topkapı sarayı arşivinde e-11969 numarasıyla kayıtlı bulunan ve kanuni sultan süleyman'ın 38 kürt beyine hitaben yazdırmış olduğu, kürt beylerine, türkmen katliamı yaptıkları için ödül olarak osmanlı'nın zenginliklerini bahşettiği fermandır.
--alıntı--
kızılbaşların yenilmesinde fayda gösteren kürt beylerine, gerek devlete karşı gösterdikleri öz kulluk ve dilaverlikleri karşılığı olarak ve gerek kendilerinin baki müracaat ve esirhanları göz önüne alınarak, her birinin öteden beri ellerinde ve tasarruflarında bulunan eyalet ve kaleler geçmiş zamanlardan beri yurtları ve ocakları olduğu gibi ayrı ayrı beratlarla ihsan edilen yerleri de kendilerine verilip mutasarrıf oldukları eyaletleri, kaleleri, şehirleri, köyleri ve mezraları bütün mahsulleriyle oğuldan oğula intikal etmek kaydıyle kendilerine temlik ve ihsan edilmiştir.
bu münasebet ile, aralarında asla anlaşmazlık ve geçimsizlik çıkmamalı, dışarıdan müdahale ve taarruz edilmemelidir. bu emr i celile riayet edilecek, hiçbir suretle üzerinde kalem oynatılmayacak, hiçbir yeri değiştirilmeyecektir.
bey öldüğünde eyaleti kaldırmayıp bütün hududu ile mülkname i hümayun uyarınca oğlu bir ise ona kalacak, eğer müteaddid ise istekleri üzerine kale ve yerleri aralarında pay edilecektir. uzlaşmazlarsa, kürdistan beyleri nasıl münasip görürlerse öyle yapacak ve mülkiyet yolu ile bunlara ebediyete kadar ila ebed devran mutasarrıf olacaklardır.
eğer bey varissiz, akrabasız olarak ölmüşse o zaman eyaleti, hariçten ve yabancılardan hiçbir kimseye verilmeyecek, kürdistan beyleri ile görüşülüp ve ittifak edilip, onlar bölgenin beylerinden veya beyzadelerinden her kimi uygun görürlerse ona tevcih edeceklerdir.
cenabı hakkın birliği üzerine yemin ederek, bu muahhede i hümayunumu, emri celilimi tekrar eder ve mühürlerim.
ulu peygamberimizin mübüvvet ve risaleti hakkı için madem ki kürt beyleri doğruluk üzre dostuma dost, düşmanıma düşman olmaktadırlar, devletime sadık kaldıkları müddetçe ferman ı şerifime riayet etmelidirler.
bu emre karşı gelenlerin, allah'ın izniyle hesap gününde suçlu ve günahkar ve zalimlerden olmalarını niyaz eylerim amma, asıl isteğim doğruluk yolundan ayrı düşürmesindir.
bu yolda üzerlerine din ve devletime ait işler düştüğü zaman, diyarbakır ve bağdat beylerbeyleri ve etrafta bulunan kürt beyleri birlik ve beraberlik içinde olmalı, cümle asker ve savaş araçları ile düşman üzerine saldırmak için dakika kaybetmemelidirler. şeriat ve kanun dairesinden ayrılmayıp, emirlerindeki reayayaya zulm ve her türlü fenalıklardan kesinlikle sakınmalıdırlar.
her zaman devletimize itaatı, hayatın sermayesi, saadetin süsü bilip doğruluktan ve bağlılıktan kaçınılmamalıdır. cenabı hakkın lütuf ve kemeri ile, benden sonra, her kim hilafet ve saltanat tahtına geçer ise can ve gönülden doğrulukla ona tabi olmalı, tahta geçmeyip hariçte kalan oğullarımı düşmanım bilip yardım isteyecek olursa kabul etmemeli.
--alıntı--
işte muhteşem bir türk düşmanı, muhteşem süleyman.
yani başbakan hazretlerinin bildiği süleyman işte bu, gerektiğinde kendi evlatlarını dahi öldürme yetkisi veriyor kürtlere, türkmen kanıyla sulanan toprakları bil cümle bahşediyor.
işte başbakan'ın bildiği kanuni bu. idris-i bitlisi isimli şerefsiz türk düşmanının kanunisi...
iş bu muhteşem fermanın ardından kürtlerin sırtını devleti ali osmaniye dayayarak yaptıkları türkmen katliamının baş mimarları ve bu düşmanlığın işlem basamakları ve şifrelerini ise şurada bulabilirsiniz;
(bkz: idris i bitlisi/@protest sanayici)
not: yukarıdaki ferman topkapı saray arşivlerindendir, google'da aramayınız.
