bugün

osman hamdi bey tarafından 1 sene arayla 2 farklı versiyonu çizilmiş tablodur. ikisi arasındaki en belirgin fark, ilkinde 5 kamplubağa bulunurken, ikincisinde 6 kaplumbağa bulunmaktadır. ayrıca osman hamdi bey, tablodaki terbiyeciyi kendisine benzeterek çizmiştir.

günümüzde belma simavi nin tablo koleksiyonunda yer almakta olan tablonun değerinin takriben 5 6 milyon tl civarı olduğu söylenmektedir.
osman hamdi bey'in dönemin osmanlı'sındaki sabır anlayışını işlediği hatta bursa emir sultan cami'de yaptığı söylenen güzel eseridir.
Ellerini arkasında kavuşturmuş olan adam bir ney tutmaktadır. Sırtında bir nakkare asılıdır ve buna bağlı bir mızrap boynundan aşağıya sarkar. Bazılarına göre adamın sırtında asılı olan şey, eskiden dervişler ve dilenciler tarafından kullanılan, hindistan cevizinden ya da abanozdan yapılma dilenci çanağı olan keşkülüfukaradır.
https://www.youtube.com/watch?v=haBYpgYtZj4
Kaplumbağa Terbiyecisi ve Öyküsü ...
Cinayet ve iflasın Hikayesi; Kaplumbağa Terbiyecisi Ne Anlatıyor?
12 Aralık 2004 Pazar. istanbul Swissotel'de yapılacak müzayede tüm basının ilgisini çekmişti. Haftalardır gazeteler, televizyonlar hatta magazin dergileri bu müzayedede satışa çıkacak olan bir tablodan söz ediliyordu. Türkiye'nin sayılı zengin ailelerinin temsilcileri müzayede salonuna gelmişti. Basın mensupları da yerlerini aldı. Bütün salona heyecanlı bir bekleyiş hakimdi.
1959 yılı. Şişli'deki bir köşk, polis ekiplerince mühürlendi. Bu evde ünlü bir armatör yaşıyordu: Saim Birkök. Hayatı boyunca hiç evlenmemişti. Askerlik arkadaşının kendi adını verdiği oğlunu evlat edindi. Onu yetiştirmeye çalıştı. Okuması için isviçre'ye gönderdi. Bütün servetini ve sahip olduğu tersaneyi ona bırakmayı düşünüyordu. Ancak Balat'taki tersanede çıkan bir tartışmada manevi oğlunu tek kurşunla öldürdü. Bu olay yaşandığında Saim Birkan 76 yaşında, ölen manevi oğlu Saim Gökoğlu 45 yaşındaydı.
1960 yılının ilk ayları. Profesör Mustafa Cezar, bir araştırma sırasında, Şişli'de mühürlü bir evde, sanatsal değerinin yanında tarihi değeri de yüksek olan, kırktan fazla tablonun varlığını öğrendi. Köşkün sahibi Saim Birkök, resme meraklı bir sanat severdi. Ancak işlediği cinayetten dolayı Sultanahmet Cezaevi'nde yatmaktaydı. Profesör, tabloların fotoğraflarını çekmek için köşkün sahibinden izin almak zorundaydı. Hapishaneyi ziyaret edip Saim Birkök'ten izini aldı. Mühürlü kapı kısa hakim eşliğinde açıldı. Kapı aralanıp ışıklar yanınca, toz toprak arasından muhteşem bir hazine çıkmıştı. "Kaplumbağa Terbiyecisi" başta olmak üzere beş tanesi Osman Hamdi Bey'e ait kırk tablo gün yüzüne çıkmıştı. Tabloların fotoğrafları çekildi. Sonra köşkün kapısı tekrar mühürlendi. Profesör Mustafa Cezar, çektiği bu fotoğrafları kitabında yayınladı. Böylelikle ilk defa bu tablonun gerçek bir görüntüsü ortaya çıkmıştı.
1961 yılı. Kanser hastası Birkök, durumu ağırlaştığı gerekçesi ile salıverildi. Zaten bir süre sonra vefat etti. Arkasından büyük bir miras kavgası başladı. Tablolar, anlaşmazlık durumundan dolayı Resim Heykel Müzesi'ne teslim edildi. Kaplumbağa Terbiyecisi de, 20 yıl kadar sonra, açık artırmayla Erol Aksoy'un eline geçecekti. Erol Aksoy, tabloyu sahibi olduğu iktisat Bankasının koleksiyonuna ekledi.
12 Aralık 2004 Pazar. iktisat Bankasının koleksiyonunda olan "Kaplumbağa Terbiyecisi" isimli tabloya, bankanın batması sebebiyle TMSF tarafından el konulmuştu. Müzayede başladığında çekişme yeni kurulan iki müze arasında geçiyordu; istanbul Modern ve Pera Müzesi. Rakam çok yukarılara çıktı; öyle ki son teklif 5 trilyon lirayı gösterecek tabela yoktu. Demek ki müzayedeyi gerçekleştirenler bile bu kadarını beklemiyordu. Kaplumbağa Terbiyecisinin yeni sahibi Pera Müzesi oldu. Ödenen 5 trilyon, Türk resim sanatı için bir rekordu. Bu yüksek ücret, tablonun ününe ün kattı.
Günümüzde, sokaktaki vatandaştan profesörüne, üniversite öğrencisinden ev hanımına kadar herkesin bildiği bir yapıta dönüştü Osman Hamdi Bey'in "Kaplumbağa Terbiyecisi". Puzzleları, reprodüksüyonları yok satıyor, dizi sahnelerinde, karikatürlerde karşımıza çıkıyor. Türkiye'nin bir nevi Mona Lisa'sı haline geldi.
