tayyip erdoğan'ın bir ara yakalandığı hastalık. şimdi gidin bakın kendisine, adam turp gibi. tedaviyi bulduklarını düşündüğüm ancak ticaret ve ölüm dengesini sağlamak için tedaviyi yaymadıklarını düşündüğüm hastalık.
hücrelerin çoğalma hızını kontrol eden etkenlerin yıkılmasıyla başlayan hücrenin hızla çoğalıp büyümesi ve diğer organların çalışmasını bozmasıyla ortaya çıkan hastalıkların bütünüdür. malign olanlar çok hızlı büyüyüp diğer organlara metastaz yaparken bening huylular daha yavaş büyüyüp diğer organlara yayılmaz ve tedavisi daha kolaydır.
Tamda iÇinde bulunduğu durumdu yıllar önce birden bire bir grip bir öksürük zayıflama yemek yememe gibi basit semptomlar başlayan bir süreÇti. Babası tuncelide askerdir ordaki şartlar bunları ankaraya iter bir asker hastanesinde lenfoma tanısı yapıştırılır lenfoma nedir bu derken birsürü hastane ilaÇ uykusuz geÇeler ölmek istemeler gitmeden gitmek istemeler tamda 18 yaşındadır oysa iyileşmeyi değilde hiÇ hasta olmamayı isteyen bir kızdı ama hastaydı sürekli kan testleri hastanede yatma durumları bir nevi hapishane dünyada Çekilen acılar bedel ödemek neden soruları cevap kader! Derken hastalık geÇer kız iyileşir yıllar geÇer ama bir yanı hep noksandır o günler unutulmaz ki kafanın en dibinde kazılıdır adını yazarken korkulan hastalık senin iÇindeydi. Ve şuan yeniden bir hastane süreci o kız şuan 25 yaşında Çok güÇlü ama basit bir böbrek ağrısı basit olarak kalmalı daa ilerisi tedavi olmamalı evet şanslıyız erken geldiniz denmemeli artık burda durmalı. O kafar kötü insan varken gercekten neden biz ? Kimsenin garantisi yok ama kanser ile düşünmek garantiyide umutlarıda damarlarından söker alır yengeÇ gibi yapıştığı yeri bırakmayan bir illet. O kız büyüdü o kız benim ve sadece kanser den korkmadan süreÇsiz nedensiz tepkisiz testler yaptırmalıyız ama bu sefer piyango yeniden bana Çıkmasın Çıkmasın ki kanser ne ki yazabileyim herkes gibi semptomlarını unutayım. Kanser....
Ailemden bircok kisiyi aldi goturdu bu illet. sapasaglam insanlarlarin gucsuz halsiz ve cokmus haline sahit oldum. o dinc vucutlarin birdenbire yataklara dususune ve kisa surede dunyayi terk-i diyar eylediklerini gordum. simdi yine cok sevdigim bir yakinimin canina yapisti. dis eti kanamasiyla baslamis fakat ciddiye almamis yakinim. aslinda kanser 2 sene once vucuduna sinsice giris yapmis ama bu onu hic anlamamis. onemsiz diye umursamamis ve yapilacak diger tetkikleri es gecmis. simdi 2 yil sonunda kan kanseri oldugu anlasildi. 4 ay gibi bir surede coktu, bitti kadin. doktorlar ilk olumlu konusuyorlardi ama artik umutsuzlar. dun gece haberini aldik, bugun yarin vefat edebilir demis doktorlari. kendisi bilinci yerindeyken uzuluyordu size yuk oluyorum diyordu kuzenlerime. insan oyle bir durumda yuk gibi hissediyor kendisini. ne tuvaletini ne baska ihtiyaclarini tek basina karsilayabiliyorsun. temizlenmen yikanman. baskalarina muhtacsin. onlar sana severek yardimci oluyorlar ama hastaya bunu anlatabilmek cok zor oluyor. insan bambaska bir ruh haline burunuyor. simdi bilinci kapali. en yakinlarini, kendi kizini tanimiyor. boyle durumlarda bir daha dusunuyorum. hayat gercekten bombos. 4 ay icinde yok olabiliyorsun. tum o kendime gore cok onemli olupta aslinda bir o kadar da onemsiz dertlerim aklima geliyor. nelere canimi sıkmısım, nelere uzulup aglamisim diye guluyorum kendime. cunku saglik herseyin basi. halime sukretmek yerine habire yakindigim icin kiziyorum kendime.
