bugün

islama göre allah'ın ruhlarımızı yarattığı andır.
mecaz: çok eski zaman.
haberimiz olmadan evet dediğimiz yer.

edit: kötüle anam sanki senin haberin vardı. modellere bak ya
Ve rab sordu:-Elestü bi RAbbeküm?(ben rabbiniz değil miyim?)
ruhlar yanıtladılar:-Kalu, bela.(Şüphesiz, elbette)
insan oğlunun tanrı huzurunda ilk defa toplanıp dinini seçtiğini söylenen gün.

esasen, islam dinine göre hepimiz tanrı huzurunda yaratılmadan önce ruhlarımız toplanmışız ve işte o an yaptığımız seçimle dinlerimiz belli olmuş. halka ozgu bir soruya * cevap verirken, elhamdülillah gayru bela'dan beri müslümanım denir.
Hani, bazen yolda hiç tanımadığımız birisini görür de, ''bu adamı bir yerden gözüm ısırıyor ama nerden?'' diye kendi kendimize sorarız. işte denir ki, bu tanışma faslı kâlû belâdandır.
dünya yaratılmadan önce bütün ruhların yaratıldığı yer, olgu.

orada zaman ve mekan kavramı olmadığı için açıklanması güçtür.
(bkz: olmayan ülke)
tanrının kıyamet günü bana siz orada söz vermemiş miydiniz?, diyerek insanları paylayacağı söylenen gün.

eee tanrım madem yemin ettirdin, bari ayık olsaydık. bak hiçbirimiz hatırlamıyoruz o günü. kimse o gün ben oradaydım hatta etrafta şunlar şunlar vardı demiyor.

bu ne adalettir tanrım?
+ şimdi beni dinleyin!
- ne diyo la bu?
* sus la bize bakıyo!
+ elestü bi rabbeküm?
- ?
* ?
+ lan!
* evet, evet yani kalu, bela.
- ne diyon olm o ne demek?
* söyle la çabuk!
- banane lan!
* yandın olm!
+ hepsini gönderin, şunu alın. dünyaya gitmesine gerek yok. bu puşt direkt cehennemlik.
Allah dünyayı ve içindeki varlıkları yaratmadan evvel, öncelikle gelmiş ve gelecek bütün insanların ruhları ile yaptığı konusma.
tanrı, bedenlerden önce ruhları yarattı. sonra bedenle ruhu buluşturup dünyaya gönderdi.
hepimizin bir olma sebeplerindendir kalu-bela. hepimiz aslında orda tanıştık ruhlar olarak. ve olmak için söz verdik dünyaya gelirken. hepimizin dünyaya geliş amacı farklı ama sözünü tutarak dönen kaç kişi, allah bilir. tutmadınsa sözünü hadi yallah dünya bir-iki seyahat dokuz ayda tamamlar işini. ver elini dünya meşakkatleri yeniden...
bu evrede bize verilen bilgiler şunlardı:
1- rabbini bileceksin,
2- kendini bileceksin,
3- tekamül edeceksin.
ruhsal konularda bilgilenmek için http: `http://www.ruhsalboyut.com`
www. kosulsuzsevgi.comadreslerine girilebilir.
farkındalıkla kalın.
bi arkadaşımın hıristiyan bi arkadaşı yeni müslüman oldu. ne zamandan beri müslümansın dedim, 'beş altı ay oldu' dedi. 'Kalu beladan beri' yi henüz bilmiyo lan! Bi de müslüman olacak!..
tanrı'nın -ben sizin rabbiniz değil miyim?(eleste birabbiküm?) sualine muhattap olmuş insanın belâ(evet) diye karşılık vermesine atfen evet dediler manasında kullanılan tamlama. bu dialog bütün ruhların bulunduğu muazzam bir mecliste geçmiştir. bu meclise elest bezmi,bezm-i elest de denir. elest bezminde birbirine yakın olan insanların hayatta da yakın olduklarına dair bir yaklaşım vardır. kim bilir belki deja vu hissinin de onunla alakası vardır. bazen gördüğünüz insan yüzleri hiç yabancı gelmez ya ilk defa gördüğünüz birinin yüz hatları o kadar aşina gelir ki bir daha bir daha bakarsınız, belki ondandır. en doğrusunu yaradan bilir tabi ki.
allah bize ruhundan üfledi, biz allah' ı tanıdık. biz allah' a söz verdik.
"kalubeladan kalma" şeklinde kullanılır.
ne zamandan beri olduğu belli olmayan, tarihler üstü şeyler için ya da bir abartma ifadesi olarak.
(bkz: bezm i elest)
Alemlerim Rabbinin Elestü bi Rabbeküm? (ben rabbiniz değil miyim?)sorusuna ilk olarak Resulullah'ın(s. a. v)
Kalu, bela. (Şüphesiz, elbette) olarak cevap verdiği alem-i ruh .
Allaha söz verdiğimiz andır. sözünü unutan bizden değildir
(bkz: galu bela)
Selefin görüşü ise, olayın sembolik değil, hakikat üzere olduğu şeklindedir. Allah, insanların hepsini babalarının sulblerinden çıkarıp onları amellerine göre kümelere ayırdı. Onlara insan suretini, konuşma ve düşünme kabiliyetini verdi. Sonra onlardan söz aldı ve kendilerini buna şahit tutarak -ki bazı görüşlere göre şahit tutulanlar meleklerdir-: "Ben sizin rabbiniz değil miyim?" diye sordu. Onlar da: "Evet (sen bizim rabbimizsin)" dediler. Sonra Allah; "Hesap gününde bizim bilgimiz yoktu" diyerek mazeret ileri sürmeyesiniz diye yerleri, gökleri ve babanız Adem'i bu konuda şahitlik etmeğe çağırıyorum. Benden başka ibadete layık birinin bulunmadığını iyice belleyin. Bana herhangi bir şeyi ortak koşmayın. Verdiğiniz bu sözü size hatırlatacak peygamber ve kitap göndereceğim dedi. Buna bütün insanlar: "Şehadet ederiz ki, rabbimiz ve ilâhımız sadece sensin, senden başka rab ve ilah yoktur" diye cevap verdiler.

