Bazen kalabalıklar içinde yalnız, bazense yalnızlığında kaybolacak kadar kalabalık hissedersin kendini..
Bir kapı gıcırtısı, pis bir koku, soğuk duvarlar ve birbirine uzak yüzleri buluşturan tuzak hayatlar, rutubet tutmuş tavanına bakarak geceyi sabah eden tutsaklar..
Uzun bir koridor... Kapılarında numaraları yazılı içlerinde çeşit çeşit hikâyeleri barındıran 10-15 metre karelik ilaç kokan, kimisinin korkuyla ölümü beklediği, kiminin en kıymetlisini kucağına alarak Hoş geldin derken havayı ciğerlerine ilk kez çektiği, bazense son nefesini verdiği yer.
Bazen kendini en özgür hissettiğin o yerdir odan...
bazen çığlık atmak isteyip de atamadığın susturulduğun zindan
+ karanlık..
- karanlık mı? Diyerek gülümsedim.
Bu soru beynimde yankılanırken, çarşafı çekildi gecenin. Hızla perdenin aralığından süzülen güneşi dünyama sokmamakta kararlı yeltendim pencereye doğru.
Sevgi maktulü olmuş papatyalardan taç yapacak bana. Alabildiğine uzanan yeşilin toprağa karıştığı zamanlardan birinde elimi sıkıca tutmuştu. Zümrüt yeşili bir elbise giymiştim, puantiyeli bir bant saçlarımın önüme düşmesini engelliyordu. Bir sürprizi olduğunu söyledi ve çantasından fotoğraf makinesini çıkardı.
Uzun zamandır bunu istediğini biliyordum, artık zamana karşı koyabileceğiz, derken mutluluğu iliklerime işlemişti. Akrep ve yelkovanı yakalamanın peşine düşmüştük çimlerde uzanırken. Uzun zaman sonra ilk kez anı yakalayabiliyorduk. Papatyalar topladı hafif eğimli bir araziden. Çok zaman geçmeden gökyüzündeki bulutlar renk değiştirmeye başladı, güneş hala kendini gösteriyordu ama damlalara engel olabilecek kadar güçlü değildi.
Gök kuşağııı diye bağırıp kollarımı iki yana açıp delicesine gülmeye başlamıştım. Gülüşüme kahkahası karışıyordu, yağmura da biz Koşmaya başladık, akreple yelkovanı geride bırakıp, yağmurla yarışırcasına hızlı.
Zamanı yakalaaaa...diye seslendi ve ses çığlığa dönüşerek uzaklaşmaya başladı.
Duymazlıktan geldim. Bu bir yanılsamaydı, gerçekliğini yitirmiştim tüm duyguların. Çok zaman geçmemişti. Küllükten gelen izmarit kokusu tüm ciğerlerimi sarmış gibiydi. Ve soğuk hiç terk etmemişti odamı.
bazen çığlık atmak isteyip de sessizleştirildiğim odamda, kendimi en özgür hissettiğim yerde rüyadaydım.
Kirpiklerim birbirinden ayrılana değin özgürdüm işte
ve yalnızdım.
Bir siyah beyaz fotoğraf vardı elimde ve üzerinde birkaç damla izi