yüreğinde aşk olmadan geçen hergün kayıpmış,
aşk peşinden neden yalınayak koştuğunu anladım...
acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden,
neden hiç ağlamadığını anladım..
ağlayanı güldürebilmek,ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş,
gözyaşımı kahkaya çevirdiğinde anladım..
bir insanı herhangi biri kırabilir, ama bir tek en çok sevdiği acıtabilirmiş,
çok acıttığında anladım..
fakat,hakedermiş sevilen onun için dökülen her damla gözyaşını,
gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terkettiğinde anladım..
yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet,
yüreğini elime koyduğunda anladım..
kalbinizi kıran sevdiğiniz biriyse dostoyevski'nin şu sözü yaşanacaktır ; Ne garip değil mi? Sevdiğimiz insanın her yalanında bir doğru, sevmediğimiz insanın her doğrusunda bir yalan ararız.
Yıllar vardır kalbim kırılmadı o kadar taşlaştı ki veya umursamaz oldum ki oraya varana kadar çoktan bitiyor her şey. Kötü bir histir. Eskilerden anımsadığım kadarıyla kendinizi bir gidabın orta yerinde dikilirken bulursunuz ama içe batmaz yukarı da çıkmazsınız işte o andır kimse erişemez size.
en zor yapışacak kırıktır. bir camın kırılması gibi tuzla buz haline bile dönüşebilir. parçaları toplanamayacak kadar küçük ve dokunduğunuzda canınızı yakacak kadar keskin olabilir. kırılmaması için uğraş verirsiniz. çünkü bilirsiniz ki kırılınca eski haline gelmesi zor olacaktır. sevdiklerinizi uyarırsız "ne olur kalbimi kırma" diye. çünkü bilirsiniz ki sevdiğinizin kırdığı kalp en çok ses çıkaran, en ufak parçalara ayrılan ve en zor yapışan olacaktır.
soyut sebeplerin fiziksel acıya yol açması.
içinizde bir yerlerin gerçekten acıdığını hissedersiniz, o kırılma anından sonra biraz daha değişmişsinizdir artık.