı; sanırım 8-9 yaşlarındaydım.
acıyı, kederi, neşeyi henüz ayrıştırmamıştım.
hayattı; yekpareydi. her şey, bir şeydi.
sokağın sonuna doğru uzayıp giden bir tepenin ağzına oturmuştu.
yüzünde yaz esmerliği, ağzını rüzgara karşı açmış; mırıldanıyor muydu
yoksa rüzgarı mı yalamaya çalışıyordu? anlamamıştım.
beyaz bir yaz günüydü. ilk o gün görmüştüm onu.
mevsimler birinden öbürüne devrilirken, elimizi arı sokarken, bisikletten
düşüp dizlerimizi kanatırken canımıza bir şey olurdu; hissederdim. ama
acıya dahil değildi yine de bunlar.
hayattı, yekpareydi işte.
zaman, hayatı parçalara ayırıp, parça parça görmeye başladığımızda,
acı o yekpareliği yitirdiğimizde oluşacaktı.
Birhan Keskin
entry'lerini genellikle pek sevdiğim yazar kişisi.
yaz dostum,
bu da küçük bir armağan olsun.
şiir âşığı olduğunu düşündüğüm edebiyat müptelası yazar.
Aldanmıyorsam bir zamanlar hayatım,önüne
bütün gönüllerin açıldığı, yoluna bütün şarapların
döküldüğü bir şölendi.
Bir akşamdı dizimi oturttum Güzelliği-Terslik
edecek oldu-iler tutar yerini bırakmadım ben de.
Bayrak açtım adalete karşı.
Aldım başımı kaçtım. Ey büyücüler, size ey
bahtsızlık, ey nefret, hazinem size emanet.
Azmettim, söndürdüm içerimde insan ümidi adına
ne varsa. Bir yırtıcı hayvan amansızlığıyla atıldım
üzerlerine boğayım diye cümle sevinci.
Cellatlara seslendim, ısırayım diye ölürken
mavzerlerin kabzalarını. Seslendim salgınlara,
boğsunlar istedim, kan içinde, kum içinde beni. Tanrı
bildim musibeti. Gırtlağıma kadar battım çamurlara.
Cürümün ayazında kurundum. Hop oturup hop
kaldırdım çılgınlığı.
Bana baharın getirdiği iğrenç bir budala kahkahasıydı.
Derken az önce işte, bir de baktım ki kıkırdamak
üzereyim; aklıma eski şölenin anahtarlarını aramak
geldi, dedim belki de yeniden heveslenirim.
Hayırmış meğer o anahtarın adı-Anlaşıldı ben bir
düşteymişim.
"Sen canavar kalacaksın..." falan filan... atıp
tutmaya başladı başıma bu şirin hasırları ören şeytan.
"Ölümüne sürsün cümle iştahın, bencilliğin, cümle
bağışlanmaz günahın."
Ah, canıma yetti arttı-Kuzum şeytan, ne olur daha
bir öfkesiz bakıver de benden yana ufak tefek, yolda
kalmış alçaklıklar vara dursun, sen ki yazarda tasvir,
öğreticilik vergilerinin yokluğuna vurgunsun, senin için
kopardım lanetli gün defterimden bu uğursuz yaprakları.
Küçük kara bir şey karlar arasından,
Haykırıyor "temizle! temizle!" kederli bir sesle!
"Nerededir senin annen&baban? söyle?"
"Onların ikisi de gittiler kiliseye dua etmeye."
Çünkü mutluydum çalılıklar üzerinde,
Ve gülüyordum kışın yağan karlar arasında,
Onlar giydirdi bana ölümün giysisini,
Ve öğrettiler bana kederin ezgileriyle şarkı söylemeyi.
"Ve çünkü mutluydum&oynuyordum&şakıyordum,
Onlar sandılar ki bir haksızlık yok yaptıklarında,
Ve dua etmeye gittiler Tanrıya&Papaza&Krala,
Yani sefaletimiz üstüne cenneti kuranlara."
kendisine aşık olduğum yazar. kalitenin adıdır. (bkz: #21197270)
böylesi birkaç yazarın katılımı ile sözlüğün kalitesi artacaktır. müthiş bir dil kullanmaktadır. *