kapitalist özgürlükler

entry23 galeri2
    1.
  1. sağlık sigortasından mahrum olup evsiz kalma, sokağa düşme, aç kalma, bıçaklanma, tecavüze uğrama, gangster olma, cinnet geçirip intihar etme özgürlüğüne sahipsiniz kapitalizmde.

    normal koşullarda yapmak isteyip de yapamayacağınız birçok özgürlüğe sahipsiniz!

    on beş, on sekiz saat çalışma özgürlüğüne sahipsiniz!

    sovyetlerin izin vermediği şeyler hep!

    mesela kapitalizmde işsizlik tamamen keyfi bir şey!

    milyarder köpeklerin ülke kaynaklarını yağmalamasından doğan bir açık değil!
    https://www.youtube.com/w...v=XUaHIJwtKLA&t=2900s
    1 ...
  2. 2.
  3. Tuğladan, çimentodan, çelikten, demirden, işçinin, ustanın, mühendisin emeğinden gasp edenlerin zengin olduğu kapitalist sistemde depremlerde enkaz altında kalma, çadırda yaşama, yağmalanma, ölme özgürlüğümüz var! Daha ne isteyebiliriz ki! Halbuki emekçi, halkçı, kamucu bir yönetimde yalı, villa, yat delisi mütayitlerin bütün banka hesaplarına ve boş dairelerine devlet tarafından el konulacaktı!
    1 ...
  4. 3.
  5. Birleşik Krallıktaki özgürlüklerdir.

    Manchester da fabrika da saat beş zili çaldı mı, hiç kimse o makineden dökülen kavanozları toplamaz. Hepsi çatır çatır yerlere dökülür . Patronda gıkını çıkaramaz, çünkü birleşik krallıkta hukuk vardır.
    0 ...
  6. 4.
  7. birleşik krallıkta hukuki atamaları belirleyen siyasilerin çoğunluğu liberal olsa da, ciddi bir kısmı commie anlaşılan, vah vah:

    https://galeri.uludagsozluk.com/r/2341384/+
    http://politikaakademisi....inin-kalesi-isci-partisi/
    işçi Partisi, 20. yüzyıl başlarında, ingiltere’de, Liberal Parti’nin işçi sınıfının haklarını yeterince savunamaması üzerine kurulmuş bir sol partidir.[3] Bu noktada Mümtaz Soysal’ın dikkat çektiği bir husus, işçi Partisi öncesinde de ingiltere’de güçlü ve örgütlü işçi sınıfı hareketlerinin var olduğu gerçeğidir.[4] Sanayi Devrimi’nin dünyada ilk gerçekleştiği ülke olan ingiltere, haliyle örgütlü işçi sınıfının da ilk ortaya çıktığı ülke olmuştur. Nitekim 1825’ten itibaren -grev yapmamak kaydıyla- ülkede işçi birliklerinin kurulmasına izin verilmiş ve nihayetinde ilk işçi sendikaları ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda, 1838’den itibaren ingiltere’de “Çartizm” (Chartism) adı verilen bir sosyal hareketin ortaya çıkması (1838-1848)[5], işçi Partisi tarihi açısından da önemli bir dönüm noktasıdır. Londralı bir radikal olan William Lovett tarafından 1838 yılı Mayıs ayında bir beyanname yayınlanmasıyla oluşan Çartizm hareketi, Kral’a karşı aristokratlara haklar sağlayan “Magna Carta” (1215) ve burjuvaziye yeni sosyal güvenceler getiren “Bill of Rights” (1689) gibi tarihsel dokümanlar sonrasında, bu defa proletaryaya yeni haklar verilmesini talep eden önemli bir tarihsel doküman olan “People’s Charter”[6] ile ortaya çıkmıştır. Bu dönemde Çartistlerin 6 temel istekleri şöyledir: (1) 21 yaşını geçen tüm erkeklere oy hakkı verilmesi, (2) Seçim çevrelerinin birbirlerine eşit olarak yeniden tertiplenmesi, (3) Gizli seçim usulünün kabul edilmesi, (4) Parlamento seçimlerinin her yıl yapılması, (5) Parlamento üyeliği için mülkiyet şartının kaldırılması ve (6) Parlamento üyelerine maaş verilmesi.[7]

