kanal d nin canlı yayın rezaleti

    1.
  1. Canlı yayında bir anneye çocuğunun ölüm haberini vererek gerçekleştiği rezalettir.

    http://www.youtube.com/wa...p;feature=player_embedded

    http://www.internethaber....inanilmaz-gaf-309944h.htm

    Sessiz kalmak istemiyorsanız;

    http://www.rtuk.org.tr/sayfalar/gorusoneri.aspx

    Şikayet edecekler için;

    Kuruluş Adı: Kanal D

    Program Adı: Ana Haber Bülteni

    Yayın Tarihi: 17 Kasım 2010

    Yayın Saati: 19:00

    Ekleme;

    Eksileyen Doğan Grubu çalışanlarına sevgiler.
    241 ...
  2. 8.
  3. "ahlak hiçbir şeydir, reyting her şey!"

    edit: seyretmicem sizi ibneler!!!
    40 ...
  4. 4.
  5. Kanal D'nin "sıçtığı" an... Kadının acısını hissettim resmen yüzünde ki o ifadeden. insanlık öldü.
    32 ...
  6. 7.
  7. eğer bu ülke muz cumhuriyeti değilse, cezasız kalmaması gereken rezalettir. bu işin artık insanlıkla alakası kalmadı.

    bi ülke düşün ki her kurum kokuşmuş. bi ülke düşün ki vatandaşları, ben dahil, bu kadar rezillik arasında susarak, gözümüzü kaçırarak, idare ederek ayakta duruyor.

    bir ülke düşün ki neyse böyle ülkenin ben taa mına koyim.

    basit bi form var bu linkte. 2 dakika doldurup gönderin, hiç değilse bu kez rezilliğe küfür etmekle kalmayalım. kanal d'nin bu hadiseden sonra günlerce kapalı kalması gerek ya, bi belgeselle kotarırlar yine.

    http://www.rtuk.org.tr/sayfalar/gorusoneri.aspx
    26 ...
  8. 92.
  9. adı geçen kanalı izlememekte ne denli haklı olduğumu göstermiş epic fail. vakadan haberdar oluşumun üzerinden saatler geçti, yeterince sakinleştiğimi düşünerek yazıyorum bunları. uyumaya çalıştım, o annenin feryadı çınladı durdu kulaklarımda. kimse de çıkıp 'vay linç ettiniz, abarttınız' demesin. empati herkese lazım...

    canlı yayın kazasıymış, bilgi kirliliği varmış öyle mi? bak kardeşim, canlı yayın kazasına örnek vereyim sana. amerikalı bir kadın muhabir sokakta haber sunarken arkasından çıplak bir adam koşarak geldi ve gürültülü şekilde osurdu tam yanından geçerken. işte bu canlı yayın kazası, beklenmedik bir şey... peki kanal d ana haber bülteninin sevgili editörleri ve muhabir hanım o eve giderken mümkün olan senaryoların, doğabilecek sonuçların farkında değil mi? birkaç tanesini yazalım: çocuk bulunur, evde sevinç gözyaşları sel olur, muhabir mutludur, muzaffer kumandan edasıyla anonsunu yapar ve merkeze döner... ya da çocuğu arama çalışmaları devam eder, yayın süresince herhangi bir sonuca ulaşılamaz. veya en kötüsü berat'ın başına kötü bir şey gelir. ölmüştür ya da tecavüze uğramıştır. bunları öngörmek çok mu zor? son dönemlerde kıyasıya eleştirilen ordunun bir uygulaması var; şehit olan askerin ailesine haber verilirken subayların yanında sağlık görevlileri de olur. gerçekleşebilecek bir soruna anında müdahale ederler. peki küçük çocuğu odadan çıkartan siz çok bilinçli ve her şeyden önce anne olduğunu belirten sayın muhabir, kadıncağız orada kalp krizi geçirse ne yapacaktınız? canlı yayında ölümü saniye saniyesine gösterdik diye bunu bir habercilik başarısı mı addedecektiniz? madem annesin, duyarlısın, söyleme. bu haberi o anda vermeye senin hakkın yok. böyle bir riske girmek bir yana henüz kesinleşmiş bir bilgi de yok ortada. üçüncü şahıslara bildirmiyorsun bunu güzel ablam, anne o kadın. canı gitmiş, her saniye aklında çocuğu var, binlerce kötü düşünceyle savaşıyor. ayrıca bunu ekran karşısındakilere göstermeye ne hakkınız var? hani öyle John Donne sayılmam, 'bir insanın ölümüyle eksilirim ben' deyip de her ölüme üzülebilen biri değilim, keşke öyle olsaydım fakat bunun da hayatın bir gerçeği olduğunu bildiğimden, yakınlarım ve tanıdıklarım dışında biri öldüğü zaman üzüntüm yüksek boyutlarda olmuyor. lakin ölüme üzülen insanları görmeye dayanamıyorum işte. zaten dememişler mi 'ölen gitti kurtuldu, kalana zor'diye. kaç kişinin alnında yazılı evladını ya da kardeşini, ne bileyim sevgilisini kaybetmek? kaçımız aklımıza getiriyoruz bu ihtimali? kim söylemişti unuttum, 'hayatın en büyük çabası ölüme alışmaktan sakınmaktır' diye bir söz var. kaçınılmaz gerçeğimizi kabul etmişiz, öleceğiz lakin düşünmemeye çalışıyoruz acı sonu. böyle görüntüleri gözümüze sokup bizi hem o insanların acısıyla üzmeye hem de yakınlarımızla ilgili endişeye sürükleyip paranoyaklaştırmaya ne hakkınız var? eminim ki televizyon başındaki bir çok insan kendini ya da annesini emine hanımın yerine koydu izlerken. yeter, bir durun gayrı! bıktırdınız ulan; acı üzerinden prim yaptınız, yoksulluk üzerinden yaptınız, inançlar üzerinden, bu halk neye sahipse hepsinin üzerinden reyting elde ettiniz. yeter yahu! göstermeyin kardeşim bu acıları, şehit anası, babası gözyaşı dökerken burunlarına sokmayın o lanet olası mikrofonlarınızı kameralarınızı. dram üstüne dram eklemeyin, insanların trajedilerini katmerlemeyin. magazin ve üçüncü sayfa haberciliğini bırakın da izleyenleri bilgilendirin artık.
    merak ediyorum, sizi o eve çocuğun ailesi mi davet etti? bir yardımınız olacağını mı düşündü? sanmıyorum. zaten köyde kim varsa kolluk kuvvetleriyle birlikte arama çalışmalarına katılmış. olur da bulunamazsa çocuk, kendi rızasıyla çıkartırsınız anne babayı programa, çocukla ilgili bilgi verir fotoğrafını yayınlarsınız, böylece yardımcı olmuş olursunuz. ya da diyelim ki cesedi bulundu yavrucağın, annesi acısını size dökmek isterse canlı yayında çıkartın abi. ben izleyemem ama en azından size suç bulamam. baskın basanındır tavrı göstermemişsinizdir çünkü.

