6. Filo'yu protesto eden solcu gençler için atardı.
Bugünlerde Deniz Gezmiş ve arkadaşlarına ağız dolusu küfürler yağdıran Mehmet Şevket Eygi gibilerin, o günlerde "din / iman" adına yaptıkları aşağılık propagandanın ve kışkırtmanın etkisi altına girip galeyana gelmezdim.
Bu tür yaklaşım tarzını en azından "utanç verici" bulurdum...
Bir "kötü"den kurtuluşu, bir başka "kötü"de aramanın ve "kötüler arasında bir tercih" yapmaya kalkışmanın insanı küçük düşüren bir iş olduğunun ayırdında olurdum.
Böylesi bir tercihin insanlık onuruna yakışmayacağını düşünürdüm.
Hangi konjonktürde yaşarsam yaşayım...
Biraz izan, biraz insanlık ve biraz şuur sayesinde...
Hangi tarafı seçmem gerektiğini idrak edebilirdim.
"Deli misiniz? Ne yapıyorsunuz?" diye haykırırdım.
"Kötünün iyisini savunmak size mi düştü?" derdim.
* * *
Gelin görün ki...
ilahi takdir işte!
O gün orada değildim...
Ve fakat...
Aklımın erdiği andan itibaren...
Orada olmadığım halde...
Orada olup bitenler nedeniyle "suçluluk" duydum.
Ne zaman o "Kanlı" Pazar gününden söz açılsa yüzüm kızardı...
Hele o günlerde milleti 6. Filo'nun yanında "Allah için cihada" çağırıp kışkırtan adamların, bugün bir parça utanç duyup en azından seslerini kesmek yerine...
Hálá eski kinlerini dipdiri tutup Deniz Gezmiş ve arkadaşlarına ağız dolusu küfürler yağdırdıklarını gördükçe...
Yüzüm kızarmaya devam ediyor.
Bu manifestoyu da işte bu yüz kızarıklığı içinde yazıyor ve diyorum ki: