bu sefer birinden kazık yememişsindir, sadece hayat bu noktaya getirmiştir, sana gidenin ardından bakakalmak düşmüştür onun bir daha gelip gelemeyeceğini bilememecesine..
agir nevrotik bunalimlara sevk-i diyar eyler bazi $arkilar. o kadar net ve kesin anlatilmi$tir ki hüzün, sizin payiniza sadece susmak ve dinlemek dü$er. agirligi altinda ezilir, bir parca umut icin tanriya yakarir hale gelirsiniz. kaparsiniz gozlerinizi 4 dakika 42 saniye. actiginizda göz kapaklarinizi her $ey degi$ecekmi$ gibi gelir. süre biter, acarsiniz gozlerinizi, sadece aglayabilirsiniz. bu kadar..
Nereye gittin?
neden bensiz; içimde kalan sensizliği tek başıma nasıl atlatacağım...
hepsi cevapsız..
o kadar cevapsız ki; hissediyorum içimde bir yerin acıdığını...
fiziksel bir acıya dönüştüm; nereye baksam sen...
Çıkıp şimdi yollara; dağ başlarına çıkıp şehrin şamatasından uzak; bağırsam adını; ağlasam..
sesim kısılana kadar adını ünlesem...
yahut bir yolculukta; otobüsün camına dayasam başımı da; gece yolculuğunda geçtiğimiz yollardaki ışıklar yerine sen aksan üzerimden...
camın soğukluğunda olsan; sıcacık..
sana gelmenin bir yolu olsa; o otobüs beni sana getirse...
Bir yerinden tutsam diyorum da elimde kalan yaşamı; neresinden; bilemiyorum...
güneşi erken batmış bir şehirde; akşamüstünde; hangi sokakta olduğumu bile bilmeden.. kaybolmak istiyorum...
yok olsam da kimseler gelmese ardımdan; merak etmese kimse...
bir kaç çocuk gülümsese; umut var desem yine...
ya da çocuklar da önemli değil; seslendiğim duvarlar ses verse; sesimi yankılasa hiç değilse...
ya da biri çıksa; 'biraz umudunuz var mı?' dediğimde...
'bende biraz kaldı al' dese...
Kaç yürek dayanır susuşuna sevdiğinin?
bir daha görememek seni; ağlamanı yahut yemeğini yiyişini görememek...
bunu bir anlatabilsem içime; bir ikna edebilsem kendimi...
bir sabah sustursam içimdeki beni; bir sabaha gülerek başlasam; yapabilsem sen olmadan...
Bir dağ başında; sesimi sadece kendi yankıları duyacak belki...
isyan değil ki bu; içim acıyor; durduramıyorum...
hiçbir ilaç tesir etmiyor; hiçbir şey dindirmiyor sancımı...
kokunu duyuyorum bazen; hani yolda yürürken aniden duyduğun ama adını bilemediğin tanıdık bir melodi gibi; kime sorsam bilmiyor...
Birgün yolda yürüyordum.. bir şarkı duydum.. Kalbim acıdı.. Bu kadar.. *
ankara nın ayazında, benı alıp hıc bılmedıgım caddeleri arasında oradan buraya suruklenmeme yol acan, "bır gun yolda yuruyordum.. bır sarkı duydum,kalbım acıdı..bu kadar.." demesı ıle benı benden alan unutamadıgım bır umay umay & kazım koyuncu duetı..*
umay umaybeyoğlu'nda gezinirkene birden halep pasajı'nın önünde durur ve içeriden gelen sese ko$ar. "kim söylüyor bunu?" sorusuna aldığı cevap : kazım koyuncu'dur. sonrası malum; gider ve düet teklif eder.