1789 Fransız ihtilal'i başta Fransa olmak üzere dünyada bir çok değişikliğe vesile oldu.Eşitlik , Hürriyet ve Milliyetçilik gibi kavramlar sosyal alanda öne çıkmaya başlarken iktisadı alanda da Burjuvazi ve 'işçi Sınıf'ı ön plana çıkıyordu.Çoğrafı keşiflerden itibaren güç kaybetmeye ve yozlaşmaya başlayan, toprak-kilise- krallık üçgeni üzerine kurulan Aristokrasi yerini Adem Smith'in , J.B Say'ın geliştirdiği Liberal iktisat sistemine bırakıyordu.Aristokrasi, dünyaya tarlalardan ve kral saraylarının penceresinden bakıyordu.Dünya, Aristokrasi'ye göre yalnız kendilerine ve Kral'a itaat etmeliydi;diğer ülkeler Katolik Kilise önünde boyun eğmeye mahkumdu. Liberal Burjuva'nın dünyaya bakışı Arikstokrasi'den çok daha farklıydı.Burjuva'nın tek gayesi vardı o da; para. Aristokrasi'nin ise gayeleri bir tek parayla sınırlı değildi , onlara göreyse : Para,krallık ve ahlak ,yani Kilise esastı.Burjuva'nın paraya giden yoldaki usulü biraz daha farklıydı , onlar Aristokrasiye göre dünyaya daha Hümanistik bakarak para kazanmanın derdindeydı.Burjuva'ya göre dünya fethedilmek için değil , ' pazar oluşturmak ' için vardır.Serbest Piyasa'nın gücü sınırları aşmalı , maliyet minimize edilmeli ve tüketim maksimum olmalıydı Burjuvazi'ye göre.Elbette Burjuva'nın ordusu ya da bir imparatoru yoktu , sınırları aşmak ; tüketiciye ulaşmak için başka bir yol bulunmalıydı.Bunun için biçilmiş kaftan 'Medya' oldu.Ve böylece Global Dünya'ya kadar sürecek olan Kapitalizm - Basın münasebeti başlıyordu.
Medya -Basın özellikle Fransız ihtilali'nin öncesinde ve sonrasında fevkalede tesirli oldu.Bir çok ideoloji ve ideolog, Fransız ihtilali'nden sonra oluşan buhranı gidermek için basını kullandı.Saint Simon , Aguste Comte ve şakirtleri çıkardıkları dergi ve gazetelerle Endüstri'de 'Üretim' unsurunu esas alarak 'işçi Sınıfı'nın temelini attılar ; öte yandan Burjuvazi de 'Tüketim' mantığını esas alan bir basın kültürü oluşturdu.Hülaseten,(özetle) Basın ileride iki büyük iktisad sistemi olacak olan görüşlerin yaygınlaşmasında en büyük aracı oldu.
Üretim'i ve işçiyi esas alan Sosyalizm , Burjuva kadar basını iyi kullanamadı.Bir süre sonra Basın , Burjuva'nın bir nevi ' Silahlı Kuvvetler ' gücü haline gelmişti , tüketim mantığı Basın sayesinde ülkeler ve kıtalar dolaşıyor , Serbest Piyasa Basın'ın sırtında şehirlere girip tüketiciyle tanışıyordu.
Günümüze kadar gelen Basın- Burjuva münasebeti her şeyin tam ortasında olan ' Toplum ' için elbette çok büyük değişikliklere yol açmıştır.Öyle bir hale geldi ki Toplum artık göz kapaklarını Basın'ın belirlediği kadar açabiliyor ve onun belirlediği kadar kapatabiliyor.Dünya pencerenin ardındaki bir manzarayı gösteren pencerenin perdesi de 'Basın ' olmuştu vaziyette.