Aslında Kaplumbağa Terbiyecisi'nin bir de ikizi var. Osman Hamdi Bey, birçok oryantalist ressam gibi beğendiği tabloyu bir kez daha çizmişti. Şimdiye kadar anlattığımız 1906 yılında çizilen ilk tablonun hikayesiydi. 1907 yılında ise resmi tekrar çizdi. 2. versiyon bir şekilde Londra'ya kadar gitmişti. Erol Simavi 1984 yılında bu resmi 100 bin dolara satın aldı. Halen Belma Simavi'nin koleksiyonunda bulunan tablo, Sakıp Sabancı Müzesinde sergileniyor.
Resmin iki versiyonu arasında farklar var; kaplumbağaların sayıları ve yerleri, duvarda asılı olan Allah ve Muhammed yazılı tablo, yerde duran vazo ve pencere kemeri gibi.
Peki tablo bize ne anlatıyor?
Tabloda gördüğümüz erkek figürü Osman Hamdi Bey'in kendisidir. Çoğunlukla, resmini çizeceği ortamda, doğuya özgü kıyafetler giyip kendi fotoğrafını çektirir. Sonra fotoğrafa bakarak yapar resimlerini. Kaplumbağa Terbiyecisi de bu şekilde çizilmiştir.
Tablodaki mekan, Bursa'daki Yeşil Cami'dir. Osman Hamdi Bey çizime burada başlamış, daha sonra çekilen fotoğraf yardımıyla kendi atölyesinde bitirmiştir.
Peki "Kaplumbağa Terbiyecisi" bize neyi anlatıyor? Bunu anlamak için tabloyu incelemeye başlayalım.
Öncelikle neler görüyoruz?
Kırmızı kaftan giymiş, derviş kıyafetleri içinde sakallı, kambur yaşlı bir adam...
Bakımsız bir odada, marul yiyen kaplumbağalara bakıyor. Ama biraz düşünceli, karamsar ve yorgun bir bakış bu.
Sırtında bir nakkare (yarım küre biçiminde küçük bir davuldan oluşan vurmalı bir çalgı, Mevlevi müziğinin dört temel çalgısından da birisi) asılı ve buna bağlı mızrap (nakkareyi çalmaya yarayan nesne) boynundan aşağı sarkmış.
Ellerini arkasında kavuşturmuş, bir neyi tutuyor. Kırbaç değil de neden ney? Anlaşılan kaplumbağaları ney üfleyerek, nakkare çalarak yani musikiden yararlanarak terbiye etmeye çabalıyor.
Ama yaşlı adamın ney'i tutuşuna daha dikkatli bakacak olursak, neyi üfleme hazırlığında değil sanki vazgeçmiş, çabaları sonuçsuz kalmış.
Bize verilmek istenen mesajın ne olduğunu doğru yorumlamak için, Osman Hamdi Bey'in hayatı hakkında biraz bilgi sahibi olmalıyız.
Osman Hamdi Bey, ilk Türk arkeoloğudur. Dünyaca ünlü iskender Lahidi’ni bulan ve istanbul'a getiren kişidir.
Çağdaş Türk müzeciliğinin öncülerindendir. istanbul arkeoloji müzesinin kurucusu ve ilk müze müdürüdür.
Sanayi-i Nefise Mekteb-i Alisi'ni yani Güzel Sanatlar Akademisi'nin kurucusudur.Ayrıca modern anlamda ilk Türk ressamlarından birisidir ve Türk resminde figürlü kompozisyon kullanan ilk ressamdır.
Bu durumu Emre Caner bir romanında şöyle açıklamıştır:
"Osman Hamdi de hayatı boyunca kimsenin bilmediği meslekler yapmıştı. Ressam olmuştu en başta. Sonra müze müdürü. Bir arkeolog. Ardından da güzel sanatlar akademisi müdürü. Onun kaplumbağa terbiyecisinden bir farkı yoktu aslında!"
Osman Hamdi Bey, tüm bunları sanatı ve sanatçıyı önemsemeyen, antik eserlere hiç değer vermeyen bir toplumda başarmıştı. Devlet kurumları hatta toplumun kendisi, sürekli kendisine yeni engeller çıkarmış, değişime, modernleşmeye direnmişti.
işte tablodaki kaplumbağalar; devletin hantal işleyen bürokrasisi ve değişime direnen, ağır aksak ilerleyen toplumun kendisiydi. Yaşlı dervişin kendisi olduğunu söylemiştik. Bütün bu duruma kızan Osman Hamdi Bey, derviş de olsa sabrının bir sonu olduğunu göstermiş oluyor.
Osman Hamdi Bey'in, bu tablo yapılırken nereden esinlendiği de ortaya çıkmıştır. Bunun için Fransız Le Tour du Monde'nin 1869 yılındaki bir sayısında çıkan gravürü inceleyebilirsiniz.
1869 yılında Bağdat Valisi Mithat Paşa’nın hizmetinde çalışan babasına gönderdiği mektupta, Le Tour de Monde dergisini severek okuduğundan bahseden Osman Hamdi Bey’in bu çalışmadan esinlenmesi gayet olası gözüküyor.
Benzerlikler dikkat çekici olsa da Osman Hamdi Bey'in Kaplumbağa Terbiyecisi, renklerin ve ışığın kullanımı, tablonun derinliği ve verdiği mesajla öncülünden çok daha kıymetli.

