sevimsiz bir türk eylemidir. bahsedilen 2 - 3 çift ayakkabı değil, yığma ayakkabı olanlarıdır. misafirliklerde falan görülür, zaman zaman zorunlu koyulmaktadır.
uclarının kapıya yönelik olması halinde abi iki dakkalığına bakıp çıkıcam muamelesi yapılacağı intibaını uyandıran, apartman vs. kapalı alanlarda pişen yemek ve kapıya konan çöp kokularına kokularını katarak varlığını süsleyen, apartman kapısı açık ise (ve ayakkabı yeni ise) "Ulan çalmasınlar şimdi" sorusunun şimşek gibi zihinde çakmasını sağlayan varlıklar. (bkz: amma uzun yazdım ha)
kapının önünden geçerken görüldüğünde, her seferinde, önce tekmeleme sonra biraz daha abartıp tekmeleye tekmeleye merdivenler aşşağıya atma hissi uyandıran, insanın asi yanını ortaya çıkaran manzaradır ama ev sahibi gürültüyü duyar da yakalanırım korkusuyla bir türlü hayata geçirilemez, insanın içinde kalır.
iğrenç bir apartman geleneğidir. 5 milyona satılan plastik ayakkabılıklardan almayıp merdivenden inenler takılıp düşsün diye ortaya saçılan kıt beyinli ev sahibi pabuçlarıdır. görüldüğü zaman sessizce alınıp sokakta görülen ilk garibana hediye edilmelidir.
insan bu ayakkabıların bir tekini tekmeleyerek dışarı atmaktan kendini alamaz. eylemin 3,4 kez tekrarlanması halinde kapının önü tertemiz olmaktadır. ancak bu eylemde apartman sakinlerine yakalanmamak esastır.
apartman yaşantısında vazgeçilmesi mümkün olmayan hede. özellikle 10 daire olup da, her hanede 4 kişi olduğu düşünülürse, çarpılınca ortaya çıkan kişi sayısını kalkıp da, ''kapının önüne ayakkabılarını çıkartma, iğrenç bir görüntü oluşturuyor'' denmesi pek de mantıklı bir olay değildir; zira her nasıl çok sevilen bir filmi 10 kişiye izlettirip de, 9'una beğendirip, 1'ine beğendiremiyorsanız, bu olay da aynı durumdur...
bir de belki de ölünün arkasından elzem görülen ama, oldukça hazin olan ananedir... örneğin komşu ya da yakın bir akraba ölümünde, onun ölüm haberini almış olsanız bile, ölen kişinin arkasından bir de bakarsınız apartmanın dışına konumuş ayakkabıları. baştan pek bir anlam veremesiniz de, sonradan dertli dertli ''vay be daha iki gün önce 'x' abi giyiyodu bu ayakkabıları, camiden çıkarken görmüştüm'' diyebilirsiniz; hayatın bir parçası olabilen bir durumdur. hele hele çok çok yakın bir kişinin (bkz: dayı), (bkz: dede) ayakkabılarının kapı önüne konması size buyur edildiyse, durum daha da vahim bir hal alır... birlikte yürüdüğünüz, çeşitli yerlere gittiğiniz kişinin ayakkabıları, farklı bir amaç ışığında evin önünde bulunacaktır... ne kadar da vahimdir...
içeri alınması gereken aykakabılardır. özellikle evinize gelen misafirin ayakkabısını dışarıda bırakmak hiç akıllıca olmaz; çalındığında -ki çalınır- rezil olursunuz. misafir sizin ayakkabınızı alır gider...
Kapının önünde ayakkabı olması sevimsiz gerçekten.
Ama Türk eylemi demek, hatta sadece Türklere has bir toplumsal terbiyeslik demek çok yanlış, muhtemelen kasıtlı.
Türkler, ibrahimi ve şaman dinindeyken bile ayakkabıları ile evlerine girmezmiş. Ayakkabılık kültürünü bütün dünya Türkler den öğrendi.
Nizamulmülk ün vezir olduğu dönemde bütün hanların, sarayların hatta çadırların bile ayakkablıkları varmış.
Ayakkabılarını sadece yatarken çıkartan batılılar, ayakkabılıkları görünce çok şaşırmışlar. 1096 yılında bazı avrupalı kantonları Türkler ayakkabılarını çıkartıyorlar diye taklit etmişler ama bu adete pek dayanamamışlar.
Şimdi apartman kültürü herşeyi dejenere ettiği gibi bu konudada bazı yanlışlıklar yapıyoruz ve ayakkabılarımızı kapı önünde çıkartıyoruz.
Çare nedir...
1. Bir zamanlar bizi taklit eden ve temizlenmeye çalışan batılıları taklit ederiz ve evde ayakkabılarımızla gezeriz.
2. Evimize ayakkabılık yaptırırz ya da mevcut olanı kullanırız.
NOT:
Mümkün olan her fırsatta kendi milletini, kendi dinini, ve geleneklerini aşağılamak çağdaş olmaya giden yol değildir. Bu motivasyonu nereden alıyorsanız onu terkedin.
Tek dişi kalmış canavarla, çağdaşlığı birbirinden ayırmamız gerekiyor.