bir halkın dilin yasaklayarak işlenmiş suçların acısını derin biçimde yüreğimizde hissederek, insanlığımızı, empatiyi anımsayarak, ödenmesi çok gecikmiş bir borcun hüzünle ödenmesidir.
hapislerde çürütülmüş kamber ateş'in annesinin, görüş gününde kürtçe'den başka dil bilmediği için oğluyla tek cümle üzerinden iletişim kurduğu hüzünlü bir öykü var. orada, tepesindeki asker kürtçe konuşmasına izin vermediği için, o da oğluyla, ezberlediği bu tek cümle ile "konuşur", ona durmadan der ki: kamber ateş nasılsın
o kadın o cümleye neler yükleyerek konuşur oysa... belki de bütün bir kürt hareketinin tarihini özetleyen acıklı bir öykünün ana kahramanından bu gün dileyeceğimiz özür, belki geçmişi değiştirmez ama geleceği değiştirebilir. çocuklarımızın daha özgür bir türkiye'de, elele, mutlu biçimde yaşaması için gerekli olan özürdür bu.
artık daha umutluyuz, o da daha umutlu o yüzden. artık televizyonu da var, kürtçe'sinden o kadar utanmıyor, "bak koca devletin televizyonunda bile konuşuluyor" diye seviniyor o; bazı üniversitelerde kürtçe kürsülerinin açıldı açılacak oluşuna oğlu çok sevinmiş, o da seviniyor, oğlu sevindi diye muhtemelen...
alınacak yol çok olsa da, kimilerimiz için kamberler de, ateşler de, anneleri de hayal ürünü gibi gelse de aslında ne olursa olsun, her okuduğumuzda bizi ağlatan o öykü çok gerçek; üstelik göz yaşlarımız, belki de bizi bir arada tutacak çimentonun harcıdır. ağlarken insanlığımız aklımıza geliyor gibi...
bir anneye acılar yaşatan bir ülkenin sıradan bir yurttaşı olarak ülkem adına kamber ateş'in annesinden özür diliyorum.
özür dileme kampayanlarının dilemek kelimesiyle biterek değişik bir versiyon kazanmış çeşididir.
tamam anasını satiim, herkes türkiye cumhuriyeti devleti sınırları içinde olmasına rağmen doğduğu yerde geliştirilmiş kendilerine özel dilleri kullansın, kimse türkçe de kullanmasın ne gerek var ki, kaçımız ankara'ya falan gidiyoruz ankaralılar konuşsun, ben ibranice konuşayım yolda,sokakta,okulda, lazlar lazca konuşsun, çerkezler çerkezce, arnavut'u falan da var onlar da kendi dillerini konuşsun, konuşsun da konuşsun, avea falan var, turkcell var ucuz da artık konuşmak boyuna konuşsunlar.
birbirimizi anlamayalım, aynı ülkede yaşamaktan ötürü hiçbir bağ hissetmeyelim, boyuna ayıralım birbirimizi, anlamadığımız dilde konuşanlara yes diyelim, global ya ingilizce o açıdan. flemenkçeyi de ikinci dil olarak öğrensin ama herkes, ilerde hollanda'dan gelip ülkemize yerleşenleri anlarız en azından, mesela bence çince de önemli bir dildir, bazı bölgelerimizde çince de konuşulmalıdır, 1 milyarı aşkın çinli var, aynı çizgide düşünerek devam edersek, arapça da önemli bir yerdedir hani, haa bir de ermenice var, işte kültürel çeşitliliğin boku. aman yolu. ne güzel bişey kültürel çeşitlilik kisvesi altında politika yapmak, bağımsızlık aramak, bilmem kaç bin yıllık türk kültürünü ipe sapa gelmez şeylerle alaşağı etmeye çalışmak.