kapı aÇmak dünyanın en zor işiymiş gibi gelir bana. zor olan konuşmak değil oysa. her yaştan her cinsiyetten insanla rahatÇa iletişim kurabileceğimi düşünürüm. tuhaf tuhaf entrikalar dolaşır durur kafamda kapı Çalındığında. televizyonu kapatıp evde yokmuş gibi mi yapsam yoksa müziğin sesini sonuna kadar aÇıp o kadar coolum ki kapının sesini duymuyorum mu yapsam a tanıdığım süre zarfında döner sandalyemde iki tur atabiliyorum. kapıyı aÇmak Çoğu zaman ruh halime ve pijama desenime göre değişiyor. bir de o zil sesinin aniden kesilmesiyle duyduğum saÇma vicdan azabına anlam veremiyorum. ardından tuhaf kaygılar...
geçen gün gene yatağımda irkilerek dikildim. zil çalıyordu. melodinin farklı olmasından dolayı bu düzeneğin güzide apartmanımızın girişinde bulunan mavi boyalı demir dış kapının önünden basılan bir düğmeyle çalıştığını koşullanmış olarak anında kavradım. türk müteahhitlerinin son on yılda yaptığı en olumlu şey iç kapı ile dış kapı zilini farklı bestekarlardan seçmeyi akıl etmeleridir. bilirsiniz; birini beethovendan seçerlerse diiğerini mozart'tan alırlar. biri verdinin aida'sı olursa diğeri four seasons'tan winter olur. bunu iyi yaptılar doğrusu. bunun sebebi de zamanında yayaınlanan eyvah babam dizisidir. hani şu yıldız asyalı'nın oynadığı. orada bir adam vardı galiba üvey babası. onun evin zili oyun havası, çiftetelli çalardı. türk toplumu kapı zilleri konusunda oldukça bilinçlenmişti o aralar. 2000ler...
irkilik vaziyette ben bunları düşünürken sizin piçleriniz mütemadiyen kapı zilime basmayı sürdürüyordu. baksırla uyuduğum için bir müddet beklemeyi seçtim. susmadılar. biliyorsunuz ki uyumak her insanın anayasal hakkıdır ve apartman yönetmeliğinde yazar.
sizin teşrif etmediğiniz apartman toplantılarında biz hep bunları konuşuruz. nezih çetinkaya apt'mızın nezih sakinleri olarak kaçak çayımızı yudumlarken yeni yeni maddeler ekleriz. bunlar konumuz değil.
konu piçleriniz. post marriage sindirim sorununuz olsa gerek çocuğu dışarı salıp eve almak istemiyorsunuz galiba. hanselnen gratel kitabını es kaza bulup okumuş olmanız muhtemel. yalnız ya sizin çocuklar çok zeki ya siz onları azıtamayacak kadar malsınız. bari gidip diğer mahalleye bırakıp kaçın beyfendi. (bkz: azıtmak) her seferinde eve geldiklerinde eminim çok şaşırıyorsunuzdur.
dı dı dı dığğ dıdıddıııı dıdıd dğ dıdıdıddğğğ diye çalan kapıya yanaştım. bitişikteki kırmızı düğmeye iki kere uzun uzuzn bastım aşağıdan çatokkk sesi gelince dış kapının açıldığını önceki tecrübelerim sayesinde anladım. akabinde veletleriniz tansel ve fırater merdivenlerden hışımla yukarı fırladılar. kapıyı açıp onlar çıkmadan yollarını kesmek istesdim. çok istedim bunu. kenara çekip ciddi ciddi konuşmamız lazımdı bu mevzuyu artık. lafımı esirgemeyip verip veriştirecektim. yalnız baksırım sorun teşkil ediyordu. bu durumda kapıyı açıp nezih apartımanımızın leylak kokan koridorlarına çııkamazdım. akıllı otomat aniden yanar ve rezil olurdum. lanet olsun azizim, şort giymeliydim.
tekrar yatağa döndüğümde uyku artık yeni kıtalara yelken açmıştı. uzandım bi sigara yaktım ve sizi düşündüm. sizi derken ailenizi. ne garip birini buluyorsun ve onla çocuk yapıyorsun. pıt pıt çıkıyor üç beş yıla iki veled. aynı siz aynı eşiniz... insan çok garip hissetmiş olmalı. kendini sevmeyen birinin çocuk sahibi olması inanılmaz bir paradoks olmaz mı sizce de? sonra büyüyünce bana benzeyecek birinin bokunu temizlemek çok saçma geldi. belki bana benzemez hayat görüşü olarak. tip olarak benzer. aytek gibi olur muhtemelen.
neyse sinirim hafif geçer gibi oldu. keşke yapmadan önce apartman dış kapısının anahtarını da düşünseydiniz. bunları konuşmamış olurduk. ne bileyim daha iyi olurdu sanki.