hukuk devleti, devletin her kurumunun denetime açık olmasıdır. Bu tanıma göre Türkiye kısmi hukuk devletidir. Çünkü yüksek askeri şura kararları yargıdenetimine kapalıdır.
Kanun devleti ise, tüm eylemlerini kanunda var olan duruma göre uygulayan devlettir. Kanun değiştikçe uygulama da değişir.
Bu nedenle bugün akp, türban ile ilgili durumda, kanun devleti ile hukuk devletini birbirine karıştırıp, yasamanın denetlenemez olduğu iddiasını taşır. Ve "kanuna uyma zorunluluğunu" hukuk devleti olarak tanımayarak, iki kavramın yerini değiştirir.
Yasama türkiye'de anayasal olarak diğer devlet kurumlarının , yargı ve yürütmenin, üstünde değildir. Yasama sadece ve sadece oluşumundaki kaynak bakımından, millete dayanma bakımından üstündür.
Ancak aynı üstünlük yargı da da vardır. Şöyle ki, yargı tüm kararlarını "yüce türk milleti" adına alır.
Buna göre yasamanın şuan yaptığı gibi, kaynağımı milletten aldım, dilediğimi yaparım deme hakkı, anayasal olarak verilmemiştir.
Çünkü bu tür birim durumda, kaynak millet olmaz. akp'ye oy verenler olur ki, bununda siyaset bilimindeki karşılığı, olgarşidir.
"kralin ya da padisahin buyrugu kanundur" anlayisi ile belirlenen bir devlet sistemi icin kanun yapmakta tek referans noktasi padisah ya da kraldir. dolayisiyla bir kanun veya hukumun uygun olup olmadigi tek kisinin kafa yapisi ve dusunceleriyle belirlenir ve bu anlayis kanun devletine isaret eder.
sonraki surecte gelisen oligarsi veya teokrasi icinde bu durum ayni eksende incelenebilir. mesela oligarsi icin erkleri elinde tutan bir zumre veya kurum, kanunlarin yapilmasinda belirleyicidir. yapilan kanunlarin veya cikarilan hukumlerin bu oligarsik duzenin sahiplerinin onayi olmadan ya da onlarin ruhuna uygun olmadan cikarilmasi veya uygulanmasi soz konusu degildir. teokrasi ise bir yonuyle hukuk devletine yakin gibi gorunse de aslinda bunun da kanun devletinden cok farki yoktur. kanunlarin naslara uygunlugu esastir ve burada da o naslari yorumlama makaminda bir zumre olusur ki bu durum kanun devletinden farkli degildir.
burada asil sorulmasi gereken soru sudur: halk bu kanun devletinde nasil bir statude degerlendirilir? cevap basittir. tabii hukuk dedigimiz kisinin dogustan sahip oldugu temel hak ve hurriyetler kanun koyucunun iradesini ortaya koydugu noktaya kadar kullanilir ve her hangi bir cakisma durumunda oncelik mutlaka onder veya sef'indir. devletin daha dogru bir soylemle otoritenin devamliligi esastir.
hukuk devletinde ise devlet tabii hukuku yani insanin temel hak ve ozgurluklerini koruma altina alir. mesela bizim ulkemizde kanunlarin anayasaya uygunluk sarti aranir. peki anayasa'yi belirleyen nedir? yani anayasa da bir kanun degistirilmek istendiginde referans alinan veya alinmasi gereken dusunce nedir? cevap ideal bir hukuk devleti icin tabii hukuktur. yani evrensel olarak kabul edilmis insanin temel hak ve ozgurlukler, vicdani hak ve talepler anayasa yapilirken referans alinir. buradan su sonuc cikarilabilir kanun devletlerinde belirleyici ve goze carpan nokta yasaklarin baskin oldugu bir hukuk sistemine mukabil hukuk sistemlerinde belirleyici olan ozgurluklerdir ve sadece devletin bekasina tehdit durumlarinda istisna kabilinden yasaklar konulur...
son bir nokta daha. "esas olmadan oz tartisilmaz". burada esas olan devlet veya sistemdir. dolayisiyla hukuk devleti de olsa kanun yapicilarin bireyi on planda tutarak cikardigi kanunlar birey ile devleti karsi karsiya getirdiginde, daha acik soyleyelim devletin bekasi bireyin ozgurlugu ile tehdit altina girdiginde devlet bu ozgurlugu kisitlar ki bu aslinda bir kendini koruma refleksinden baska bir sey degildir...
hayek'i okumayanlarin ve anlamayanlarin rahatlikla ortaya koyabilecekleri yanilgidir. hukukun ortaya cikisi ile kanunun yapilisini ayirdedemeyen zihniyetten korkmak gerekir.