Tabii olarak Burjuva'nın Tüketim kültürünün aşılaması ı için dünyadaki halkların, bazı gelenek ve yaşayışlarını değiştirmesi gerekiyordu.Mesela dünya nimetlerinden kaçan Budist toplumlara ve israfın caiz olmadığı islam medeniyetlerine nasıl sınırsız tüketim , lüks ve eğlence aşılanabilirdi ki ? işte Toplumlar üzerinde medyanın en büyük tesiri o zaman ortaya çıktı , çünkü Medya , bize yepyeni ve akılları buhrana uğratacak bir 'Kültür ' ihraç etmeye başlamıştı.Kültürel çözülme arttıkça Tüketim daha da artmaya başlayacaktı.
Toplum üzerinde bu derece güçlü hissedilen 'Medya Kültürü ' zamanla her Toplum üzerinde ortak ve bir 'Ahlak' inşaa etti.Çok farklı davranışlarda bulunan milletler, giderek daha da tekleşmeye ve benzeşmeye başladı.Zamanla da bu 'Yapay Ahlak ' davranış kalıpları oluşturmaya başladı.Normalde bir kültür , ahlak sistemi ve dinin Toplum'a yerleşmesi doğal vetirede ( süreç ) bir hayli zaman alır.Bu süreç ekseriyetle yüz yıllar boyu sürüp gider ,nihayetinde de Toplum geçiş döneminin bitirir.Toplum ; yeni ahlak , kültür ve din sistemine ' merhaba ' der.Fakat Burjuvazi'nin medya yoluyla getirdiği 'Yapay Ahlak ' sistemi normalde olduğu kadar fazla vakit almadı.Bunun iki ana nedeni vardır .Birincisi : Bir ahlak ve kültür sistemi ferd üzerinde yaptırım, kurar ve eğer bu kurallar uyulmadığı taktirde ferdin hem manevi hem de ahlaki olarak cezaya çarptılıracağı iddia edilir.Bu da ferdin fıtratı gereğ yabancı i kültüre geçişini yavaş kılar , çünkü ferdin egosu 'direkt verilen ' emir mantığını kabul etmede yavaş davranır ve yeni sistemi kolay kabullenmeyebilir.Fakat 'Yapay Ahlak ' medyasında vaziyet böyle değildir , Burjuvazi ; bize ihraç etmek istediği ürün için şunu der ' Bunu alabilirsin ama almaya da bilirsin , neticede sen hürsün.Ama alırsan Toplum içinde statün güçlenebilir ve egon tatmin olur.' Direkt olarak emir verilmemesi yukarıda da zikrettiğimiz gibi insanların daha çok hoşuna gider , hem de Burjuvazi'nin tavsiye ettiği bu ürününü alınmaması durumunda herhangi bir yaptırımın da söz konusu olmaması Toplum'u bahsi geçen ahlak sistemine insanı daha hızlı ve kolay yakınlaştırır.ikinci unsur ise : Toplum'da bitmek bilmeyen ' ego tatmini ' hırsıdır.insan egosu gereği Toplum içindeki diğer ferdlere karşı üstünlük kurmak ister . Bu üstünlük eski çağlarda toprak ve savaşla oluyordu, fakat bu Burjuvazi için savaş ve toprak bir şey ifade etmiyordu.Bunlarla para kazanma gibi bir lüksü yoktu.Bunun içinde gene Medya kullanıldı ve insanlara 'Ego Tatmini ' hususunda farklı şeyler empoze edildi.Mesela artık insanlar birbirlerine cep telefonu , araba , topuklu ayakkabı ve kız/erkek arkadaşları üzerinde üstünlük kurmaya başladı.Bu da doğal olarak hızlı bir şekilde Medya'nın önümüze sunduğu ahlakı benimsememize vesile oldu.Yukarıda da zikrettiğim gibi Medya Ahlakı bize çok farklı davranış kalıpları ihraç ettiği , dışarıdan bakıldığı zaman çok mantıksız görülen fakat içine girildiğinde herkesin hipnoz olmuşcasına uyguladığı davranış kalıplarıydı bunlar.
