Kapının önünde ayakkabı olması sevimsiz gerçekten.
Ama Türk eylemi demek, hatta sadece Türklere has bir toplumsal terbiyeslik demek çok yanlış, muhtemelen kasıtlı.
Türkler, ibrahimi ve şaman dinindeyken bile ayakkabıları ile evlerine girmezmiş. Ayakkabılık kültürünü bütün dünya Türkler den öğrendi.
Nizamulmülk ün vezir olduğu dönemde bütün hanların, sarayların hatta çadırların bile ayakkablıkları varmış.
Ayakkabılarını sadece yatarken çıkartan batılılar, ayakkabılıkları görünce çok şaşırmışlar. 1096 yılında bazı avrupalı kantonları Türkler ayakkabılarını çıkartıyorlar diye taklit etmişler ama bu adete pek dayanamamışlar.
Şimdi apartman kültürü herşeyi dejenere ettiği gibi bu konudada bazı yanlışlıklar yapıyoruz ve ayakkabılarımızı kapı önünde çıkartıyoruz.
Çare nedir...
1. Bir zamanlar bizi taklit eden ve temizlenmeye çalışan batılıları taklit ederiz ve evde ayakkabılarımızla gezeriz.
2. Evimize ayakkabılık yaptırırz ya da mevcut olanı kullanırız.
NOT:
Mümkün olan her fırsatta kendi milletini, kendi dinini, ve geleneklerini aşağılamak çağdaş olmaya giden yol değildir. Bu motivasyonu nereden alıyorsanız onu terkedin.
Tek dişi kalmış canavarla, çağdaşlığı birbirinden ayırmamız gerekiyor.
kapının önünden geçerken görüldüğünde, her seferinde, önce tekmeleme sonra biraz daha abartıp tekmeleye tekmeleye merdivenler aşşağıya atma hissi uyandıran, insanın asi yanını ortaya çıkaran manzaradır ama ev sahibi gürültüyü duyar da yakalanırım korkusuyla bir türlü hayata geçirilemez, insanın içinde kalır.
iğrenç bir apartman geleneğidir. 5 milyona satılan plastik ayakkabılıklardan almayıp merdivenden inenler takılıp düşsün diye ortaya saçılan kıt beyinli ev sahibi pabuçlarıdır. görüldüğü zaman sessizce alınıp sokakta görülen ilk garibana hediye edilmelidir.
insan bu ayakkabıların bir tekini tekmeleyerek dışarı atmaktan kendini alamaz. eylemin 3,4 kez tekrarlanması halinde kapının önü tertemiz olmaktadır. ancak bu eylemde apartman sakinlerine yakalanmamak esastır.