    Ancak Çartistlerin bu taleplerinin hepsi aristokrat ve burjuvazi temsilcilerinden oluşan Avam Kamarası ve Lordlar Kamarası tarafından reddedilmiştir. işçi sınıfı, egemen sınıfların sosyal haklar konusunda kendilerine imkân sağlayacakları konusunda yanılgıya düşmüş ve çok zor durumda kalmışlardır. Öyle ki, ülkede grev hakkı bile halen yasaklı durumdadır. Bu ortamda, ingiliz sendikacılığının ve Çartizm hareketinin öncülerinden Robert Owen’ın (1771-1858) parlamento dışından başarmaya çalıştığı reformları gerçekleştirmek için, kurulu siyasi düzene dâhil olmak ve onu içeriden değiştirmek gerektiği fikri ortaya çıkmış ve sol çevrelerde genel kabul görmüştür.[8] Ayrıca 1867’de Benjamin Disraeli’nin yaptığı reformlarla seçim (oy) hakkı elde edilmiş ve demokratik siyasi mücadele için uygun altyapı oluşmuştur. Lakin işçi sınıfı mensupları ve kanaat önderleri, bir süre daha Liberal Parti’yi desteklemeye devam etmişlerdir. 1880’e gelindiğinde ise, 1868’den beri faaliyette olan işçi Temsil Birliği (Labour Representation League), Liberal Parti çatısı altında 11 işçi temsilcisini Avam Kamarası’na göndermeyi başarmıştır.[9] Hatta bu çabaların devamı niteliğinde, 1890 yılında işçi Birliği (Labour Union) adlı bir örgütlenme de ortaya çıkacaktır. Dönemin bir diğer önemli gelişmesi de, 1884 yılında Londra’da iskoç filozof Thomas Davidson ve dönemin önemli entelektüelleri George Bernard Shaw, Sidney Webb, Annie Besant, Edward Pease ve Graham Wallas gibi kişiler tarafından kurulan Fabian Topluluğu (Fabian Society) adlı sosyalist örgütlenmedir.[10] ismini Kartaca Ordusu’nu mağlup eden Romalı General Fabius’tan alan bu dernek[11], sosyalist düşüncede Marksizm’in kurucusu Karl Marx’ın düşüncelerinden etkilenmeyen farklı bir kol olarak (Fabian Sosyalizmi) halen bile varlığını sürdürmektedir.[12] Kökleri Robert Owen’ın “Ütopik Sosyalizm” anlayışına dayalı olan Fabiancılık, büyük ölçüde Sidney Webb ve eşi Beatrice Webb tarafından geliştirilmiş ve sosyalizmin devrimci mücadele yerine yavaş yavaş devletleştirme politikaları ile iktidara gelmesi taraftarı olan bir akımdır.[13]

    Ancak tüm bu gelişmelere rağmen, sosyal haklar konusunda o dönemde gelinen nokta, işçi sınıfı temsilcileri açısından yeterli bir başarı olarak görülmüyor ve bir “işçi sınıfı partisi” özlemi çeşitli vesilelerle yansıtılmaya devam ediyordu. Hatta iskoç sendikacı ve politikacı Keir Hardie (1856-1915)[14], bu doğrultuda, 1893 yılında, ilk Genel Sekreteri seçildiği -sosyalist çizgide- Bağımsız işçi Partisi (Independent Labour Party) adıyla bir parti bile kuracaktır.[15] Hardie, 1892 yılında West Ham bölgesinden milletvekili seçilmiş ve başında kasketiyle Avam Kamarası’nın yolunu tutmuştur.[16] Ancak işçi sınıfının partileşme ve siyasete aktif olarak katılma çekinceleri bir süre daha devam etmiştir. Nitekim 1895 yılına gelindiğinde, toplam 1,5 milyon sendikalı üyesi olan Britanya işçi sınıfı, Keir Hardie’nin partisine ancak 45.000 oy verecek durumdadır.[17] Bu hüsranın üzerine, 1900 yılı 27 Şubat’ında Memorial Hall binasında tüm sendika ve sol politikacıların katılımıyla büyük bir toplantı yapılmış ve işçi Temsil Komitesi (Labour Representation Committee) adlı yapı kurulmuştur.[18] Toplantıya, işçi sendikalarının yanı sıra, Bağımsız işçi Partisi, Fabian Topluluğu ve Sosyal Demokrat Federasyon (Social Democratic Federation) gibi dönemin tüm önemli sol örgütlenmelerinin temsilcileri de katılmışlardır. işçi Partisi’nin temelleri de işte bu Komite vasıtasıyla atılacaktır. Bu toplantıda, sosyalist ideolojik siyasetten ziyade, işçi sınıfı haklarının savunulması ve geliştirilmesi görüşü kabul edilmiştir.[19] 1906’ya kadar işçi Temsil Komitesi adıyla faaliyetlerini sürdüren bu yapı, 1906 yılında ise işçi Partisi (Labour Party) adını almış[20] ve bu şekilde Britanya’nın bu köklü sosyal demokrat partisi siyasi yaşamına başlamıştır.

