doğruluğuna inandığım bir görüş bu... bunca yıllık cemiyet hayatım var, kar yağdı diye sevinen bir tane elit, hali vakti yerinde, entelektüel insan görmedim...
kar yağdı diye sevinen insanların hepsinin kesinlikle bir varoş geçmişi var. üzerlerine sinmiş zavallılık kokusunun kar örtüsü altında kalıp hissedilmeyeceğini zannedecek kadar da içleri geçmiş.
kar beyazla özdeşleşir... temzilik, paklık, doğallık. tüm renkleri örten bir perde. aynı zamanda eşitlik nişanı. doğanın tek renge bürünmesi...
kar yağdığı zaman elit insanlara daha da yaklaşacaklarını hayal eden modern çağ varoşları o anı iple çekerler... çocuk gibi sevinirler. sorsanız çoğu aslında neden sevdiğini bilmez. derin metaforlar içeren bu doğa olayının bilinç altında yatan eziklik kompleksinin ilacı olduğunun farkına varamazlar... ama, severler işte. çünkü yağan karın geçmişte vaya gelecekte karanlık ne varsa örteceğini sanırlar. onlar için bir fırsat, bir umuttur...
cidden yaaa salak, çocuk, ezik veya varoş değilse nasıl bir manyak kar yağdı diye sevinir. birisi bunu bana açıklasın.
hayatlari boyunca hep dikkat cekme hevesinde olanlar -birazdan bu kisilere tekrar deginecegim- arada bir durup dusunur "ne yazsamda bi baslik acip kendi yazilarimi oylatsam" diyerek. ardindan kotunden* bir olay sallar ve buna inanir. illaki tanim istiyorsan bu yazima sana simdiden
"gotunden* sallamayi seven adamin diyecegi sozdur."
yeter sana bu.
ulan durzu varos niye sevinsin kar yagdiginda. varoslarda yasayan insanlar genellikle fakirdir lan, yakacaklari yoktur, usurler ve bir an once yaz gelsin diye battaniyenin altindan dua ederler. ayrica varoslarda sobada kacak komur, pacavra ve eski ayakkabi gibi ne bulursa yakilan maddeler yuzunden ogle bir koku salar ki, disariya soguk oldugu ve bu koku oldugu icin cikmak istemezsin.
sonra biri cikar kendince sosyolojik ve piskolojik analizi yaparak "kar yağdı diye sadece varoşlar sevinir" diye baslik acar. git baska basliklar ac; nutelladan soz et, yigit ozgur'un bir karikaturunu baslik olarak ac, bu tarz konular icin altyapin olmasina gerek yok.
siktir git gozum gormesin, neticede varoslarda buyuduk gerekirse kistiririm.
boş tespitlerin boş adamının boş yorumudur. bu kadar mantıksız bir konu için gecenin bu saatinde hangi akla hizmet bu kadar uzun entry giriir bilinmez.
ben acayip elit olduğuma inanıyorum.*fakat 10 yaşındaki çocuk gibi sevindim, uyku girmiyor gözüme, sabah olsada kardanadamı nereye yapsam diye düşünüyorum şimdiden. ne varoşların adamıymışım la ben, ürktüm kendimden.*
sıcacık evinde çayını yudumlayan, entelektüelliği sadece okumaktan ibaret olan kişinin söylemidir. bir kere çıkın şu sokaklara gezin. sıcacık kafelerde çaylarınızı yudumlarken ettiğiniz entelektüel sohbetlere bir ara verin ve çıkın bir gezin. süslü cümlelerle oluşturduğunuz varoş tasavvuruna benziyor mu bakalım gördükleriniz. sonra gelin konuşalım; isterseniz varoş ağzıyla tartışırız isterseniz edebiyat parçalarız.
antalya'da doğmuş 20 yaşına kadar orda yaşamış, 12sine kadar bale ve caz dersleri almış,12sinden sonra beste adına kendini eve kapamış cazcılar, sunma aşamasında olduğu bale gösterisi için saklıkent gibi yerlerde kayak yapamamış balerinler tek beyazlığı falez otelin üstünden seyredilebilen, geyik bayırında görmüştür. bu insanlar istanbul, ankara gibi yerlerde sanatlarını icra etmeye başlaması üzerine kariyerlerini bir kenara bırakıp, yağan kar ile "lalahoo ne güzel yağıyor laaan" nidaları ile elitliği bırakıp sevinir.
farzedelim varoş, ve farzedelim sadece varoşlar sevinsin kar yağdı diye... elleri, ayakları; yürekleri üşümese de keşke sevinse varoş kar yağdı diye, düşünmese yakacağım yok, giysim yok üşüyorum demese...