Allah, insanlardan bu ahdi aldıktan sonra onları yok etti.

https://sorularlaislamiyet.com/kaynak/kalu-bela
----------

Dünyaya geldikten sonra, nefis ve şeytana uyarak misak-ı ezelînin aksine hareket eden ruhlar, kendilerini tabiata, maddeye, evrime yahut putlara isnat ederek tatmin olmaya çalışıyorlar ve yaratılış konusundaki bütün tartışmalar da, bir bakıma, misak üzerinde merkezleşiyor.

O halde, “misak-ı ezelîyi niçin hatırlamıyoruz,” diye vakit geçireceğimize, gerek kendi nefsimizde, gerek dış âlemde icra edilen terbiye fiillerine ibretle nazar edelim.
Manevî kurtuluşumuz buna bağlı.

Bir mümin, namazın her rekatında, “âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd” etmekle bir bakıma, misakını yeniler. Çevresini kuşatan ve onun yardımına koşan bütün varlıkların, ilâhî bir terbiyeden geçtiklerini düşünerek Rabbine şükreder. Sonra bu kâinatın bir küçük misâli olan kendi varlığına nazar eder. Ondaki bütün terbiye fiillerinin de yine onun menfaatine en uygun şekilde icra edildiğini görür.

işte insanın, kendisini içten ve dıştan kuşatan bu terbiye fiillerini düşünmesi, onu ibadete sevk eder.

Surenin devamında, “ancak sana ibadet eder ve ancak senden yardım dileriz” diyerek misakını yenilemiş olur. “Rabbimiz sensin, ibadetimiz ancak sanadır ve senden başkasından da yardım dilemeyiz” der ve “sırat-ı müstakim” üzere yürür. “Mağdup” ve “dallîn” denilen şer cephelerinin her ikisinden de uzak kalarak, hayır üzere yaşar ve kendini ebedî saadet mahalli olan cennete hazırlar.

Geliniz, misakı hatırlayacağız diye hayalen maziye gidip oyalanacağımıza, namazın hakikatine nazar edelim ve kula yaraşır bir ömür sürelim.

https://sorularlaislamiye...n-olarak-huzuruna-aldi-mi
Dan beru yeşul çay bağçeleru, yeşul çay bağçeleru, yeşul çay bağçe.
Galü söylemek
Bela tasdik etmek
insandaki öz yapının varlığına atıftır.Duyumlarımız hani derinliklerimizden anbean duyduğumuz.
Misal: yukardaki arkadaşımız olayın gerçek liğini anlamaya çalışmış
Gerçeklik bir duyumdur değil mi bakın derinliklerimizde her an duyuyoruz
Galubela ile anlatılmak istenen:ey insan kendini gövden sanma duyumların var onlara kulak ver.senin aslın iç dünyandır.
Yoksa yıllar önce birisine söz vermişliğimiz falan değil.
söz konusu olay, cenâb-ı hakk’ın huzurunda insanların ilk duruşları, allah’ın sorgusuna ilk muhatap oluşları, ilk imtihanları ve rabb-i rahîm’e verdikleri ilk ve tek sözleri ile ilgilidir. o gün orada ihtilaf yoktur, inkâr yoktur, şüphe yoktur, tereddüt yoktur. orada eksiksiz bir teslîmiyet vardır, gerçek bir kulluğun farkında oluş vardır, allah’ın sözünü tasdik vardır. şöyle ki:

rabb-i rahîm: “ben sizin rabb’iniz değil miyim?” diye sordu.
bütün ruhlar ittifakla, huzur içinde ve kesin bir tasdik ve îmân ile:
“elbette yâ rab! sen bizim rabb’imizsin. biz buna şâhidiz” dediler.

kur’ân bu ahitleşmeyi haber verdikten sonra, bunun hikmetini şöyle izah eder: “onlara böylece şâhitlik ettirdik ki, kıyâmet gününde, “biz rabb’imiz olan allah’ın varlık ve birliğinden ve o’nun hükümlerinden habersizdik” demeyin. yâhut, “atalarımız bizden önce allah’a ortak koşmuşlardı. biz de onların arkalarından gelen nesilleriz. atalarımızın bâtıl işleri yüzünden bizi helâk eder misin?” de demeyin.” (alıntıdır)
Çok eski zamandan beri kaldığımız yer.Bedenlerimizle beraber kalıyormuşuz.Herkesin ruhu orada bir söz verirmiş.Sonra da dünyaya ineceği günü beklermiş.Bedenlerimizi taşıyan ruhlar çok önceden yaratılmış aslında.ilk önce ruh sonra beden giydirilmiş her insana.
güncel Önemli Başlıklar