    1906’da siyasi yaşamına başlayan parti, o yıl düzenlenen genel seçimde 26 milletvekilliği kazanmayı başarmıştır.[21] Parti, 1914 yılına kadar ulusal çapta örgütlenmesini tamamlayamadığı için, Liberal Parti ile gayrıresmi bir anlaşma halinde, farklı seçim bölgelerinde birbirlerinin adaylarını destekleyerek ve bu partiye rakip olmayarak faaliyet göstermiştir.[22] Birinci Dünya Savaşı döneminde ülkede kurulan koalisyon hükümetinde, işçi Partisi, eğitim işlerini üzerine alan Arthur Henderson (1863-1935) ile tarihindeki ilk Bakanı çıkarmıştır.[23] 1918 yılında ideolojik yenilenmeye de giden parti, sosyalizmi temel ideolojisi olarak benimsemiş ve Fabian Topluluğu liderleri Sidney Webb ve Beatrice Webb tarafından hazırlanan “işçi Partisi ve Yeni Toplumsal Düzen” (Labour and the New Social Order) programını[24] kabul etmiştir. Buna karşın, 1918 seçimlerinde beklediği başarıya ulaşamayan ve 57 milletvekili çıkarabilen parti, 1922 seçimlerinde ise Ramsay MacDonald (1866-1937) liderliğinde iyi bir performans göstermiş ve 142 milletvekilliğiyle -Muhafazakâr Parti’den sonra- ülkedeki ikinci büyük parti ve anamuhalefet partisi haline gelmiştir. Bu, partinin merkez siyasete dâhil olması ve meşruiyet kazanması açısından çok önemli bir dönüm noktasıdır. Bu dönemde Muhafazakâr hükümetin düşmesi üzerine de, parti, 1924 yılında Ramsay MacDonald ile Liberal Parti’nin desteklediği bir azınlık hükümeti kurarak, ilk kez Başbakanlık makamını kazanmayı başarmıştır. Ancak Sovyet sempatisi ve komünizm eleştirileri nedeniyle, MacDonald ve işçi Partisi’nin bu ilk hükümet deneyimi bir yıldan kısa sürmüştür.[25] Büyük Buhran’ın başladığı 1929 yılı genel seçimlerinden birinci parti olarak çıkmayı ve 288 sandalye kazanmayı başaran Labour, Ramsay MacDonald liderliğinde bir kez daha Liberallerin desteğiyle hükümeti kurmayı başarmıştır. Ancak bu dönemde sosyalist programını uygulama imkânı bulamayan ve başarısı büyük ölçüde Liberal Parti’nin desteğine bağlı olan parti, kısa sürede iç karışıklıklara boğulmuş ve bunun neticesinde 1931 seçimlerinde milletvekili sayısı 52’ye kadar düşmüştür.[26] Ancak 1929-1931 döneminde de işçi Partisi yine ilerici kimliğini ispatlamış ve Britanya tarihinin ilk kadın Bakanını (Margaret Bondfield) çıkarmıştır. 1935 yılında oy oranını ve sandalye sayısını (154) arttırmasına karşın 1931’den 1940’a kadar iktidardan uzak kalan parti, 1940 yılında Muhafazakâr Winston Churchill Başbakanlığında kurulan ulusal hükümette ise koalisyon ortağı olarak yer almayı başarmıştır.[27]