kanser sadece kanser olan kisiyi cokertmiyor, senden de bircok seyi alip goturuyor. daha kimleri alacak kanser benden diye dusunuyorum. 2 sene once ayni zamanlarda dedemi yine kanserden kaybettim. simdi de cok sevdigim bir yakinimi kaybetmek uzereyim. gercekten de allah dusmanimin basina vermesin boylesi bir olum. vaktiniz varken sarilin sevdiklerinize, sagliginiz bilinciniz yerindeyken yapin bunu. o cok sevdigin insanin seni gorupte tanimamasi kadar aci birsey yok cunku.
insanın sadece haberlerde duyduğu ya da bir tanıdık sohbetinde "ya biliyor musun, x kansermiş" cümlesinde şahit olacağını zannettiği, kısacası en yakınlarının başına geleceğini bir türlü düşünemediği hastalık. aynı ölüm gibi, kaza gibi.
7 sene öncesine kadar her duyduğumda sadece "yazık, geçer inşallah" tepkisini verdiğim hastalığın hayatımın akışını değiştireceğini, deli gibi korkular yaşatacağını, bir şekilde iyi kötü giden ama giden şeylerin hepsinin bir anda 180 derece döndüreceğini ben de tahmin edemezdim. dediğim gibi sadece "hadi ya tüh" gibi sıradan, basit, anlık tepkilerin sebebiydi kanser benim için. insan çok yakın bi arkadaşının özne olduğu "ya biliyor musun, x kansermiş" cümlesine çok çok farklı tepkiler veriyormuş.
hele ki hastalık iyileştikten bir kaç sene sonra daha da kötü bir şekilde yeniden ortaya çıkınca.
hastalık lotosu gelip sadece size vurmuş gibi hissediyorsunuz. aynı hiç kaza yapmamış birisinin kazalarla hayatı boyunca sadece tesadüfen yolda karşılaşacağını ve olayın sadece şahidi olacağını zannettiği gibi.
çekilen acılar, sıkıntılar olayın farklı ve önemli bir boyutu ama bu durum gerçekten çok garip geliyor. mesela arkadaşlarımlayken laf bir şekilde o arkadaşımdan açılınca "ya hakikaten, ..... nasıl oldu?" sorusu, "iyi olacak inşallah" cevabı, 3-5 saniye sessizlik, yüzlerin asılması ve hayat - muhabbet kaldığı yerden devam ediyor. benim için edemiyor ama. orada takılıp kalıyorum hatta bazen oraya bile gelemiyorum.
hele ki duygularını, daha doğrusu acılarını yansıtamayan bir insansanız bu durumla yaşamak çok zor oluyor. içinizdeki yumru ilk zamankine göre küçülüyor belki ama gerçekten her yutkunduğunuzda kendisini hissettiriyor o yumru. kimsenin benimle aynı acıyı yaşamasını beklemiyorum veya hassas davranmıyorlar demiyorum, şikayet etmiyorum. ama yazının ilk başında söylediğim gibi arkadaşımın özne olduğu bir cümleye hadi ya tüh tepkisinin verilmesi garip geliyor. 7 sene önce başkaları için aynı tepkiyi vermiş olmama rağmen garip geliyor.
herkes dünyanın merkezinin kendisi olduğunu düşünüyor işte.
o yüzden bu yazıyı okuyanlardan bu illeti yaşayanların "evet ya, aynen" dediğinden, yaşamayanların da "hadi ya, tüh" dediğinden eminim.
vücudun teröre kurban gitmesidir. düşman dışarıda olduğu zaman imhası kolay olduğundan insan dışarıdan aldığı virüs veya mikropları zaman içerisinde etkisiz hale getirebilir. aynen devlet ve milletlerin dış düşmanlara çok daha kolay karşı koyabilmesi gibi. sonuçta bir savaş vardır ve mücadele yöntemi bellidir, antikorlar yabancı unsura saldırır. ama kanser içten fesat çıkaran gizli düşmanlar gibidir.
kansere gelince ise kanser bir çeşit terör gibidir. münafık bir hastalıktır. sağlıklı hücreler kanser hücresine dönüştüğünden vücut nasıl mücadele edeceğini bilemez. işte bu yüzden münafıkça davranarak gelişir bu hastalık. bizden biri gibi görünen ve alttan alttan vatanı bölmeye çalışan hain ne ise kanser de vücutta odur. doğal olarak vücut reflekslerini kullanamadığından hastalıkla baş edemez. günümüzde kullanılan kemoterapi de vücudun kalan son direncini düşürür. aynen terörle mücadelede kendi vatandaşlarını öldürdüğün gibi kendi hücrelerini öldürürsün bile bile. maalesef sonuç kaçınılmaz bir şekilde ölümdür. bu sonuç ne kadar ertelense de hastalık sinsidir ve geçti gibi görünse de tekrar tekrar ortaya çıkmaya devam eder.
