bir yazısı daha vardı şahsının. hatırlıyorum. silinmiş zannedersem. daha ağır ithamlar vardı onda. şaşırtıcı.
yani bir insan banu alkan olsa bu kadar kötülenmez. herhalde bilemediğimiz başka bir husumet var aralarında.
bu durumdaki en iyi senaryo: kalan nickli kişinin mesut yar beyefendinin fake hesabı olması, böyle arada komiklikler şakalar yapması, ortamı şenlendirmesidir. yani en mantıklısı o. aksi takdirde gerçekten endişe duyulması gereken bir olay mevzu bahis. önlem alınmalı. cinayete kadar gidebilir mesele.
Bir şey kaldı gecelerden birinde
Senden.
Öncesinde bilinmemiş birşey,
Silinmez bir ses gibi giden..
Kelimelerden büyük, kelimelerin içinde,
Bir şey kaldı senden
Yaşamalar'ın arasında kaçamaklı.
Veriliş rengi başka, alınış rengi başka..
Söylemeye vakit kalmadan
Dudakların altına bırakılmış bir şey.
Karanlıkların tam ortasında bir kırmızı nokta..
Gözlerce pırıl pırıl, ellerce saklı.
Bir şey kaldı, bir denizin kıyısında senden,
Bakışlarla yüklü, söylemelerle sessiz..
Seninle dolu, seninle sensiz bir şey..
Arandıkça bulunmamış yıllar yılı,
Bulundukça aramaklı.
sözde kendi klavyesinden çıkan entrylerini ekşi sözlükten çalacak ve mahreç bildirmeyecek kadar gözü dönmüş fikir ve laf korsanı. ne denirdi bunun gibileri tanımlamak için; "yuh artık!"
leyla erbil'in son romanıdır. hikâye 1940-1950'li yılların istanbul'unda, masalsı bir evde başlar. toprağın altındakilerle üstündekilerin arasında kalan öfkeli bir kız çocuğunun dilinden anlatılır.