Yazı fazla uzadığı için ikiye böleceğim ve bu 'Davranış Kalıpları'nın misallerini diğer yazıda detaylı şekilde yazacağım inşallah.
ukalalık ve kendini beğenmişlik. evet, 1929 öncesine kadar sefil ve çerçöp yığını olarak görünen ve ölmeleri devlet için bir önem arzetmeyen işçi sınıfı bir anda sistemin müşterisi, partilerin seçmeni ve devletin yurttaşı olarak bir anda ilgi odağı oldular. bununla beraber devlet de politikalarını örgütlü azınlık ile örgütsüz çoğunluğun tercihlerinin optimal bileşimini bulacak şekilde belirlemeye başladı. böylece kendisine önem addedilen insanlar kapitalizmin dayattığı ticari ahlakla ellerindeki kozları en iyi şekilde değerlendirmeye başladılar. müşteri memnuniyeti kisvesi altında müşteriye her türlü yalakalığı yapmaktan çekinmeyen esnaf ve tüccar karşısında evde karısından su isteyemeyen vatandaşlar aslan kesilmeye başladılar.
kartelciler dünyanın her yerinde aynı düzeni uygulamaktadır. güçlü olanın yanında kazanmanın peşindedirler. tekelci sermayenin bel kemiği basın, ideolojilerin değil sermayenin ortağıdır. sermayenin kurguladığı, ütopya ne kadar başarılı olmuştur? sorusu medya sermayesinin yıllardır ahlaklı toplum düzeni diye yansıtmaya çalıştığı soruya'da cevaptır! kapitalizm savunucuları, evrensel ahlak değerlerini kendi kurguladıkları ütopya üzerinden yansıtmaları, kişinin maddi hazlara karşı kendini köleleştirmesi ve çok çalışarak az kazanmanın adı kölelik değil, ihtiyaçtan olduğunu içselleştirme zorbalığından başka bir şey değildir.
kapitalizmi kabullenmek demek, anlamsız bir dinin daha doğmasına neden olur.
kapitalizm sermayeyi elinde bulunduranların destekleyeceği sistemdir. yani süper azınlık bunu destekler sadece. azınlığın dediğinin oluyor olması çoğulculuk ve demokrasi kavramlarının hayali olduğunun göstergesidir. genel anlamda dünyayı yöneten ideoloji ya da insan lık değil sadece sermayedir. süper azınlık hükmetmeye devam edebilmek için paranın gücüyle çoğunluğu birşekilde adil yönetildikleri konusunda ikna etmelidir. işte kapitalizmin insan davranışlarına etkisi bu yönde başlar.
Reklamlar yoluyla tüketim kanallarında boğulmak.
Eşya ile olan ilişkisi kullan -at olmak.
Alışveriş merkezlerini (avm) mabet,(kapitalizmin mabetleri, alışveriş merkezleridir)
alışveriş ritüellerini ibadet,
para ve markayı, ilah gibi gören,
üretmeyi değil, üremeyi, yürütmeyi ve tüketmeyi seven ,
tek gayenin sahip olmak, elde etmek olması, kapitalizmin insan davranış ve düşüncelerine etkilerininin bir kısmıdır.
kapitalizm denilmiş ama kapitalizm roma döneminden beri vardı. bu kadar da dar bir zaman aralığına sığdırmak sığlık olur.
fransız ihtilalinden sonra kapitalizm çağı başlamış gibi yansıtılmış yazıda velakin amerika'da çıkan iç savaş (kuzey güney çatışması) çay partisi'nin (boston tea party) ingiltere'ye kafa tutması ile gelen bağımsızlık, akabinde zencilerin gelen siyasi talepleri ve de köle statüsünden çıkarılması..
yazar sadece fransız ihtilali döneminden sonra kapitalizmin keskin bir şekilde olgunlaşmaya başladığını ve de medya sektörü ile halkın davranışlarındaki değişikliğe dem vurmuş, ama dediğimiz gibi daha objektif olabilmek adına makarayı daha geriye sarmak gerek.
makarayı geriye sarın diyorum ama kızılderililer den de öteye bile sarmak gerek kapitalizmi derinlemesine anlatabilmek için.
çıkarsız iletişimi neredeyse sıfıra indirir. insanın değerini de öyle... en kötüsü ise yok olan ya da yok sayılan insanları gölgede bırakan sistem insanları tüketmeye yönelterek tıkır tıkır işler.