bütün maç fevkalade iyi oynasada yapacağı en ufak bir hatada takımını mağlubiyete götürebileceğinden,en diken üstünde olan futbolcudur.fakat diğer oyuncular öyle değildir,bütün oyun süresince batırırlar,sonra top kıçlarına çarpar gol olur,kral ilan edilirler.
yeryuzunun en nankor mesleklerinden birine sahip insanlara verilen sifat. malesef 90 dakika icinde yaptiklari super kurtarislar 90 arti da yedikleri bir golle mahvolur. kimse 90 dakikayi hatirlamaz. sahanin en kotu oyuncusu secilirler. sozlesmeleri performanslarina gore en cabuk degisen oyunculardir. sunu da unutmamak lazimdir ki sayet performanslarini istikrarli bir bicimde devam ederse bir takimda en fazla kalacak oyuncu da kalecidir.. (bkz: casillas)
(bkz: oliver kahn)
ayrica ulkemizde maclarda kendisine en cok kufur edilen, uzun sacliysa kiz ayse denilen, anasi bacisi birakilmayan, rakip tribun tarafinda kalesini korurken binbir turlu sozlu tacize kurban olan kisidir.
çeşit çeşit kaleciler vardır. en ilginçlerine birkaç örnek;
gol atan versiyonu: (bkz: jose luis chilavert)
kaplan vuruşunu tutan versiyonu: (bkz: genzo wakabayashi)
degajları taca giden versiyonu: (bkz: volkan demirel)
direğe kafa atan versiyonu: (bkz: fevzi tuncay)
11'le sınırlandırılmış saha içi kadrolarda kaleciyi çıkarttığınızda kalan on kişi sahanın her yerine yayılır, bir tek o kalesinin başında kalmak durumundadır, bu yalnızlığını elleriyle de oynayarak dengelemeye çalışıyor galiba. Bir tek kalecinin elleri futbolda bu kadar değerlidir, başka eller topa dokunduğunda işler karışır.
Çocukluğumuzda oynanan oyunlarda kaleci olmak genelde ya arkadaş grubu içinde en çelimsiz konumda bulunana bırakılırdı, ya da hakikaten kaleciliği seven bir takım özenti panterlere. Topla çalım atmak, topun peşinden koşturmak, şut çekebilmek ya da savunmada kapı gibi durmak, şarj yapmak çok daha fiyakalı, çok daha alımlıydı. Hele izleyen insanlar varsa, sahanın herhangi bir yerinde oynayan kendisini daha çok gösterebilir, hayran bırakabilir; ancak kalenin önünde bekleyen, atılan şutlara müdahale etmeye çalışırken şurasını burasını paralayan, g.tünü yırtan çocuk ne kadar cazip gözükebilir ki? eğer panterleşmezse!
Halbuki bir maçı kurtaran kişi çoğu zaman kaleci olur. Bir takımı uzun vadede başarıya götüren kişi de kalecidir. Takıma onlarca futbolcu gelir, ama olsa olsa üç kaleci biriktirir her bir takım. Onların arasındaki rekabette zordur ve genelde hiyerarşiye yenilebilir, kıdemli kaleci başarısız gözükse bile kıdemsiz kaleciden çok daha fazla tahammül edilebilir kendisine. Saha içi yalnızlığı saha dışında da sürebilir böylece kalecinin, umutlarını erken tüketebilir, gençliğini aktif olamadan harcayabilir, emeğinin karşılığını hiçbir zaman alamayabilir.
Evet maçları kurtaran, maçları alan aslında kalecilerdir futbolda. Ama gol atanlar yıldız olur, futbolun ödüllerini ve tatminlerini toplarlar. Mesleki olarak kaleci haricindeki oyuncular çok da mükemmel olmasalar bile tatmin edici bir düzeyde calısırlar.
Eskiden yaptığım meslek.
Maçın kaderi ellerinde olan kişilerdir. Yaptıkları en ufak hata bile göze çarpar, diğer mevkilere göre ağır antrenman çeşitlerine maruz kalırlar. Kaleci oynaya oynaya gelişir, yedek kalması kendisini geliştirmesine engeldir. Mevkilere göre en az kart gören kalecilerdir.
futbol sporunun günah keçileri olan insanlardır. türkiye de her şey de olduğu gibi en çok istismarı yapılan futbolun bokunu çıkarmakta ki üstün başarımız sebebiyle yeni nesil futbolcu adaylarının çokta istemedikleri bir meslektir kalecilik.
halbuki türk gençliğinin 80`li yıllardaki kuşağının en önemli figürü hiç kuşkusuz efsane animedeki genzo wakabayaşhi denen ultra karizma kalecidir.
bir dönem -belki de genzo wakabayashi'nin etkisi ile- aralarında şapka takma akımı başlamış bir mevkiin oyuncusudur. aynı şeyi hemen denedim ancak şapka özellikle hava toplarında ciddi bir dezavanyaj sağlıyor. siperliğinin karşıdakinin gözüne girme ihtimali de cabası.