Bugünkü kürt sorununun temelini atanlardan biri olan kanuni'nin şaşırtmayan fermanı.
Babasının iskan politikası, kendisinin türk ve alevi düşmanlığı bir şekilde hep kürtleri koruyup kollamaları bir coğrafyanın etnik kimliğini değiştirmiştir.
Ve bu ülke ne çektiyse onun "kızılbaş" dediklerinden değil bayıla bayıla temlik ve ihsan ettiklerinden çekmiştir.
Sen ta Selçuklu zamanında Türk kılıcıyla fethedilen yerleri babadan oğula geçmek kaydıyla bunlara peşkeş çek, üstüne kendi oğullarını bile bunlara hedef göster!
babası da bölgedeki şii-alevi türkmenlere karşı kürtleri kullanmış, iran bölgesinden getirttiği sünni kürtleri o bölgeye yerleştirerek bölgenin demografik yapısını bozmuştur.
10 milyar yıldır o bölgede yaşadığını iddia eden kürtlerin çoğu yavuz döneminde gelen kürtlerdir.
bir de özal'ın kürtleri var tabi.
siyasal islamcıların tapındıkları bu üç adam, bugünkü terör sorununun mimarlarıdır.
devletin temel unsuru türklerin osmanlı'da her zaman itilip kakıldığı, sermayenin -dini sebepler de göz önüne alınarak- gayrimüslimlerin elinde olması türkleri daha bir itici konuma getirmiştir "dersaadet" için. otmanlı'nın önceleri alevi olduğu bilinen bir durum. ne zamana kadar? çelebi mehmet'e kadar. musa çelebi'ye destek veren alevilere karşı savaşlara giriştiğinden beri durmuyor bu yara. fatih döneminde akkoyunlular-karakoyunlular var, diyarbakır o zamanlar uzun hasan'ın türkmen kenti. 2. beyazıt, balkanlar'a yerleştirilen alevilere karşı girişiyor.
sonra sultan 1. selim var, o zamanlar daha yavuz değil kendisi, hatta bektaşiliği esas alan yeniçeri ocağı tarafından desteklenerek 2. beyazıd'a darbe yapmış. sonra? mısır'dan getirdiği sünni hocalar ile halkı sünnileştirip alevi şah ismail'e karşı bir sünni bloğu çekmiş. sonraki gelişmeler de herkesin malumu artık, bir kısmı da yukarıda verilmiş. kürtler de katledilen türkmenlerin boşluğunu doldurdular bölgede. (benzer bir durum 1. dünya savaşı'nda da yaşandı, ama tam aynısı değil.) batı'da, otmanlı'dan osmanlı'ya dönüşen devlete türk dendi ama osmanlı'ya türklüğünü hatırlatan adama denmeyen şey kalmadı, halen devam ediyorlar. bugün halen türklerin katledilmesine susan, ses çıkaranlara faşist muamelesi çeken, kürt ağalarına, barzani'ye, hatta öcalan'a laf bile söylettirmeyen bir irade mevcut. (sadece siyasi değil, soldan sağa bütün toplumda bu söylem devam ediyor.)
yani neymiş? türkler, nasıl curcan'da zorla müslümanlaştırıldılarsa, öyle de sünnileştirildiler. 600 yıl sonra tabii bütün sünniler "yok yahu benim dedelerim alevi değildir" diyor; benim gibi, bir sünni aileye mensup insan dahil. ama "devletin bekası, devleti ebed müddet" olayı yine bir alevi olan şeyh edebali'nin "insanı yaşat ki devlet yaşasın" felsefesinden çok uzaklar düşmüştür. o yüzden çok uzun süreli olmadı kanuni'den sonraki ihtişam. ha aleviler, "kızılbaş"lar tamamen masum muydu? tartışılır. seyit rıza'dan dhkp-c'ye yakın tarih de malum. tabii bugün çeçenistan'a, filistin'e, el kaide destekçisi sıradan insanlara bakın. ne ara bu hale geldiler, bir düşünün.