kanun önünde herkes eşittir. ancak bazıları daha eşittir.
13 yaşındaki n.ç. ye tecavüz edenler daha eşittir mesela ya da sokak ortasında hrant'ı vuranlar.
başörtülü olduğu için gençleri üniversiteye almayanlar daha eşittir.
deniz gezmiş'in idamına karar verenler daha eşittir. yada iskilipli âtıf efendi'nin.
28 şubatta bu ülkenin evlatlarını irticacı veya anarşist diye yaftalayanlar daha eşittir.
en çok da bu ülkeyi kaosa sürükleyen, isimsiz kahramanlar(!) eşittir.
günümüz dünyasında hiç geçerli olmayan kuraldır. türkiye'de de bulunmamasına rağmen daha global bir sorun olduğunu düşünmekteyim. yani türkiye'de çok zengin ya da önemli bir kişiyle davalık olursanız kaybedeceğiniz garantidir tamam da bu ingiltere'de de aynıdır, fransa'da da, etiyopya'da da. çivisi mi çıkmış dünyanın, ne?
muz cumhuriyetinde bile geçerli olduğu halde türkiye cumhuriyetinde herhangi bir anlamı olmayan hukukun temel ilkelerinden biri. temel nedenin ne olduğu azıcık düşünen bir insanın algılayamaması mümkün olmamakla beraber henüz algılama yetisine erişmemiş arkadaşlar için iki kelime ile "bağımlı yargı" demek isterim. tarihin her döneminde, her iktidarın öncelikli hedefi yargıyı kendine uygun bir formata sokmak olmuştur. nitekim vakti zamanında bu gizli gizli yapılıyordu ise de günümüzde artık alenen yapılmakta, iktidardan yana olanlar can ciğer iken karşıt duranlar "tu kaka itin boku" pozisyonuna sokulmaktalar. hiçbir şekilde soyut kavramlara girerek örneklendirmeye gerek yok bu durumu. iki temel örnek varın siz karşılaştırın gerisini.
ilki deniz feneri davası. artık öyle bir boyuta geldi ki olay geçenlerde çıkan bir habere göre alman mahkemeleri verin bari biz yargılayalım demeye başlamışlar. e suçun bir ayağı da orada fiili olarak gerçekleştiği için talepleri yerinde pek tabi. ha verilir mi? asla. ama deniz feneri davası tarihe üstü örtbas edilmeye çalışılan en büyük din ticareti vurgunu olarak geçecektir.
ikinci olay ise daha bugün zamanaşımına uğrayan Sakarya Pamukova tren kazası. garibim bir makiniste yıktılar tüm olayı, kalan herkes yırttı. 41 can gitti neticede.
hukuk hiçbir zaman herkes için eşit olmadı bu ülkede. bir hukukçu olarak bunu söylemekten utanıyor olsam da gerçeğin,içinde bulunduğumuz zaman dilimi içerisinde, bu olduğunu kabul etmek zorunda kalıyoruz. çünkü tek ben veya benim gibilerin seslerini çıkarması yetmemekte. veya siz sevgili sözlük yazarlarının -bazıları için pek tabi herkes alınmasın- buralarda cesaret hapı yutmuşçasına konuşup da iş ciddiye bindiğinde üç maymun mode on yapmaları yetmiyor. en son örnek twitterdaki allah cc kullanıcısı hakkında -gerçek veya değil- dava açılacağı söylentisi bile bir günde iki binden fazla takipçi kaybetmesine neden oldu adamın. ha zaten bizim gibiler konuşsa bile gün gelecek önümüz kesilecek. o güne kadar en azından cesaretlendirebildiklerimiz belki bayrağı devralmaya karar vereceklerdir. uğraşıyoruz be sözlük elden bu gelmekte.
ülkemizde kesinlikle geçerli olan ilkedir. bunu bir örnekle açıklayacağım: bugün dışarda işlerimi halletmek üzere evden çıktım. oruç da tutmuyordum ve çok acıkmıştım. gittim bir büfeden tost ve ayran aldım. büfenin yanında afiyetle yerken ordan geçen bir polis memuru 'oruçluyuz kardeşim ne yemek yiyorsun önümüzde' diye bana çıkıştı. ben de 'sizi ilgilendirmez' şeklinde cevap verdim. sonrası malum polisten ve arkadaşı olan diğer polisten dayak yedim. ama devletimiz var olsun ki hemen karakola gittim ve şikayetçi oldum. başkomiser hemen polisleri bir odada toplayıp sıraya dizdi ve bunu yapanları teşhis etmemi istedi. ben o polisleri gösterdim ve bu ikisi görevden alındılar. rahat ettim.
sonra eve dönerken teyzemin kaza geçirdiğini haber veren bir telefon aldım. onun yanına yetişebilmem için de otobanı kapatmamda bir sakınca görmedi devletimiz çok şükür. hatta teyzemin ameliyatında da tam gün yasası nedeniyle o hastanedeki görevinden ayrılan bir doktor görev aldı. bu hakları devlet bana da sunduğu için kanunlar önünde herkes eşittir diyebilirim.
not: hikayedeki ülke ve kişiler tamamıyla hayal ürünüdür.
artık doğruluğunu yitirmiş bir cümle.
en basitinden polis beni dövse bende polisten şikayetçi olsam ve desem ki ''sayın amir şu polisleri şöyle bir karşıma dizsen birde ellerine numara versende tespit etsem beni darp edeni''
soruyorum herkese ne olur?
beni polis ortaya alır en iyi ihtimalle kolbastı oynatır.
vekil oğluna ise sıra sıra dizilirler.
işte kanun işte eşitlik işte herkes.
Aslında doğru bir cümledir. Ama Türkiye'de bu cümle uygulanmaz. Şöyle bir toparlarsaaaak; Türkiye'de söylenen en büyük yalan diyebiliriz bu cümle için.
hiçbir canlı eşit olmadı, eşit değil, ve eşit olamayacak. hukukun kendisi dahi doğasında eşitsizlik barındırır. avukatlar, örneğin, eşitsizliğin oluşmasının mimarlarındandır bir yerde.