ayna nın denizden geliyoruz albümünde remix olarak çıkardığı şarkıda der ki;
varoşların aşıkları gerçek olur çıkarsız
ben de seni öyle sevdim gözüm gibi yalansız
iş ararken kahvelerde inanan gözlerin vardı
aş pişmeyen ocaklarda aç doyuran umutlardı
yağmur çamur varoşlarda sımsıcak yürekler vardı
yalınayak çocuklarda tertemiz gelecek vardı
söyle birbirimizi nasıl sevdik
saçları sırma gelincik
gözleri sürme gelincik
suçumuz neydi bizim
varoşların sevdaları gerçek olur çıkarsız
gözlerinde bir ümitti yanıyordu güneş gibi
yoksulluğun pençesinde arıyordu gözlerimi
yağmur çamur varoşlarda sımsıcak yürekler vardı
o dalgalı saçlarında gül kokan rüzgarlardı
şimdi sarılıp o geçmişe ağlar
ağlar açılmaz yüreğim
suçumuz neydi bizim.
kendini bilmez bir züppenin saçma saçan bir tespitidir.
yağan karın kişiyi mutlu etmesi varoşluğunun değil insan olduğunun belirtisidir. sevinmek gibi doğal bir faaliyette bulunması da yine bundandır.
lakin bu tepki, insanımtraklar arasında yadırganarak farklı bir şekilde nitelendirilmiştir.
komik hakikaten.
''kar beyazla özdeşleşir... temzilik, paklık, doğallık. tüm renkleri örten bir perde. aynı zamanda eşitlik nişanı. doğanın tek renge bürünmesi...''
demiş arkadaş haklısın bu sıfatlar*** senin tabirinle varoş dediğin insanlara yakışır. duygularıyla hareket ederler. yiyecek bir lokma ekmeği olmalarına rağmen onu bile birbirleriyle paylaşırlar aklın almıyor değil mi? almaz tabi..
kendilerini entellektüel veya elit olarak gösteren bilincsiz insanlardan daha da bilincli olan "varos" olarak adlandirilan kisilerdir.
Sevinmelerinin sebebi, kar yagisinin ayri bir eglence, ayri bir bereket oldugunu bilmelerinden kaynaklanir. Tahil ürünleri icin gerekli olan kar yagisini bu dengesiz, bicimsiz düsüncelere sahip, kendilerini insan bireyi sanan, dürrük kafali, yobaz olarak adlandirdiklari varoslardan daha da yobaz, bilincsiz insan eniklerinin bu duyguyu bilmemelerine alt kesimin dötleriyle gülmeleri dogaldir.
hayatımıza bir renk ki renklerin en güzeli beyazı getirdi diye seviniriz kar yağdığında ki sanıyorum bunun varoş ya da elit olmakla bir alakası yok; ki bence kar yağdığında en çok çocuklar sevinir buradan da bütün çocuklar varoştur gibi bir anlam çıkaramaz kimse.
kar elit insanlar için bu kadar önemsizse neden kayak merkezleri elit insanlarla dolar taşar diye bir soru takılır akıllara. varoşlar kar ayaklarına gelince sevinir, elit tabaka para verip karın ayağına gider de sevinir.
kimi eliti ezer, kimi varoşu yerer,
ama hiç bir yetişkin karı sevmez.
sevsede 2 ya da 3 günlük sever, sonra tekrar kalbini kasvet bağlar.
varoşun ki yaşam şartından, elitin ki iş şartından olur.
ama çocuklar öyle mi?
her halükarda karı sever.
zengin olsun, fakir olsun, zayıf olsun, şişman olsun hiç farketmez.
çocuklar yağmuruda sever.
çocuklar güneşide sever.
hatta ve hatta çocuklar depremide sever. ''ne güzel sallanıyoruz'' der.
evet çok sevinirler hemen kartalkayadan uludağdan yerlerini ayırtıp bordlarını el arabalarına yükleyip kış tatili için kayak merkezlerinin yollarını tutarlar.
tam tersini şiddetle savunacağım durumdur. kar yağdı diye sevinebiliyosan; evin sıcacıktır, kömürün veya doğalgazın ne zaman bitivereceğini düşünmüyorsundur. kartopu oynamaya veya kardanadam yapmaya çıkarsın çünkü çizmelerin bir damla bile kar suyunu geçirmez, montun ise yepyenidir, soğuğa meydan okur. yeni başlayan kar yağışını izlerken aklına ertesi gün okula yırtılmış bir bez ayakkabıyla gitmek zorunda olan çocuğun değil de, elinde kahvenle yapacağın keyif geliyorsa; eğer yağan karda neşeli ve huzurlu anlamlar arabilecek kadar arkan rahatsa varoşta da değilsindir muhtemelen.