    gelelim özay erad'a... bu hanıma 'istifa et, bırak git' diyemem. büyük bir hata yapmıştır fakat bu skandalın tek aktörü değildir. hatta bence başaktörü de değil. bağlı bulunduğu kanal onu görevlendirmiş, kadın da gitmiş. aldığı duyumu annenin yanında böyle dillendirmesi haricinde bir de sözleriyle çelişen bir samimiyetsizlik hakim ifadesinde, hepsi bu. sonradan çok üzüldüğünü, yüzünün ifadesinin değiştiğini söyleyenlere şunu öneriyorum; siz önce bir bakın çocuğu dışarı çıkarırkenki, 'ben de bir anneyim bunu nasıl söylerim bilmiyorum' diye miss turkey yarışması sunarmışçasına konuşurkenki tavrına, sonra neye üzüldüğünü anlarsınız. yaptığı gafın derdine düşmüş kadın, annenin acısı çok mu umrunda? el elin eşeğini türkü çağırarak ararmış diye boşuna söylememiş atalarımız. emine hanım yerde debelirken özay erad saçını düzeltip yaptığı hatanın sebebini açıklama derdine düşmüş 'son dakika, yanlış bilgiler geliyor' diyerek. bir yandan da eliyle 'kapat kapat' işareti yapıyor gora'daki arif gibi. tamam, hanfendiden programına müdahale edildiği için anında istifa eden hulki cevizoğlu benzeri bir tavır sergilemesini beklemeye belki hakkımız yok ama 'çok üzüldüm, nasıl söylerim bilmiyorum' diyorsan, söylemezsin. 'haberi önce bizden alın' böbürlenmesi, tezcanlılığı işte böyle patlayıverir.