    işçi Partisi’nin asıl büyük çıkışı, savaş sonrasında yapılan 1945 genel seçimlerinde oldu. 1935 yılında partinin başına geçen Clement Attlee (1883-1967) liderliğinde bu seçimde beklenmedik büyük bir patlama yapan parti, 393 sandalye kazanarak ilk kez tek başına bir hükümet kurmayı başardı.[28] Bu sonuç, savaş döneminde yaşanan ekonomik sorunlara halktan gelen tepkiyi ve dünyada yükselen sol ekonomik politikaların (devletin aktif yatırım ve istihdam politikalarını savunan Keynesçi ekonomik anlayış) gücünü gösteriyordu. Partinin seçim öncesinde ilan ettiği manifestosu ise, “Gelecekle Yüzleşelim” (Let Us Face the Future) adını taşıyordu[29] ve sefalet, bakımsızlık, hastalık, cehalet ve işsizlikle mücadeleyi amaçlıyordu[30]. Attlee liderliğinde 6 yıla yakın süre tek başına iktidarda kalan parti, bu dönemde birçok yeniliği gerçekleştirmeyi başarmıştır. Bunlar arasında kuşkusuz en dikkat çekici olanı, sosyal devletin başarılı bir uygulaması olarak kamuoyuna sunulan Ulusal Sağlık Sistemi’dir (National Health Service-NHS). Bu projenin mimarı ise, Başbakan Attlee ile birlikte, dönemin Sağlık Bakanı Nye Bevan veya Aneurin Bevan’dır[31]. Ayrıca yine bu dönemde, imar ve toplu konut projelerinde yapılan atılımlar ve bazı sektörlerdeki (kömür madenleri, elektrik ve gaz, sivil havacılık, demiryolları ve ingiliz Bankası) kamulaştırma hamleleri[32] dikkat çekmiş ve dönemin koşullarında işçi Partisi ile refah devleti temelinde tarihsel bir uzlaşıya varan Muhafazakâr Parti’den de fazla eleştiri almamıştır. Attlee döneminin diğer önemli icraatları ise; 649 yeni okulun açılması, kadın ve çocuk hakları ile kadınların iş hayatındaki konumunun güçlendirilmesi, çocuk hakları yasasının birleştirilerek özel yasa ile koruma altına alınması ve sendika yasası ile -işçilerin- grev, sendikaya üye olma, sözleşme ve diğer sendikal hakları güvence altına alınması olmuştur.[33] Buna karşın, büyük sanayici ve yatırımcılara getirilen yüksek vergiler, zamanla üretim ve işsizlik konusunda ülke ekonomisine tehdit oluşturmaya başlamış ve işçi Partisi’ne yönelen orta sınıf desteğini azaltmıştır. Bu dönemde Hindistan’ın bağımsızlığını kazanması da iktidara yönelen eleştirilerin sıklaşmasına neden olmuştur. Bu nedenle, 1950 seçimleri az farkla kazanılsa da, 1951 erken seçiminde iktidar yine Muhafazakârlara devredilmiştir.
    0 ...
  8. 5.
  9. insan şehveti, açgözlülüğü, bencilliği 20.yy da var olmadı ki, 21. yy a geçince sona ersin. amerikanın ırak işgali, suudi arabistan ve katar gibi dinci rejimlere satılan tonlarca silah, bu yolla köşeyi dönen milyarder oligarklar, bu esnada din ve mezhep çatışmalarında can veren, yeraltı kaynakları yağmalanan milyonlarca masum, bağdatın işgali esnasında ikinci dünya savaşında harcananın onlarca katı bombanın patlaması, amerikan pornografi, turizm ve eğlence sektörünü besleyen uyuşturucu tekellerinin latin amerikada insanları kıtır kıtır doğrayarak serbest piyasanın bir ayağını oluşturması bile ne denli korkunç bir dünyada yaşadığımıza ışık tutuyor.

    https:// http://www.gorecenter.com/funky-town-video/

    "MEKSiKA Funky Town, bazen funkytown olarak da yazılır, internette dolaşan çok ünlü bir kanlı videodur. Meksikalı bir uyuşturucu kartelinin üyeleri, bir adama insanlık dışı bir şekilde işkence yapıyor. Yüzündeki deriyi yüzdüler ve ellerini kestiler. Video sırasında makbuzla boğazını kestiler. Bilincini kaybetmesin ve acı çekmesin diye kanına adrenalin enjekte ettiler.

