1 hafta boyunca yemek yememek, en son o dokunmuştu bana diye 1 hafta duş almamak..
geceleri ağlayarak uyanıp, ev arkadaşına 'nefes alamıyorum, hastaneye götürün' diyemeden pat olduğun yere serilmek..
saçma sapan isteklerde bulunmak, hastalık boyutuna gelmek. mesela '40 kere bana dön diye istersem belki döner ha?' gibi.. kafayı sıyırmakla eşdeğerdir.
en fazla1 hafta sürer, sonra ağrının geçtiğini hissedersin..
birkaç ay kimseyle beraber olamazsın.. birkaç ay daha. bir kaç derken..
1sene geçer.. 1.5 sene!
artık güvenemiyorsundur kimseye. he bir de korkarsın, ya kalbim acırsa diye.
ilk uçakla memlekete gider annene sarılıp ağlarsın. annen de seninle beraber ağlar, kurban olduğumun hatunu. ve sonra anne derki; 'ben beşiğini ağlaman için sallamadım! üzme kendini bebeğim'..
bir an da kafana dank eder.. gözyaşlarını silersin.. anneyle çıkarsın mersin'in sahiline beraber yakamozu izlersiniz..
umay umay bir şarkıyla öylesine güzel anlatmıştır ki bu hissi. şöyle der şarkıda; bir gün yolda yürüyordum, bir şarkı duydum, kalbim acıdı ... bu kadar.
gecenin yarısı telefon çalar, ahizeden gelen sesle yüreğinizin acısını hissedersiniz, ne kadar dik durmaya çalışsanız da gözlerinizden yaşlar iner, kolunuz uyuşur, kalbiniz yanar, ağrır, acır. elin ayağın titrer, ciğerlerin titrer, kalbin titrer.