Amına koduğumun mario'su prensese çakacak diye bir nesli obsesif kompulsif etti pezevenk.
Tanım editi: benim de içinde bulunduğum psikolojik sıkıntı. Habitat dalgasına döşenen tuğla kaldırımlar vardı liseliler bilmez. Bir sıra kırmızı taştandı. O kırmızı taşlara basamayanlardandım. Daha sonra askerde mg3 nişancısıyken mayona takılı izli mermileri belli bir ahenge ritme göre atmaya çalışırdım. Mesela "ceddin deden" marşının dize sonlarına gelecek şekilde. Bunun için oturur ciddi ciddi dizeleri hecelerine ayırırdım. Şu an çaprazlamasına araba park edilen alanlarda çizgi üzerine lastik denk gelirse çok canım sıkılıyor. Hemen yanımdaki araç yüzünden bu şekilde parketmem gerekiyorsa o arabanın sürücüsüne alenen çok pis sövüyorum. Bu yüzden kaç kişiyle kavga ettim.
Neden? Mario oynamaktan! Saatler boyu ibne bir muslukçu mantarın tepesine oturmasın diye iki borunun arasından atlattırmaya çalışan körpe bir dimağ tahayyül et. Yegane sebebi budur.
Çocukluğumuzun en büyük oyunudur. kırmızıya basarsak yanarız.
Hatırlıyorum bir ara kırmızıya basmama az kalmıştı içimden 3 kulfü bi elham okuyup zıplamıştım o uzaklıktan. Ama bastım. O günden beri kırmızıdan nefret ediyorum.