    Videonun arka planında Guns N' Roses'un Sweet Child O' Mine şarkısı çalıyor. Daha sonra Lipps Inc'in Funky Town şarkısı"
    0 ...
  10. 6.
  11. abd nin dibindeki güney amerikada orta doğu ve güney asyada eşine benzerine rastlanmayan kadın cinayetleri söz konusu, kolları bacakları çaprazlama bağlanıp kör palalarla doğranan, gözleri komando bıçağı ve kaşıkla oyulan jamaikalı, meksikalı, kolombiyalı yoksullar global marketin pedofilleri, kartelleri, teröristleri de elmas, uyuşturucu, silah kaçakçılığı için kullanan kirli bir netwörk olduğunu kuşkuya yer bırakmayacak biçimde ortaya koyuyor.

    sizin savunduğunuz liberal değerlerle gore sitelerinde teşhir edilen, küresel yağma ve talan ekonomisinin yol açtığı cehaletin, yoksulluğun, yamyamlığın ve vahşiliğin zerre alakası yok.

    tamamen hayal aleminde yaşıyorsunuz.

    en çok da siz.
    0 ...
  12. 7.
  13. https://galeri.uludagsozluk.com/r/2341387/+
    https://www.youtube.com/w...h?v=aaWIiAFvZy8&t=46s
    abd nin dibindeki güney amerikada orta doğu ve güney asyada eşine benzerine rastlanmayan kadın cinayetleri söz konusu, kolları bacakları çaprazlama bağlanıp kör palalarla doğranan, gözleri komando bıçağı ve kaşıkla oyulan jamaikalı, meksikalı, kolombiyalı yoksullar global marketin pedofilleri, kartelleri, teröristleri de elmas, uyuşturucu, silah kaçakçılığı için kullanan kirli bir netwörk olduğunu kuşkuya yer bırakmayacak biçimde ortaya koyuyor.

    sizin savunduğunuz liberal değerlerle gore sitelerinde teşhir edilen, küresel yağma ve talan ekonomisinin yol açtığı cehaletin, yoksulluğun, yamyamlığın ve vahşiliğin zerre alakası yok.

    tamamen hayal aleminde yaşıyorsunuz.

    en çok da siz.
    0 ...
  14. 8.
  15. işçilerin on saat çalışmasının beyne, insan sağlığına, insan toplumuna hiçbir yararı yok.

    pazarlama stratejileri, karlı sektörlerin menfaatleri için kadın cinayetlerini, dinciliği, gericiliği, cehaleti teşvik eden, sıradanlaştıran, görmezden gelen ekonomik ticaret ağının yine insan sağlığına ve insan toplumuna faydalı hiçbir yönü yok.

    buna dair hiçbir bilimsel delil de yok.

    tam tersi tezleri kanıtlayan milyonlarca veri aksine.

    yani liberal kapitalist ideoloji, tamamen birtakım ideologların kaleme aldığı hayal ürünü varsayımlardan ibaret. hemen hemen hepsi, varsayım. tez dahi değil. ve birçoğunun yanlışlığı da 21.yy da vuku bulan global çöküş ve iklim kriziyle ayyuka çıktı.
    0 ...
  16. 9.
  17. mesela su kıtlığını chp izmir belediyesinin yaptığı gibi, insanları duş alırken daha az su tüketmeye zorlayarak çözemeyiz, zira içilebilir suyun tamamı endüstriyel faaliyet gösteren sanayi tesislerinde, fabrikalarda cnc tezgah gibi dev makinelerin üretilen ürünü soğutması için kullanılıyor ve patronların kar tutkusu uğruna heba ediliyor. hiçbir işçinin karnına daha fazla ekmek girmezken.

    yani patronların arz çılgınlığını ve kar tutkusunu sona erdirmeden su kıtlığı sorununu da çözüme kavuşturamayız.

    burada piyasayı halkın yararı lehine denetleyen bir mekanizma şart!
    0 ...
  18. 10.
  19. cengiz, koç ve sabancı reklamlarında dahi rastladığımız geri dönüşüm hikayesi tamamen palavra!

    dünyadaki plastiklerin hemen hemen hepsi bildiğiniz fosilleşmiş canlıların kalıntılarından elde ediliyor. organik bazlı bir yapıda bir süre sonra illa ki bozulacaktır.