bilinçsizlikten öyle bir hal aldı ki. Artık insanlar kanserden değil, yanlış tedavi yapıldığından ölüyorlar. Devlet hastanelerinin kemoterapi merkezlerine gidip bir bakın. Hastalar tozun içinde saatlerce bekliyorlar. Kimi zaman kemoterapi sırasının gelmesini ayakta bekliyor bu hastalar. En azından bir kere ozel hastaneye gidip vücut taraması yaptırın. Bu uygulama vücuttaki bütün kanserli dokuları cıkartıyor. Devlet hastanelerinde böyle bir uygulama yok size gidip bunu yaptırın demezler bile. Sadece morali yüksek tutmakla yenilmez hastanın tedavi kosulları çok önemli.
kaçışı realist bakışa göre zor olan hastalık. erken teşhis zırıltıları insanları hipokondriyak yapmaktan öteye geçemiyor. major kanserojenlerden uzak durup, fazla korkulmaması gerekendir.
kurtulma oranları çoğu tür ve safhada oldukça yüksektir, aksini söyleyenler uzman kişiler değildir itibar etmeyiniz.
öte yandan sevdiğini kaybetmek çok zor, allahtan rahmet diliyorum. ancak hep kara haberler duyrulduğundan mütevellit hastalarda çökkünlük saha da artıyor. internete giren hasta bitiyor. doktor gerçek istatistiki verilere hastaları inandıramıyor ve iş daha da zorlaşıyor.
asla peşini bırakmayan, hücrelerin şuursuzlaştığı, hastalık süresince yaşam kalitesini sıfırın altına indiren illet. büyük oranda öldürür. hastalığı yenmek diye bir şey yoktur. belli bir zaman sonra daha dirençli ve hızlı bir şekilde nükseder ve hastayı kısa sürede ölüme götürür. dermanı var saklıyorlar gibisinden cümleler yıllardır dolanıyor ortalıkta. bu konuya pek takılmıyorum açıkçası. yani ben annemi kaybettikten sonra pek kar etmiyor şimdilik... üç sene çekti. olmadı. umut etmek kavramını iliklerime kadar hissetiğim tam üç sene. olmadı.
kötü oğlum çok kötü. tam bitti kurtuldu diyorsun iki ay sonra yeniden çıkıyor ortaya. en sevdiklerinin gözünün önünde adım adım yitişini görüyorsun. onunla rehabilitasyon merkezine gitmekten başka hiçbir şey yapamıyorsun. hep bitecek hep geçecek diye umutlanıyorsun, bitiyor ama sonuç senin istediğin şekilde olmuyor...
halamı da götürmüş illetdir. kadın basurum ama acıya dayanabiliyorum diye ameliyat olmuyodu meğer kansere dönmüş önceden de dediğim gibi allah düşmanımın başına vermesin.
allah düşmanımın başına vermesin denilen şeylerdendir. normal halindeyken bile tedavisi çok zorken bir de başka organlara atarsa ne yazık ki kurtulmak mümkün değildir.
yakınından yöresinden geçmeyenlere çok uzak hastalıktır, sanırsınız ki önemli ciddi bir hastalık değil ama ansızın gelir sevdiğiniz bir insanı alır ve gider, gittiği zaman sizden çok şey götürür daha yapılacak çok şey vardır aslında dersin elinden hiçbir şey gelmez aradan 10 yılda geçse hatırladığın zaman kalbinde ince bir sızı oluşur ebediyete dek.
ingiltere Plymouth Üniversitesinde yapılan bir araştırmaya göre, aileleri tarafından sürekli azarlanan ve dayak yiyen çocukların ilerleyen yıllarda kansere yakalanma riski 2 kat daha fazla. Araştırmaya göre dayak yiyen ya da yüzüne bağırılan çocuklarda oluşan stres, yıllar sonra biyolojik değişikliklere yol açıyor ve hastalık eğilimi artıyor.
ailemden birini alan hastalık. bu sebeple kanser ve ona neden olan her şeye karşı gelişen antipati birden büyük bir nefrete dönüştü bende.
-erken teşhis (kanser taraması yaptırmak )
-kansere neden olan maddelerden uzak durma (sigara vs.)