huzur değildir o kökleri evrimsel geçmişimizden kaynaklanan flu bir kaygıdır. iyi düşünün huzur olmadığını anlayacaksınız karın huzur veremeyeceği çok açık. en iyi ihtimalle ne yapacağını bilememektir. kaygılanmaktır ancak bu gün olanaklar arttığından kaygılanmak için bir sebep göremiyoruz ama eskiden atalarımız görüyordu ve biz bu gün o sebepten farkında olmadan böyle tanımlamakta güçlük çektiğimiz bir duygu yaşıyoruz.
sevgilim olaydı da ellerinden tutup sarsaydım ellerini ısıtsaydım avuçlarını düşünceleri içinde ellerimi cebime koyup kafamı öne eğip yüzüme vuran kar taneleri arasında gezdiğim ruh halimdir.
ilk önce hafif bir mutluluk içinize çöreklenir ardından acaba yarın okullar tatil olur mu diye derin düşüncelere saplanır kalırsınız. her seferinde lütfen biraz daha yağsın diye geçirirsiniz içinizden ama bu arada sokak hayvanları evsizler hep unutulur.
gökten yağan pamuk her zaman bu kadar da masum olmayabiliyor.
karın nasıl yağdığına göre değişen duygudur.
eğer sağanak şekilde yağıyor ve tutuyorsa, kısa süre içerisinde etraf beyaza bürünecek, hissettiğiniz duygu saflık ve mutluluk arasında kimsenin tam olarak tarif edemeyeceği hoş bir duygu olacaktır.
eğer yine sağanak şekilde yağıyorsa ama tutmuyorsa, "sikerim böyle 'kar'ı arkadaş, kar dediğin tutar" gibi şeyler düşüneceğinizden hissedeceğiniz duygular arasında yine saflık olacaktır ancak mutluluk, en fazla yarım mutluluk olabilecektir.
Eğer az yağıyorsa romantik bir ortam oluşacak, böylece durumunuza göre efkarlanmanız veya yine mutlu olmanız gerekecektir.
Bir de son olarak tipi şeklinde yağıyorsa hissedeceğiniz duygu o an gözünüzü açmanıza olanak vermeyecek yoğunlukta yüzünüze hucüm eden kar taneleri ile ağız ve burun bölgesini buz tutmaktan koruyan atkı veya üzerinizdeki ceket yakasının etkisiyle tam olarak "hımfmıgmfımg" olacaktır.
bazen huzurdur. sıcacık yatağının başının hemen yanındaki pencereden dışarı bakarsın. içine bir huzur dolar. Bazen hüzündür. aklına gelir dışardaki kimsesizler, evsizler. Sen burada bir gıdımcık huzur hissedeyim diye kar yağmasını isterken, sevinirken, evet tam da o anda; üzerinde ince hırkasıyla binaların damlarına sığınan evsiz kimselerin, üstlerinde kalın montlarıyla evlerine koşuşturan insanları izleyen tedirgin ve hüzünlü gözleriyle onları izlemeleri gelir aklına, soğuktan morarmış suratlar, titrek çeneler gelir. Ağzı olup da dili olmayan Hayvanlar gelir. içinde yağmasana dersin o çok yağmasını istediğine.