    işlenmemiş plastiklerin çok küçük bir kısmı dönüştürülebilir formda. onlarda birkaç kez.

    yani dünya abd li firmaların çin aracılığıyla ürettiği çöpler yüzünden yaşanmaz hale gelmek üzere, bunları denizlere bocalayarak, taşeron ülkelere dağıtarak devasa çöp yığınlarının önüne de geçemeyecekler.

    kapitalist pazarlama taktikleriyle bize sunulan çözüm reçetelerinin hepsi yalan!
    0 ...
  20. 11.
  21. serbest piyasa, yoksul emekçi halk aleyhine, zengin bireyler lehine plastiği sırf daha ucuz olduğu ve patronlara daha fazla kar payı bıraktığı için tercih ediyor, bunun bilimsel neticeleriyle hiçbir zaman ilgilenmediler!

    kapitalizmin bilimsel olduğu tezi külliyen yalan anlayacağınız, buna benzer on binlerce örnek sıralayabilirim.

    piyasanın faydalı varsaydığı üretim tercihlerinin hiçbiri bilimle, halkın çıkarlarıyla, bilimle, akıl ve mantıkla uyuşmuyor!

    küçük bir azınlığın bireysel özgürlük ve haklar gereği karını maksimize etme arzusu hariç!
    https://evrimagaci.org/pl...ir-malzeme-degildir-11017
    0 ...
  22. 12.
  23. biz, kapitalizmin insanlığa dikta ettiği gibi özerk, bağımsız, atomize, safi bireysel varlıklar değiliz. her birimiz vücudu meydana getiren hücreler gibiyiz. birbirimize muhtacız. tıpkı aciz bir bebeğin anne sütüne, babanın koruyuculuğuna ve anneyi beslemesine ihtiyaç duyması gibi. aynı besin bir dokuya nasıl ki eşit miktarda dağılmadığı vakit ölüm gerçekleşirse aynısı toplumlar ve devletler için de geçerli. hele ki zenginlerin bireysel arzularının küresel yıkımı, kıtlığı, açlığı ve susuzluğu tetiklediği günümüz dünyasında. bedenimize bakıp ibret alamıyor, hala sosyalizm karşıtı tezlere bel bağlıyorsak bu beyni ne diye taşıyoruz ki?
    0 ...
  24. 13.
  25. bedenimiz bu işi milyarlarca yıldır gerçekleştiren tabiata bağlı.

    biz, sadece insanlığı değil, tabiatı da fesada uğratıyoruz serbest piyasacı, yağma, talan, işgal ve kölelik düşkünü bu sapkın düzenle.

    siz hiç insan bedeninde genel dokuya, organa aykırı biçimde büyüyen bir hücreyle karşılaştınız mı?

    bilim bunları kanser ve tümör olarak adlandırıyor. varoluşları bedenin bütün kaynaklarını sömürüp nihai ölümünü hızlandırmaktan başka hiçbir boka yaramaz.
    0 ...
  26. 14.
  27. Coğrafya kader değil demekki.
    Meksika ve ABD iki yan yana ülke.
    Komşu iki şehrin birindeki terörü ve fakirliği öbür komşu şehirde göremiyorsun.

    Kuzey Kore ve güney Kore arasındaki fark nedir?

    Türkiye ve iran arasındaki gelir farkı nedir?

    Özgürlükler arttıkça gelir artar.
    1200lerde magna Carta yazıldığında kral sermayeyi dokunulmaz yaptığında kapitalizm Bambaşka bir sürece girdi.

    ingiltere'de fabrika işçiler hak mücadelesi verebilirken, biz 18.yy da padişahın hala kuluyduk.
    Kapitalizm bir süreç geçirdi Ama başarılı oldu.insanlığa faydalı oldu. Suya, giyeceğe, yiyeceğe, elektriğe, ısınmaya, eğitime, teknolojiye ulaşımı sağladı.
    300 yıl önce sadece kralların giyebileceği elbiseleri, bugün bizler bir sene sonra çöpe atıyoruz.
    Bilgi çağını yaratan da kapitalizmin rekabetçiliği.

    Alman kraliçesi kazak dokuma makinelerini yasaklarken, ingiltere'de patent yarışı başlamıştı.

