kaldırım mühendisliğini neden öldürmeliyiz

entry1 galeri0
    ?.
  1. önemli not:"bir engelli kardeşimizin yazdığı istanbuldaki kaldırımlar hakkında yazdığı mesaj ve metin dipnot tablet derginin 41. sayısından alıntıdır".

    ben bedensel engelliyim, bir ortoz yardımıyla yürüyorum. genellikle tek başıma dışarı çıkmakta, dolaşmakta zorlanmıyorum ancak bu durum istanbul'a gelince değişiyor. ilk olarak 2004 yılında yüzleştim bu gerçekle. ilk zamanlar sorun bende sandım. hakikaten köyden şehre yeni gelmiş gibiydim. kaldırımda yürümeye alışkın biri olar.

    istanbul'da nerede, nasıl yürümem gerektiğini kestirmekte bir hayli zorlandım. bir yerde kaldırımda yürürken aniden yol ortasında buluyordum kendimi, etrafımdaki insanlar gayet rahat görünürken benim bu saçma halimin tamamen benden kaynaklandığını düşündüm ilk günlerde, zamanla sorunun bende olmadığına kesinlikle emin oldum. bazen de kaldırımda yürümenin benim durumumda biri için imkansız olduğunu fark edip, yol kenarında yürümek zorunda kalıyordum. bir yerde kaldırımın yüksekliği 10 cm iken, birkaç metre ilerleyip kaldırımdan inmem gerektiğinde en az 50 cm yüksekliğinde bir duvardan inmeye çalışırken buluyordum kendimi. aradan 7 yıl geçti ama ben hala istanbul'a her gelişimde aynı maceraları yaşıyorum.

    kaldırımlar son derece düzensiz. nerede başlayıp nerede bittikleri belli değil. yükseklik söz konusu olduğunda kesinlikle bir standart yok. yukarda belirttiğim gibi 10 cm iken aniden 1 metreyi bile bulabiliyor. bir yerde karşıdan karşıya geçmek bazen cesaret istiyor. istanbul'da yürümek demek, adrenalin demek çoğu zaman. yaya geçitleri başka bir alem, ne zaman karşıdan karşıya geçmem gerektiğini hala bilmiyorum. yeşil ışık yandığı zaman yayalar için mi, arabalar için mi emin olamıyorum. gittiğim diğer bütün ülkelerde hangi yeşil ışık ne için anında anlayabiliyorken türkiye'de, özellikle de istanbul'da kafamın bu kadar karışması benim zekamla alakalı değildir diye tahmin ediyorum. bazı yerlerde, örneğin kadıköy iskelesi yakınlarında yanan yeşil ışığın yayalar için olduğunu hemencecik anlayıveriyorum ama her nedense o zaman da bazı sürücülerin kafası karışmış oluyor, çünkü aynı anda ilerliyoruz. yayalar için yeşil ışık yandığında konuşan ses de ayrı bir hikaye. dünyanın her yerinde bu kırmızıyken yavaş sinyal, yeşil yandığında hızlı bir sinyale dönüşüyor ama orada bir ses size karşıya geçebileceğinizi söylüyor. yani hem görme engelliyseniz, hem de türkçe bilmiyorsanız vay halini.

    bir sure önce okan bayülgen'in programında istanbul'da yaşayan bilmem kaç milyon insanın deniz görmediğini duydum. bu konuda bir araştırmam yok ama bu insanların neredeyse tamamının engelli,yaşlı ve/veya küçük çocuğu olan anneler olduğunu iddia etmekte bir sakınca görmüyorum. kaldırımlar, ağrı dağı yüksekliğindeki rampalar yetmiyormuş gibi bir de toplu taşıma araçları işkencesi. bir ayağınız yerdeyken gaza basan minibüs şoförlerini assanız tekerlekli sandalye veya bebek arabasıyla binmenizin mümkün olamayacağı otobüsler geliyor, haydi bu otobüsleri astınız metro istasyonuna geldiniz, peki perona nasıl ineceksiniz/ çıkacaksınız? tekerlekli sandalye ve yürüyen merdivenler pek iyi ikili değiller, zaten bazen yürüyen merdiven de yok. asansör, rampa gibi şeyler hiç kimsenin aklına gelmemiş. size deli kuvveti geldi, bütün bu toplu taşıma araçlarını astınız diyelim, ya sonra? üstgeçitler. o merdivenleri çıkmak sağlıklı insanlar için bile zorken, engelliler için mümkün değil.

    türkiye'de engelliler için tek sorun kaldırımlar, toplu taşıma araçları da değil. neredeyse bütün binalar özellikle engelliler giremesin diye inşa edilmiş. evet, ciddiyim. birileri
    oturmuş, "ne yapsak, nasıl yapsak da bu binaya engelliler giremese?" diye uzun uzun kafa yormuş. çok da basarili olmuş. her yerde merdiven var ama birçoğunda korkuluk vs yok. tekerlekli sandalyede olmanız gerekmiyor, bacaklarınızda biraz sorun olması yeterli. tutunacak bir şey olmadığı için olduğunuz yerde kalmak zorundasınız. haydi asansör biraz masraflı bir is, peki ya o merdivenlerin kenarına iki demir parçası çakmanın ülke ekonomisi üzerindeki etkisi ne kadar? nüfusunun 8 milyondan fazlasını engellilerin oluşturduğu bir

    ülkede en basit uygulamaların bile yapılmamasının art niyetten başka bir sebebi olamaz. ülke baştan aşağı genç, sağlıklı insanlar için inşa edilmiş.bazen diyorum ki siyasetçilerin hepsine birer tekerlekli sandalye verilse ve bir günlüğüne tekerlekli sandalyeleriyle tek başlarına dışarı çıkmaları istense ne olur? banka, market, eczane vs bir gün içinde yapmaları gereken her şeyi tek baslarına yapmaya çalışsalar yaşadıkları şehirlerde. acaba kaç tanesi evlerinden 100 m uzaklaşabilir? hatta acaba kaç tanesi evlerinden dışarı çıkmayı başarabilir? bu rakamın pek yüksek olmayacağına eminim.
    3 ...
© 2025 uludağ sözlük