kan dolmuş ciğerime

entry1 galeri0
    1.
  1. ah abi ellerim, kafam, kırılsaydı da o bakkala ben gitseydim keşke... sen bu notu kanserden ölmeden önce yazmasaydın, eşyalarının arasından bu notu hiç bulmasaydım...

    ------------
    22.07.08

    sıcak, klasik, sıkıcı yaz günleri. televizyonda hep tekrar programlar,yapacak pek bir şey yok, bir müzik kanalı açıyorum sonra, kardeşim var yanımda, abi diyor, ilk şarkı benim şansıma, ikincisi senin. tamam diyorum benim şansıma, ona haluk levent'ten ankara geliyor, şehrimize yakışır.deniz kıyısında kıvırcık,sarı saçlı bir kızla koşturuyor haluk , ki o zamanlar uzun saçlı, harbi rockcu, türk rock işareti falan yaptığı dönemler.
    eskilerden gelecek diyorum, reklam giriyor sonra, ''haydiii zafere türkiye, türkiye'' diyor reklam, benim başarısızlığım umarım onlara bulaşmaz diyorum içimden.
    sinirlenip kalktım, odama geçtim yalandan bir şeyler okumaya başladım, kardeşim bağırıyordu, abi diyordu, ismail yk çıktı gel gel diyordu, gitmedim içeri, o da inadıma ses açıyordu, bas bas bağırıyordu ismail, allah belanı versin diye...
    vermiş ismail vermiş zaten, bir de sen vurma bari.

    kitaptan da sıkılıyorum, bilgisayarla uğraşıyorum, facebook'daki arkadaşlarım başka arkadaşları tarafından etiketlenmiş: can aydoğdu, ayşegül yılmaz tarafından etiketlendi.bakıyorum fotoğraflara, eğleniyorlar, geziyorlar.bense bir haftadır evden çıkmıyordum.sakallarım yüzümü göstermiyordu artık, saçlarım dökülüyordu zaten, içerde anne baba kavgası, bağırışmalar...
    dışarı çıksam param yok, bir arkadaşı arayım desem kontörüm yok, arkadaşlar da kendi eğlencesinde, kız arkadaşları var, bense beşiktaşımın çirkin defans oyuncu ekolünden gelen bir takoz recep, bir erkek güzeli ali eren, bir rahim, tam defans olmasa da yasin sülündüm; bu sıfatla insanlar arasına pek karışmak doğru olmuyordu, o yüzden toplumcu gerçekçi yalnızlığıma dönüyordum...
    içerden bağırıyordu ismail; vermiş zaten ismail, vermiş yaradan ya da vermemiş bir şey.balkona çıktım biraz sonra,doksanların ortasından kalma şortumla, demirlere yaslandım sonra, bir sigara yaktım, sıcak.

    annem içerden ekmek al oğlum, diye seslendi.ben de karşılık olarak ''cengiz gitsin anne'' dedim.annem cengiz'in evde olmadığını söyledi. içimden ''vay ipne iki dakka önce burdaydı'' diye geçirdim.mecbur doksanların şortuyla indim markete, nedim abi de sağolsun makarasını yaptı benimle, şortu yeni mi aldın diyor adam.ekmekleri alıp çıkarken, uzun zamandır görmediğim, göremediğim, gördüğümde kalbimin ritmi değişen demet'i gördüm. şaşkınlıktan merhaba diyemedim, sağolsun beni yormadan o selam verdi,merhaba nasılsın faslından sonra, uzun süredir konuşmuyoruz akşam parkta oturalım deyiverdi, tamam dedim, tamam. ekmekler elimde kızarıyordu sanki. sekizde görüşürüz, hoşçakal deyip ayırlıyoruz orda.

    eve gittim, annemin güzel yemeklerini, belki de sadece annem yaptığı için güzeldi, büyük bir iştahla yedim. banyoda, cımbızla yanağımdaki birkaç kılı aldım, duş alıp yedi buçukta parka çıktım,nokia 6300 telefonumdan biraz radyo dinliyordum, ama şarkılar biraz anlamsız geliyordu heyecandan.demet geldi sonra, elini uzattı, yalandan yanaklarımızı birbirine değdirip, ağzımızdan öpücük sesi çıkardık, hiç başka türlüsü de olmamıştı zaten.oturduk beraber, anlattı, eskişehir anadolu üniversitesi'nde sosyoloji okuyordu,dörde geçmişti bu sene, benim okul zaten uzamıştı, öğütler verdim okulu uzatmaması konusunda.
    demet'le yıllardır aynı mahallede oturuyorduk, aynı lisede yan yana sınıflarda okumuştuk, ben ondan bir yıl önce üniversiteye girmiştim, o eskişehir'e gitmişti, böyle olunca artık zor görüşüyorduk. ama aramız hep iyi olmuştu.
    epeyce sohbet ettik, iki gün sonra eskişehir'e gideceğini, bir gün durup ertesi gün döneceğini söyledi.esas beni heyecanlandıran ise beni de davet etmesiydi.tabiki, çok iyi olur, diyebildim.çünkü kalbim boğazımda atıyordu.

