can yakan hissiyattır. bu durumun sizin beklentilerinizin fazlalığındanmı yoksa değer verdiğiniz insanların pervasızlığındanmı kaynaklandığını düşünürken kaybolup gidersiniz en derin girdaplarda, içinizdeki sesi kısılmış cümlelerle, o kalabalıkta tek başınıza. elbet o kalabalık birgün dağılacaktır bunu bilirsiniz ama bu his size o kalabalık dağıldığında yanınızda kimlerin kalacağını kestirme şansı tanımaz.
yalnızım ben ya diye iç çekerek pencereye doğru gidip,ışıklarla dolu bir manzarayla karşılaşınca ve her ışıkta bir insan yaşadığını düşününce sahip olduğum hissiyat.
fahişe düşünceler bir bir kayarken aklın sınırlarından, kalabalığa adapte olmayı reddeden bir insanın içinde bulunduğu durumdur.
değişmiştir içinizde bir şeyler. yüksek sesli mekanlarda çılgın atanlara boş boş bakarsınız. imzanızı milyon kere karalarsınız hoca ders anlatırken kağıda. ruh soyutlanması denilen, bedenden kopma isteği vuku bulur.
kalabalığın içindeki yalnızı oynayan adam; mutsuzdur. yanındaki adam bunu farkeder ve sorar.
-neyin var bugün durgunsun?
- yok bir şey.
kalabalığın içindeki yalnızı oynayan adam yalancıdır.
desene lan içimde fırtınalar kopuyor, geceleri sigara üstüne sigara yakıyorum, buhrandayım, kaostayım, hercaiyim, derbederim, alışamadım, vazgeçemiyorum, kafayı yiyeceğim...
ama yok bir şey.
bunun sonu bir uzmandan yardım almaya kadar gidiyor. veriyorsun tonlarca para kendini dinletiyorsun. '' şöyle böyle anlayabildiniz mi?'' diyorsun. o da kafa sallayıp '' hı hı'' diyor sadece.
oysa sana arkadaşın neyin var diye sormuştu. ona mı güvenmiyorsun? seni yargılar diye mi korkuyorsun? anlamaz diye mi?
yapma! o senin arkadaşın, arkadaş dediğin; arkadaşının derdiyle dertlenir. onu o yalnızlıktan çekip çıkartır. gerekirse iki tokat çakar seni sinirlendirir de sen ona vurmaya başlayınca ellerini birbirine kenetler duygularını boşaltmanı sağlar.
kalabalığıniçindekiyalnızadam; ''bu halin hiç hoşuma gitmiyor.''
Etrafınızda o kadar insan vardır ; onlarla konusup , birlikte vakit geçirirmenize rağmen bir an kendinizi oraya ait olmadığınızın bilincine varma durumudur .
belki en kötüsüdür. yanınızda arkadaşlarınız, aileniz, akrabalarınız... fakat siz yalnızsınız, bir yere ait hissedemiyorsunuz kendinizi. bazen de iyi gelir.
doğru şeyleri yapmaya gücün varken kırgın olup bundan vazgeçersen etrafındakilerden ne farkın kalır. zorlansan da, acıtsa da her ne kadar konu kişisel şeylere gelirse bile... nasıl hissedeceğini kimse söyleyemez sana ama yalnız olmak zorunda olmadığını söyleyebilirim.
bunun seni yaptığın işte daha iyi kıldığını düşünüyor olabilirsin ama gerçek şu ki duygularına sırtını dönmen seni daha iyi bir insan yapmaz. sadece yanındaki insanları uzaklaştırır.
Olan şeyler bunlar. Hatta, olağan şeyler bunlar. Yaşamak mecburi olunca, en anlamsız ayrıntılar, eldeki tek varlık oluyor.
öyle eksildik ki yaşarken,
bize dokunan her şeyi eksiltiyoruz.
yalnızlığımızla çoğalıp
kalabalıklığımızla eksiliyoruz
ve öylesine kalabalık ki yalnızlığımız.
ne yana dönsek kendimize çarpıyoruz..
kişinin kendisini değersiz hissetmesiyle başlayıp, aslında başkaların gözünde de değersiz olduğunu anladığı anda boşluğa düşüren iç karartan durum.
(bkz: ben.)
bakmak, izlemektir. konuşmak ama anlatmamaktır. düşünmektir. bir an için mutlu olmaktır sonra yeniden bir başka anın hayalini kurmaktır. bıraktığın ve yeniden tek tük içtiğin sigaranın dumanını içine doya doya çekmek, nefret ederek üflemektir. ama yine de yapayalnız olmadığından hala umudunun olmasıdır.