    Sermaye yeni icatlara ortak olup, patent haklarını satın alıyordu. Patent alanlarda öyle çok eğitimli insanlar değildi. Sadece sermaye insan sorunlarına verimli çözümlere para yatırdı.

    Sovyetlerse silah taklidi yapmaktan öteye gidemedi.

    Meritrotik Çin Halk Cumhuriyeti de asla ABD ve AByi taklit etmekten, takip etmekten öteye gidemeyecek. Çünkü bireysel hak ve özgürlüklerin olmadığı yerde özgür düşünce olamaz. Özgür düşüncenin olmadığı yerde yaratıcılık olamaz.
    Meritlerin egemen olduğu Çin ancak silikon Vadisi'nin kopyasını yapar. ileriye gidemez. Çünkü komünist partiyi geçemez.
    0 ...
  28. 15.
  29. Ha bu arada insan vücudunda da dünyada da hiçbir düzen yok. Dünyanın başlangıcundan ( belki de yaratıldığından) beri kaos var. Kaosa Uyum sağlayabilen değişikler devam ediyor.
    (bkz: survival of the fittest)
    0 ...
  30. 16.
  31. Fakir ülkenin eşit gelirdeki vatandaşları vs zengin ülkenin farklı gelir düzeyindeki vatandaşları.

    Nasreddin Hoca'ya sormuşlar: yazı mı seversin, kışı mı? Hoca baharın gözü mü çıktı " demiş.

    Avrupa Birliği'nin sosyal demokrasisi ve liberal ekonomisi neyinize yetmiyor?
    0 ...
  32. 17.
  33. başlangıçta türkiyede de, suudi arabistanda da benzer koşullar egemendi. kadına ve eğitime bakış açısında bir nebze olsun yol kat edilebildiyse bunu halkçı devrimlere, toplumsal çürümeyi de kentleşme ve endüstiriyel kapitalizmin yozlaştırıcı etkilerine borçluyuz.

    kapitalizm ve bireysel özgürlükler arasında hiçbir ilişki yok.

    avrupa ve anglosaksonlara özgü değerlerle dünyanın geri kalanı hiçbir ölçütte bağdaşmıyor, uyuşmuyor.

    allah aşkına katar, suudi arabistan, kuveyt, bayreyn kişi başına düşen gelirde birçok avrupa ülkesinden ve abd eyaletinden önde, hangi özgürlükte ilk ondalar?

    hangi özgürlüklerde halkçı devrimlerle bugünkü şeklini kazanmış türkiyeden daha ileri bir pozisyondalar?

    google, youtube gibi firmaların reklam politikaları bu insanları kendi kültürel dünyalarına hapsetmekten ve daha da geriye gidip komplo teorilerine sarılmalarına vesile olmaktan başka neye yaradı mesela?

    bu şirketler döneminde düz dünyacılıkta, evrim karşıtlığında patlama yaşanmadı mı?

    insanlar interneti en çok eğlenmek ve bilgi edinmek için mi, porno seyretmek için mi kullanıyor? reklam görselleri sağ olsun!

    insanlık, internetten önceki yüzyıla göre daha mı akil davranıyor, yoksa daha cahilane hareketler mi sergiliyoruz?
    0 ...
  34. 18.
  35. avrupa birliğinin vatandaşlara sunduğu sosyal konut, sosyal gelir, emeklilik projelerinin hepsi sovyetlerden esinlenilen ve doğrudan alınan temel haklar değil mi?

    bu hakların sunulmadığı abd neden üçüncü dünya ülkesi manzaralarına ev sahipliği yapıyor? abd de neden toplu taşıma altyapısı çinin dahi onlarca sene gerisinde. karavan tarzı evler neden çok yaygın? milyonlarca insan neden sokakta hayatta kalmaya çalışırken fuhuş ve uyuşturucu sektörünün tuzağına düşüyor?

    tekdüze birkaç örnek üzerinden ilerleyerek kapitalizm çöktü demezken, neden sosyalizm yok oldu, bitti tezinde diretiyorsunuz gelir adaletsizliğinde en kötü dönemin sakini olduğunuz halde.

    neden komünist küba ile kapitalist amerikancı jamaikayı insani yönden kıyaslamıyorsunuz? birinde sosyal konut, sosyal sağlık hizmeti her türden insani haktan faydalanabilirken diğerinde bir kartel kaşıkla gözünüzü oyabiliyor!