kaynak: https://www.facebook.com/.../posts/1579683038928338:0
(bkz: Osman Hamdi Bey)'in 1906 ve 1907 yıllarında iki farklı versiyonunu çizdiği tablosudur. 2004 yılında rekor bir fiyatla 5,5 trilyona kıraç vakfına açık arttırma ile satılmıştır.
evim olunca alacağım ilk tablolardan. Osmanlı dönemine ait güzel bi eser.
klişe bir tablo.
konsepti garip gelen, saçmamsı bir tablo.

-terbiyeci
+kaplumbaya

-olm bak laf dinle, gel buraya
+(Dönüp baktı. Yavaşça yürüyor)
-Sana diyorum. Otur. Otur oğlum.
+(baktı. yavaşça yürürken azıcık sıçtı)
-Bak bu değnekle vururum sana. Yuvarlan oğlum. yuvarlan.
+(Yerde gördüğü otu yedi. işedi. Yürüdü.)

görsel
akıl hocam olur kendileri.
Resim bursa yeşil camii nin üst katında resmedilmiş olmakla birlikte iki adettir. Resimdeki erkek figürü osman hamdi bey in kendisidir.
iki versiyonlu tablodur.
En etkileyici tablolardan biridir. Çok erken yaşlarımda kendileri ile karşılaşma imkanı buldum ve beni çok etkiledi. Kilometre taşlarımdan biridir kendileri.
aynı tablo burada bi kafe'de var ve deli gibi iş yapıyor. ciddiyim.
osman hamdi beye ait bir tablodur kendileri. hatta tablodaki şahsın kendisi olduğuna dair fikirler de mevcuttur.
Ünlü bir ressama ait olmasına rağmen estetik açıdan anlamlandıramadığım tablo. Belki de benim sanat anlayışım gelişmemiştir.
sanatçının toplumu ileriye taşıma konusundaki çilesine gönderme yaptığı rivayet olunan tablo.
tablo osman hamdi bey'i nitelediği, sabrı ve çağdaşlaşma adına atılan adımlarda karşılaşılan zorlukların yansıması olduğu şeklinde düşünülmüştür.
başka bir ifadeyle, değişime ayak uydurma potansiyeli olmayan toplumlara karşı atılan adımların, ne denli zor olduğunu vurgulama çalıştığıdır.
(bkz: splinter)
osman hamdi bey'in en ünlü tablosu olarak bilinse de, esasen osman hamdi bey'in daha ünlü ve daha sansasyonel tabloları vardır.
örneğin "mihrap" isimli tablosu en sansasyonelidir.
(bkz: mihrap/#31228270)
tabloda 5 adet kaplumbağa vardır. milyonerde çıkmıştır.
Çok afedersiniz bana pek de müthiş gelmeyen tablo. (bkz: overrated)
günümüze uyarlansaydı, etrafında terbiye edeceği bayağı bir kablumbağa olacak olan terbiyeci..
yıllar sonra terbiye edilince bu hale gelmişlerdir:
görsel
Osman Hamdi Bey 1907 tarihli Kaplumbağa Terbiyecisi isimli tablosunu yaparken 1869'da Tour du Monde isimli dergide yayınlanan Charmeur de tortues isimli gravürden etkilendiği neredeyse kesindir. Gravürde elinde tef benzeri bir çalgıyla kaplumbağaları eğiten yaşlı bir adam görülür. Osman Hamdi Bey, 13 Temmuz 1869'da Bağdat'tan, aslen Sakız Adası Rumlarından olan babası Osmanlı sadrazamı ibrahim Ethem Paşa’ya gönderdiği mektupta, "Bana yollamış olduğunuz Tour du Monde'u okudum," diye yazmış... Sanatta etkilenmek doğaldır.