sabah uyanırsınız hayatınızın en kötü haberınızı almışsınızdır. hemen hastaneye koşarsınız çok sevdığınız ınsan gözünüzün önündedır işte o an yıkılırsınız... gözlerinizden yaşlar akar, tutamazsınız kendınızı... O gün sızın en kötü gününüzdür çok canınız yanar. Üstüne üstlük deger verdıgınız onca ınsandan hicbiri yanınızda yoktur. Daha kötüsü olamaz.
eski sevgilinizi başka birisinin kolunda görmek. nefes alamazsınız şehir başınıza yıkılsın yer yarılsın içine düşseniz istersiniz. lakin bu mümkün değildir. ya da kulağınızda ki müziği son ses açıp kalabalığı yararcasına geçer gidersiniz.
herkesin acısı kendisine en büyük acı gibi görünür. ama herkesin en acısı ölen annedir. ölen babadır. ölen evlattır. bunların dıışnda kalbimi hiçbir şey sızlatamaz.
5 yaşındaki minicik çocuğun, cebinde 3 kuruş parası olmadığı besbelli olan babasının yanında birşeyleri canının çekmesi ama babasına soyleyememesi. hüzünlü küçük gözleri yere bakar ve baba bunu fark eder ya işte o an. aklıma geldikçe dolarım. babalar incinmesin hele onların çocukları asla..
ayrılık sonrası ve onu takip eden 2 ay her saniye sızlar. öyle bir sızlar ki, zaman geçirir bu sızıyı. allah vermesin derdim ama allah'ın boyunu aşar bu iş.
Eve gittiğimde yazdığıı mektubu ve yanına eklediği kartpostalı buldum. Üzüldüm. Ne guzel günlerimiz geçmiş meğer.ne Hayallerimiz varmış, ne kadarı gerçek olmuş. Rüyamda da görmüştüm, sarılmış boynuma 'neden' diye soruyordu. 'Sırf senin Öküz sevgilin yüzünden' diyemiyor, sadece ağlıyordum. Uyandım bir telaş aradım. Telefon uzun süre Çaldı, çaldı, çaldı.