    o halde coğrafya kader değil mi diyeceğiz? tıpkı kapitalist meksika ve sol eksenli şili arasındaki fark gibi?!
    0 ...
  36. 19.
  37. emtia, bilgi ve teknoloji kapitalizmi ideoloji ve nüfusla ilgili olsa çin oligarkları tsmc ile samsung, apple, nvidia gibi rakiplerini egale edip kendine bağımlı kılacak, asus, msi, gigabyte gibi markalarla pcb de yaratıcılığı körükleyip abd yi geride bırakacak endüstriyel bir aşamaya varabilir miydi?

    ya da katar ve suud halkı tek ürünlü ekonomilerine rağmen farklı alanlarda amerikaya yatırım yapan milyarderlerle bu denli büyük bir refaha kavuşabilir miydi, arka planda vahşice çalıştırılıp katledilen milyonlarca göçmen işçiyle!

    nerede insan hakları!
    nerede liberalizm!
    nerede bireysel özgürlükler!
    nerede demokrasi!

    iki kavram arasında kurduğunuz ilişki tamamen faraziyeden ibaret.
    0 ...
  38. 20.
  39. "kapitalist serbestlikler" olarak düzeltilmesi gereken ifadedir. "kapital" sahibi iseniz kapitalizmin sunduğu serbestliklere işaret etmektedir. diğer bir deyişle büyük sinek olabildiyseniz hukukun ağlarını delip geçme serbestliğine sahipsinizdir. bunun haricinde kapitalizm, ancak özgürlük yanılsamaları üretir ki bu yolla kendi kendisini sürdürür.
    0 ...
  40. 21.
  41. Kapitalizm sorun çözer, devlet sorun üretir.

    Sen birşey yaparsın, devlet gelir onu bozar.

    Kapitalizm bireyin sorunlarını çözdüğü için başarılıdır.

    Sosyalizm toplumun sorunlarını (aslında sosyalist düzeni koruma amacı ) çözmeye çalışıp, bireyin sorunlarını gözardı ettiği için başarısızdır.

    Kapitalizm devrimleri yaratmıştır. işçi hakları sorununu da çözümünü de kapitalizm doğurmuştur. Sosyalizmi de kapitalizm ortaya çıkarmıştır.

    Devrimler komünist parti koltuğunda oturan bürokratlar tarafından yapılamaz.
    0 ...
  42. 22.
  43. Maddi gücünün ve bu gücünü koruyabilecek bir ortamın varsa hemen herşeydir.
    0 ...
  44. 23.
  45. baslik sahibi arkadas olaya cok kucuk bir yerden bakiyor maalesef. dunya hep boyle bir yerdi ve yuksek ihtimalle uzun bir zaman daha boyle olmaya devam edecek. bu toplumsal bir problem guc herzaman bir yerde toplanir bu kimi zaman devlette(sosyalizm) kimi zaman da parayi elinde tutan(kapitalizm) sinifta. sosyalizm bir ideal su an icin(ve dusunuldugu kadar ozgurlukcu bir model degil, adalet yerine esitlik sunuyor), kapitalizm sosyal devlet anlayisiyla daha fazla firsat ve ozgurluk sunuyor. alt tabaka yoksul bir gelir sinifindaysan egitim veya cesitli donanimlarla orta tabakaya gecebilirsin veya bir sekilde eline gecen parayla orta sinif veya ust sinifa hitap eden bir urun veya hizmetten faydalanabilirsin kapitalizmin sana sundugu firsat bu, elindeki parayi da istedigin sekilde harcayabilirsin buna da ozgurluk diyebiliriz. sen belki de hicbir zaman sahip olamayacagin bir seyi parayla takas edebiliyorsun cunku kapitalist ekonomi sana bunu sunuyor tabii ki seni dusundugu icin degil kar odakli, bu felsefesine kaciyor biraz sonucuna bakacak olursan karsilikli bir faydalanma hali var. ekonomik modeller degisir ve gelisir senin bu modellerde nerede oldugun ve nerede olmak istedigin onemli. sosyal devlet anlayisi bu noktada onem kazaniyor. ulu onderimiz bir asirdan daha fazla bir zaman once bunu senin icin dusunmus ve lehine gelisecek sekilde kurgulamis.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük