eskisi kadar korku yaratmayan öğrenmedir. eskiden ben kanserim dediğinde Allah rahmet eylesin derlerdi şimdi ise geçmiş olsun diyorlar. bilim geliştiği için kanser eskisi gibi tedavisi olmayan* bir hastalık değil. zaten günümüzde radyasyon yayılımı çoğaldığı için * millet grip olur gibi kanser oluyor.
Haziran 2015.
Boynumda bir kitle,doktorlar, hastaneler... Bir cok test ve en sonuncusu biyopsi sırasında öğrenmiştim. Yattığım yerden doğruldum annemle göz göze geldim ne denebilirdi ki.
tam 4 yil once bu zamanlardi. henuz yeni mezundum. hayatimda ilk defa calisacagim ve para kazanacagim bir sirketle is gorusmesine giriyordum. Kirkli yaslarda, telasli ve yogun oldugu her hareketinden belli olan bir kalite muduru 1,5 saat gecikmeli de olsa is gorusmesi icin bizi beklettikleri sikici yere gelmisti. bizi diyorum, cunku insan kaynaklarinin is adaylarina pek saygisi olmadigi icin bir muhendislik pozisyonuna adaylari ucer ucer cagiriyorlardi. yasi benden daha buyuk olan diger iki adayla birlikte bekledigim o sikici odadan bir an once kurtulmak istiyordum. henuz is gorusmesine baslamadan kafamda bitirmistim bu firmayi. burada ise baslamayacaktim. gercek dunyayi henuz bilmedigim icin kendime inanilmaz bir guvenim vardi.
kalite muduru odaya girer girmez kibar bir sekilde kusura bakmayin beklettim, cok ozur dilerim deyince ben biraz yelkenleri suya indirdim, ama hala biraz sinirliydim. telasli bir ses tonuyla kim gelmek ister once diye sorunca hemen atlayip 'ilk ben gelebilir miyim' dedim. her zamanki gibi aceleci ve sabirsizdim. bu bencilligi yaptim cunku ne de olsa istemiyordum burada calismak. gel bakalim dedi ve iceri girdik. fork lift operatorune doldurttuklari is formu ile muhendise doldurttuklari is formu ayniydi, dolayisiyla ismim, mezun oldugum okul ve aldigim birkac dandik sertifika disinda hicbir ozelligimden bahsedememistim. iceri girince cok babacan bir sekilde sorular sormaya basladi. ben deri ceketli, sakalli ve motorcu botlarimla hic is gorusmesine gelmis gibi olmasam da o beni ciddiye alarak abicigim diye hitap ederek sevecen bir yaklasimla beni anlamaya calisti. biraz sasirmistim. 5. dakikanin sonunda bu adami sevmeye basladigimi anladim ve birsey soyleyebilir miyim dedim. tabi buyur dinliyorum dedi ve universite yillarim boyunca yaptigim basarili projelerden ve yurt disi deneyimlerimden bahsettim. cok hosuna gitti ve 9. dakikada beni ise alacagini belli eden cumleler soyledi. gulumsedi, elimi sikti ve odadan ciktim.
1 hafta sonra bir telefon geldi, insan kaynaklari iki hafta icinde baslayabilir misin diye sordu ve iki hafta sonra ise baslamak icin is yerine gittim. kalite muduru ile gorusebilir miyim dedim. o yok dediler ve beni kalite ofisine yonlendirdiler. cok buyuk fabrikaydi. bir kac saat sonra anladim ki kalite muduru beni is gorusmesi yaptigi pozisyon icin degil baska bir pozisyon icin ise almisti. cok sasirmistim. ve aradan bir kac saat daha gecti. kalite muduru ne zaman gelecek, nerede gibi sorularimdan sikilan bir sef bana gercegi aciklamak zorunda kaldi. maalesef tuylerimi diken diken eden o cumleyi duydum. bir onceki cuma dudaginda cikan ve gecmeyen bir yara icin doktora giden kalite muduru o gun akciger kanser oldugunu ogrenmis ve pazartesi ise gelememisti. adeta soktaydim. onun icin bu ise baslamistim fakat o artik bu fabrikada olmayacakti.
orada calistigim 1,5 yil boyunca ara sira gorusme firsatimiz oldu. sirket icinde benim canimi sikan, uzen herseyi duzeltmek icin elinden geleni yapti. hatta pozisyonumu degistirmek isteyen bir kalite sefine hasta haliyle karsi cikip beni o aldigi pozisyonda israrla calistirmaya devam etti. hasta haliyle bile ilgileniyordu benimle. 1,5 yil sonra daha iyi bir sirkette ayni pozisyonda calisacagim bir is buldum. dilekceyi verdikten bir gun sonra kalite mudurunun durumunun cok kotu oldugunu, artik konusamadigini ve son gunleri oldugunu ogrendim. cok aci vericiydi. bir hafta sonra vefat etti. yeni sirkette is basi yapacagim tarihten tam iki gun once bir cuma gunu topraga verdik kendisini. ben ise basladigimda kanser oldugunu ogrenen bu muhtesem kis,i benim isi birakmamla birlikte vefat etti. bu 1,5 senelik surecte anladim ki dunyanin en onemli isini de yapsaniz, bir gun dudaginizda cikan bir yarayla hayatiniz degisebilir. o yuzden bu dunyada yapilan herseyin gecici oldugunu anladim. turkiye'nin en buyuk otomotiv yan sanayinlerinden birinde kalite muduruydu, onlarca firmadan yuzlerce insan agzindan cikacak bir kelimeye bakiyordu. fakat o artik yok.
su an ucuncu sirketim olan dunyanin en buyuk otomotiv sirketlerinden birinde, yurt disinda calismaktayim. ilginc olansa, hala onun israrla calismami istedigi poziyondayim. yani beni o 9 dakikalik is gorusmesinde taniyip oyle bir analiz etmis ki, bu pozisyon bana dunyanin en iyi sirketlerinden birine gelmemi sagladi. fakat asil unutmamam gereken sey de su ki hangi pozisyonda, hangi sirkette calisirsam calisayim bir gun dudagimdan kucuk bir yara cikabilir ve hayatim tamamen degisebilir.
bu uzun yaziyi sabredip okudugunuz icin hepinize tesekkur ederim.
o anki psikolojiyi bilemem ama her zaman yaptığım şeylere ek olarak bi de gider hastanede tedavimi olurdum sanırım. ya da yatırırlarsa kitap isterdim bizimkilerden sürekli.
kendime olacak pek çok şeyi umursamam genelde. aileme sevdiklerime bi şey olmasın. hatta inanılmaz gönül rahatlığı ile söylüyorum onlardan birinin başına gelecek varsa da bana göndersin allah.
imkanınız varsa, öğrenildiği gibi amerikaya yerleşmeyi, orada tedavi görürken de medical marijuana gibi bitkisel ek tedavilerden yararlanmayı gerektirecek durum.
sabah akşam ot içmek kanserin gelişimini yavaşlatır, hatta tersine çevirir.
korkutan bir durumdur. kanser=ölüm algısı halk arasında yüksek olduğu için, içten geçen ilk şey 'ben ölecek miyim' olur. öldürse öldürse bu korku öldürür.
neden bilmiyorum beni korkutmamış olan durumdur. önümde acı dolu uzun bir zaman var biliyorum ama korkmuyorum. şu dakikadan sonra hayatta yapmak isteyip yapamadığım şeyleri yapmaya çalışmaktan başka şansım yok. belki hayal dediğim bir çok şeyi ölüme yaklaştığım için yaşayacağım, bu biraz olsun mutlu ediyor beni.
kansere yenilmekten korkmuyorum. beni en çok üzen şey 4 yıldır uzattığım sakallarımın dökülecek olması ve belki bir daha uzadığını göremeyecek olmam.
Tiye alınır gibi açıklamasının yazıldığını hissettiğim başlık.
O yüzden s.ktirin.
Durum bu kadar basit değil öyle aşama aşama yazınca bir Bok yapmış olmuyorsun. Zırvalamakdan başka. "Anlatılmaz yaşanır" tabirinin can bulmuş halidir.
.
Elbette ki keyifli bir durum değildir.
Lakin onkolojik gelişmeler ve kişinin psikolojik anlamda verdiği emeklerle, yüz güldüren sayısız olumlu örnekler vardır.
Tedaviye harfiyen uymak, olumlu bir kişilik, beyine, " iyileş" komutunu göndermek önemlidir.
Bu zorlu süreci yaşayan herkese geçmişler olsun... Şifalar olsun...
Her şeyin kıymeti artar. Hiçbir şeye tam olarak odaklanamazsınız, hobileriniz hiçbir şey ifade etmez. Kimseye söyleyemezsiniz. Zamanla renginiz solar, bilekleriniz incelir, sık sık bayılırsınız. Ne zaman "bu gece uyumayacağım" derseniz saçma sapan düşüncelere kapılırsınız, sabahı görmek şüpheli hâle gelir. Ölüm korkusundan değil, beddua dahi edemeyen biri olursunuz. Yalnız kalmaya korkar, ailenizden kaçarak yaşarsınız...
kendim öğrendiğimde sadece şaşırdım. belki hayata çok değer vermediğimdendir. çevreme bile başlarda söylemedim. zamanla hastaneye çok sık gitmemden ve yan etkilerinden anladılar ama alışarak oldu. yani bana koymadı. çevremdekiler de alışarak hissettiğinden sorun olmadı. sonuçta atlattım. ama bizce basit bir kaç sorun üzerine gittiğimiz doktorun annemin kanser kanser olduğunu ve 3 aylık ömrü kaldığını pat diye söylemesi üzerine 1 hafta içime ağlamak nedir öğrenmiştim. hani bir şarkı sözü vardır "öyle bir yaprak döktüm ki, görse sonbahar kıskanır" işte öyleydi. onun sonucunu da yazayım. gerçekten annem çok şükür halen iyi ve 13 yıldır yaşıyor. o hayatı ve bizi bırakmadı, biz de onu bırakmadık. bize o haberi veren doktoru ise trafik kazasında kaybettik.