    demet'e karşı olan duygularımı hiç anlatamamıştım, belki bu sefer olabilirdi.neden olmasın ki? ama önce şu sakalları kesmeli değil mi?

    o iki günde sakallarımı kestim, saç tıraşı oldum.geçti iki gün aradan, yanıma da bir tişört ve pantolon aldım. beraber çıktık, gara gittik. trene bindik beraber yine. hayatımın en güzel yolculuğuydu belki de.sevdiğim kız yanımdaydı, ama onun bundan haberi yoktu. yemekli vagondan bir şeyler yedik, birer çay ısmarladım sonra.eskişehir'e mutlu bir şekilde indik, eve gittik önce eşyalarımızı bıraktık, sonra onun birkaç işi vardı onları hallettik.akşam olmuştu, meşhur donasını yedik beraber.

    akşam olmuştu, telefonu çaldı, ''efendim canım'' sen diye açtı ve kızların sevgilileriyle klasik konuşması yaşandı kısa bir sürdü, ''deli, tamam canım, özledim bekletme'' vesaire. soramadım kimdi diye, korktum sevgilim demesinden. akşam bizimkiler doors'da olacak biz de geçeriz değil mi diye sordu. ''bizimkiler'' kim diye düşündüm, ''bizimkiler''. sabri bey, kapıcı cafer, tak tak sedat, katil değildi sanırım bunlar.tabiki. gidelim.

    içeri girdik, güzel bir mekandı, kızlı erkekli bir gurba dahil olduk, demet hepsiyle selamlaştı, ama gayet normaldi selamlaşma.eğleniyorduk,on beş dakika geçtikten sonra demet telefonu gülerek açtı, tek eliyle kulağını tıkarken, gözleri kapıya dönüktü, gelecek birini bekliyordu sanırım, ''canım'' bu sefer geliyordu, demet koştu, ''canına'' sarıldı, uzun uzun sarıldılar, arada öptüler birbirlerini. o ''canını'' bulmuşken, bu sefer benim ''canım'' acıyordu...
    ''canı'' yanıma geldi, demet tanıştırdı:'' bak bu sevgilim hakan, bu da bahsetmiştim mahalleden çok eski arkadaşım...''
    ''merhaba'' deyip elini uzattı, ardından da çok memnun oldum dedi.sonra elini omzuna attı demet'in, demet'te ''canının'' beline dolandı.

    canın çıksın demet...

    ben,demet ve hakan eve dönüyorduk, yolda bir ara içim acıdı, besbelli ki canım çok yanıyordu.hiçbir şey diyemeden eve gittik, onlar odasına geçti, ben de çek-yata sarılıp uzun uzun düşündüm, yapabileciğim hiçbir şey oktu ne yazık ki, konuşsam olmazdı, sussam gönülle tartışmaya başlayacaktık uzun süre, ki gönül haklıydı, kırılmaktan bıkmıştı artık...
    on beş dakika sonra, kapılarını çaldım büyük bir hicapla. kapıyı açan demet ''bir şey mi lazım oldu?'' diye sordu.altı senedir kullandığım sikko cep telefonumu gösterip,''ya arkadaşım rahatsızlanmış okuldan,acil ankara'ya dönmem lazım'' diye ustaca olmasa da fena da sayılmayacak bir yalan uydurdum.''ya nasıl gideceksin gece gece, yarın beraber gideriz'' dedi, bırak demet beni, değil bir gece, bir dakika daha yanında duramam diyemesem de, yalandan çok acil çok acil diyerek çantamı alıp evden fırladım.otogara gidip son dakika, ankara otobüsüne yetiştim.

    evime döndüm, demet çağırdı beni, yalandan, arkadaşlara sözüm var başka zaman dedim. sonra sakallarımı uzatamaya, evde sıkılmaya devam ettim bir yaz boyu, toplumcu gerçekçi yalnızlıım ve çirkinliğimle...

    ---------------

    kanserden abim ölmedi ama,hiç görmediğim, genç yaşta kan kanserinden ölen ve ölünce ismi bana koyulan, amcamın aziz hatırasına...
    4 ...
© 2025 uludağ sözlük