    ve emine abla... o kadar odaklandık ki bu rezalete, çocuğun akıbetiyle ilgili net bir şey söyleyen, yazan yok gibi. bulunduğu söyleniyor, umarım doğrudur da kurban bayramında bayram etmişsindir güzel ablam. reyting tanrısı seni kurban seçti bu defa ama kurtuldun. eh, biraz kesildi elin kolun, çizildi yüzün ama olacak o kadar değil mi? çok zordur bilirim ama unutmaya çalış bu travmayı, yavruna sarılıp kokusunu içine çek. ondan âlâ sakinleştirici yok, senin döktüğün tek bir damla gözyaşını telafi etmeye başka hiçbir şey muktedir değil. hep medyaya, muhabire vuruyoruz ya emine abla, peki senin benim hiç mi suçumuz yok bu gelinen noktada? söylesene güzel ablam, deniz feneri'ni izlemedin mi hiç? yoksul, sefalet içinde yaşayan insanlara güya el uzatan karagümrük kundakçısı uğur ve arkadaşlarının samimiyetsizliği hiç rahatsız etmedi mi seni? kültürün, moral değerlerin, ataların, inandığın, kani olduğun dinin 'bir elin verdiğini diğer el bilmesin' derken, güya gizlice söylermiş gibi fukarayı kenara çeken, sesinin tonunu biraz düşürüp onlara yapacakları yardımları tane tane hepimize duyurarak anlatan sunucu, burun kıllarını alacak kadar yakın çekime girmiş kamera mideni bulandırmadı mı hiç? seda sayan'ın 'yetiş bacım' diyenin imdadına koşup reklamın daniskasını yaptığı program ve benzerleri hiç belirmedi mi evindeki renkli camda? yahut ne bileyim, fatma girik'le bir olup tükürmedin mi sen de suçlu olarak karşımıza getirilen o insanlara? söz fato'da intiharlara sebep olmuş ne gam; bize izleyecek, ibret alacak, kızacak, üzülecek gerçek hikayeler sundu ya, aslandır, kaplandır, cennetliktir değil mi? ekranlarda dönen bu pornografi furyasının yapımcılarına ne kadar kızsak da kabahatin çoğu sende, bende sevgili ablam. boşuna başbakandan, first lady'den, cumhurbaşkanından medet umma. fırat kenarında kaybolan kuzuların hesabını devlet büyüklerinden sorma devri kapandı. normalde haber değeri olmayan senin acını böyle kullanır birileri, gık diyemezsin. o birileri hunharca öldürülen gencecik bir kızı nasıl da sömürmüşlerdi hatırlasana emine abla? seni canlı yayına çıkaranların gazetesi değil miydi münevver için 20 ekim'de motor deniyor diye başlık atıp, motor kelimesini özellikle vurgulayanlar? düşen uçaktaki ölen kişilerin isimlerini vermiyorlar diye hollandalı yetkililere çıkışan ve sonrasında sağlam ayar alanlar bizim medya sirkimizin oyuncuları değil miydi? bunlar yamyamdır, sadece seni,beni değil birbirlerini de yerler, içlerindekileri kurban vermekten çekinmezler reyting için. hatırlar mısın yasemin'in penceresi hanımı? ünlülerin hayatını ıcığını cıcığını çıkararak anlattığı, dramatize ettiği bir programı vardı. şovmen beyaz'ı çıkartmıştı da bir defa, babasının ölüm anını anlattırmıştı canlandırmalarla. koskoca adam çocuk gibi hıçkıra hıçkıra ağlamış, annesi sarılıp zor teskin etmişti. ve daha niceleri... bunlar böyledir abla, dinleri, ahlakları, kutsalları sadece izlenme oranı ve ona paralel kazandıkları paradır. gözünü seveyim minnet etme bu kasaplara, kes kolunu ye. kan tükürsen de kızılcık şerbeti içtiğini söyle.

    benim pek aklım ermez, bu işe ömrünü adamış eleştirmenler, akademisyenler var, kanaat önderleri var. elbet en doğru, en geniş kapsamlı açıklamalar, çözümler onlardan gelecektir. ben naçizane iğneyi kendimize batırmalıyız artık diyorum sadece. bu kirlenmeye, yozlaşmaya dolaylı ya da direkt, hepimizin katkısı var. the cable guy filminde söylendiği gibi 'birileri bebek bakıcısını kapatmalı'.

    http://galeri.uludagsozlu...ay%c4%b1n-rezaleti-74713/
    23 ...
  10. 2.
  11. insan psikolojisinden anlamayanların yapacağı bir rezalettir.
    19 ...
  12. 10.
  13. reyting uğruna ne kadar insanlıktan çıkılabileceğinin göstergesi, şerefsizliğin son raddesidir.
    15 ...
  14. 9.
  15. çıkar için mi yapıldığı bilinmez ama yürek burkan bir olay. işin ilginç tarafı kadın çocuk ceseti bulundu diyor fakat orada bir çocuk sesi duyuldu yazıyor.

    edit: http://haber.mynet.com/de...gn=home_haber_thumbnail_3
    12 ...
  16. 3.
  17. angutluktur. prim için yapılmıştır.
    12 ...
  18. 5.
  19. artık her şeyin çıkar üzerine kurulu olduğu bir dünya da pek de şaşırılmaması gereken durumdur. sonuç olarak o haberle kanal d nin reytingleri artacakti reytingini artıran kanal d fazladan prim yapacaktı belki de o saatin en çok izlenen kanalı olacaktı. çıkarlar uğruna insan duygularının nasıl hiçe sayıldığının en canlı örneklerinden biri daha işte.
    8 ...
© 2025 uludağ sözlük