soğuk bir elin anlatamadıklarıydı
dili dönse konuşacaktı olmadı
hayat biraz puşt biraz fahişe
sarkıtmıştı bacaklarını caddelere
bulanık sular taşardı küfrüne gecenin
bir travestinin tarlabaşında büyüttüğü
zambak boyunca yalnızdı
karanlığa çentik atan
gece kasılmaları
günahlarımızı yedik boş tabaklarda
şaklabanlar tiyatrosunun
biletsiz koltuğuyduk
pardon! siz mi oturacaktınız,
biz öylesine kurulmuştuk
gölgeden olma hiçlikten doğma
çoktuk işteydik yoktuk
kalbimin ayaz kentlerinde
ölgün kaktüsler gırnatası
bir gülü ezdim
ölümüme laf edin ki yanlışlıkla
içimde kıyametler ıslanıyordu
bir tinerci odasının loş ışıklarında
şehvet kanları
oysa üç çocuklu sarışın bir yosmanın
aile saadetinde duraklamıştım
ah! bu anahtar sizin olmalı
kapıyı ben açmıştım
bu cinayet şimdi unutulmalı
mahkeme tutanaklarına düşmemeli
soysuz adı
o kayboluş tangosunun
kahır ve yenilmişliğin
uygun adım merasimiydi hayat
durma ak aklıma sızan şarap.